Tarih: 01.06.2020 14:30

Umudun yazarı: Orhan Kemal

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL (AA) - Gerçek adı Mehmet Raşit Öğütçü olan ve 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde dünyaya gelen Orhan Kemal, çocukluğunun ilk yıllarını Adana'da geçirdi.

Kemal, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Adana'nın Fransız işgaline uğraması üzerine avukat olan babası Abdülkadir Kemali Bey ve ilkokul öğretmeni annesi Azime Hanım'la birlikte Adana'dan ayrıldı.

Ailesiyle önce Niğde, sonra Konya, babasının Kastamonu milletvekili olarak 1. Meclis'e girmesinin ardından ise Ankara'da yaşamaya başlayan Kemal, babasının 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası'nı kurmasının ardından gelişen olaylar sonucu ailesinin Suriye'ye zorunlu göçüyle ortaokul son sınıfta öğrenimini bıraktı.

Orhan Kemal, daha sonra Adana'ya geri dönerek, tarım fabrikalarında işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu ve katiplik gibi işlerde çalışırken, Milli Mensucat Fabrikası'nda işçi olan Nuriye Hanım ile 5 Mayıs 1937'de evlendi ve bir kızı ile 3 oğlu dünyaya geldi.

İlk şiirlerini 1939'da askerdeyken yazdı

İlk şiirlerini de kaleme aldığı 1939'da askerlik görevi esnasında, ceza kanununun 94'üncü maddesine aykırı davranıştan 5 yıl hapse mahkum olarak Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yatan yazar, Bursa Cezaevi'ndeyken Nazım Hikmet'le arkadaş oldu ve ünlü şairin roman denemelerini beğenmesi üzerine şiiri bırakarak roman yazmaya başladı.

Orhan Kemal'in ilk şiirleri Raşit Kemali imzasıyla "Yedigün" ve "Yeni Mecmua"da yayımlanırken ilk düzyazısı "Baba Evi" romanının bir bölümü olan "Balık" ise 1940'ta "Yeni Edebiyat" gazetesinde okuyucuyla buluştu.

Yazılarında Raşit Kemali'nin yanı sıra Reşat Kemal ve Orhan Raşit isimlerini çokça kullanan yazarın oğlu Işık Öğütçü, AA'ya verdiği bir röportajında, babasının "Orhan Kemal" ismini seçmesine ilişkin şunları söyledi:

"Orhan Raşit adıyla bir öykü yazıp 1941'de 'Yürüyüş' isimli bir dergiye gönderiyor. Dergide öyküsü yayınlanıyor ve hapishaneye bir nüshası geliyor. Babam büyük bir heyecanla açıyor, öykü kendi koyduğu isim fakat imza Orhan Raşit beklerken Orhan Kemal olmuş. Sonra işte soruyor, neden diye. Editörler diyor ki, 'Dergi üstünde bir soruşturma var. Size de yeniden bir suç yüklenmesin diye, kime ne rast gelirse isimleri değiştirdik. Sana da Kemal denk geldi'. Babam önce yadırgıyor ama sonra çok güzel bir yazısı vardır, 'Yahu bu imza kıyak be! Eşin dostun haberi olsun, bundan sonra hep bu adla yazacağım.' diyor. Gerçekten de ölümüne kadar hep Orhan Kemal ismiyle yazıyor."

Öğütçü aynı röportajında "halk yazarı" dediği babası için, "Orhan Kemal bir umudun yazarıdır. Onun iki kitabında şöyle geçer, 'Kara gün kararıp gitmez'. Aslında bunun içinde müthiş bir ümit saklıdır. O ümidi hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Orhan Kemal'in insan sevgisinin herkeste oluşmasını çok isterim. Orhan Kemal ile hala buluşmayan okurlarımız varsa buluşmalarını tavsiye ederim." ifadelerini kullandı.

Kendisini, "İnandığım doğruların adamı oldum. Böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir..." şeklinde tanımlayan yazar, hayatın içinden basit konuları samimi bir dille anlattı.

Panait Istrati ile Maksim Gorki öykülerinden etkilenen, öyküleri 1941-1943'te "Yürüyüş" ve "İkdam" gazeteleriyle "Yurt ve Dünya" dergisinde yayımlanan Kemal, 1951'de İstanbul'a gelerek, roman ve tefrika öyküler kaleme almaya başladı.

"72. Koğuş" ile "En İyi Oyun Yazarı" ödülünü aldı

Kemal, "Kardeş Payı" öyküsüyle 1958'de "Sait Faik Hikaye Armağanı"nı, "Önce Ekmek" ile de 1969'da "Sait Faik Hikaye Armağanı" ile Türk Dil Kurumu tarafından verilen "Öykü Ödülü"nü aldı.

Konusunu ve kişilerini 1958'de yayımlanan "Devlet Kuşu" romanından aldığı 3 perdelik "İspinozlar" oyununu 1964'te kaleme alan yazarın bu ilk oyunu, 1964 - 1965 tiyatro sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi.

Kemal, farklı yıllarda kaleme aldığı "72. Koğuş", "Murtaza", "Eskici Dükkanı", "Kardeş Payı" adlı eserlerini oyunlaştırırken, "72. Koğuş" eseriyle 1967'de Ankara Sanat Severler Derneği'nce "En İyi Oyun Yazarı" seçildi.

Babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri gezip not almak ve "93'ten Bu Yana" adıyla ailesinin hikayesini yazmak amacıyla 1970'te Bulgar Yazarlar Birliği'nin çağrısı üzerine Sofya'ya giden yazar, burada kalp krizi geçirdi ve hastaneye kaldırıldı.

Kemal, tedavi gördüğü hastanede 2 Haziran 1970'te hayatını kaybetti ve cenazesi Türkiye'ye getirilerek 5 Haziran'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Zorlu yaşamına rağmen hayat dolu olan Orhan Kemal'in vefatından 2 yıl sonra başlatılan "Orhan Kemal Roman Armağanı", hala verilmeye devam ediyor.

Açılışı 15 Eylül 2000'de yapılan Orhan Kemal Müzesi'nde ise usta yazarın fotoğrafları, kitaplarının ilk baskıları, çalışma masası, mektupları, gözlüğü ve kıyafetleri gibi pek çok hatırasının yanı sıra Abdülkadir Kemali Bey'in eşyaları da sergileniyor.

Orhan Kemal'in edebi kimliği

Sosyal hayata bakarken ve öğelerini seçerken sosyal gerçekçi, bunları yansıtırken gözlemci ve eleştirel gerçekçi bir yazar olarak değerlendirilen Orhan Kemal, eserleriyle, toplumsal hayatın değişim dönemlerini birey-toplum ilişkileri çerçevesinde gerçekçi bir biçimde dile getirdi.

Tarla ırgatlarından fabrika işçilerine uzanan, çalışanları, işsiz insanları ve ekmek kavgası veren yoksulların yaşamını anlatan yazar, şiir, roman, öykü, oyun ve senaryo olmak üzere beş farklı alanda eser verdi.

Orhan Kemal’in 27 romanı, 12 öykü kitabı, 5 oyunu, çeşitli dergilerde basılmış şiirlerinin yanı sıra, 9'u filme alınmış 10 senaryosu ve 3 film öyküsü bulunuyor.

Yönetmen ve senarist Atıf Yılmaz, 1960'ta yazarın "Suçlu", Memduh Ün 1961'de "Avare Mustafa" ve 1980'de "Devlet Kuşu" eserlerini sinemaya uyarlarken, "72. Koğuş" eseri de 2011'de sinema izleyicisiyle buluştu.

"Orhan Kemal'in yazar olarak ayağı hep topraktaydı"

Orhan Kemal'in vefatının ardından bir yazı kaleme alan Kemal Tahir, usta isme ilişkin şu değerlendirmeyi yapmıştı:

"Bir toplumun aydınları, kendi güçleriyle yaşama umutlarını yitirdikleri çizgide, kendi gerçeklerini artık merak etmez olurlar. Kendi gerçeklerinin yerine yabancı gerçekleri, çoğu uydurma kalıpları ortaya koymaya çabalarlar. Mucizelere - hem de inanmadıkları halde - umut bağlarlar. Yüz kez denenmiş yok edici bataklardan çıkış yolları umarlar. İşte, Orhan Kemallerimizin ardından yaktığımız ağıtların, geçim yoksulluğu iniltilerinin kaynağı budur."

Yazar Yaşar Kemal de Orhan Kemal'in ayağının hep toprakta olduğu tespitini yaparak, "Orhan Kemal'e kadar hiç kimse, çalışan insanı iş başında vermedi. O, bunun büyük özelliği. Bir çizgiyle bir insanın karakterini bir anda çizmenin en büyük ustasıydı. Romanlarındaki, hikayelerindeki kahramanları konuşturması, hiçbir yazara nasip olmayacak kadar güzeldi. Orhan Kemal'in yazar olarak ayağı hep topraktaydı." şeklinde görüşlerini aktarmıştı.

Orhan Kemal'in toplumcu gerçekçi bir yazar olduğunu vurgulayan yazar Adnan Özyalçıner ise "kara mizah" anlayışına da vurgu yaparak, "Tüm yaşantısı boyunca, toplumun yoksul, ezilmiş horlanmış insanlarıyla, onlardan biri olarak geçirdiği günler, ona küçük insanın en katı gerçeklere bile bakışındaki kara mizah anlayışının o hüzünlü, iç burkucu havasını katmıştır. O yüzden de Orhan Kemal, en katı gerçekler karşısında bile geleceğe olan güven duygusunu yitirmemiş, sonuçta aydınlığa açık kapıları belirlemeden geçememiştir." ifadelerine yer vermişti.

Bazı eserleri

Öyküleri: "Duygu", "Menevşe", "Ekmek Kavgası", "Pezevenkler", "Sarhoşlar", "Çamaşırcının Kızı", "72. Koğuş", "Grev", "Arka Sokak", "Kardeş Payı", "Babil Kulesi", "Dünya'da Harp Vardı", "Mahalle Kavgası", "İşsiz", "Önce Ekmek", "Küçükler ve Büyükler"

Romanları: "Baba Evi", "Avare Yıllar", "Murtaza", "Cemile", "Bereketli Topraklar Üzerinde", "Suçlu", "Devlet Kuşu", "Vukuat Var", "Dünya Evi", "Gavurun Kızı", "Küçücük", "El Kızı", "Hanımın Çiftliği", "Üçkağıtçı"

Oyun: "İspinozlar", "72. Koğuş", "Murtaza", "Eskici Dükkanı", "Kardeş Payı"

Muhabir: Musa Alcan




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —