Doç. Dr. Fahri Yetişir, Şeker hastalığının Akalazya hastalığını da tetiklediğini belirtti.
Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Fahri Yetişir, bir çok enfeksiyon hastalığının, şeker hastalığının ve oto immün hastalıkların Akalazya hastalığına sebep olabileceğini ifade ederek, “Normal şartlarda insanda yemek borusu ile mide arasında bir kapakçık mevcuttur. Bu kapakçık özellikle midenin kasılmaları sırasında kasılarak kapanır ve midenin asit içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engeller. Bu kapakçık bir nevi bisiklet pompaları gibi çalışır yemek borusu tarafında bir içerik varsa bunun mideye geçişini engellemezken, mide tarafından yemek borusu tarafına geçişi olabildiğince azaltmaktadır. Akalazya hastalarında yemek borusunun alt ucunda yer alan bu kapakçık sisteminde bulunan dairesel kasın sürekli kasılarak bu kapağın sürekli kapalı kalması sonucunda yemek borusundan mideye geçişleri de engellenmektedir. Hastalığın oluşmasına kapakçık sistemini uyaran ve denetleyen sinir ağındaki hücrelerin ölmesinin sebep olduğu gösterilmiştir. Fakat bu hücrelerin neden öldüğü kesin olarak bilinmemektedir” dedi.
Hastalığın her yaşta kendini gösterebileceği gibi daha çok 2030 yaşlarında başlayan ve yavaş ilerleyiş gösteren seyre sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Yetişir, “ Normal bir insanda yutulan bir besin yaklaşık 710 saniyede mideye ulaşabilmektedir. Akalazya hastalarında bu süre hastalığın şiddetine bağlı olarak çok uzamaktadır, bazen günler almaktadır. Bu hastalar yedikleri besinin midelerine gitmediğini ve göğüslerinde biriktiğini tarif ederler. Hastalığın ilerlemiş dönemlerinde hem katı, hem de sıvı gıdalara yutma güçlüğü gelişir. Çoğu hasta yediklerini tekrar kusarak rahatladığını söyler. Hastalar hastalığın şiddeti ile doğru orantına beslenme sorunu yaşarlar ve kilo kaybederler. Hastalık ilerledikçe yemek borusu genişler ve normal yapısını kaybeder mega özefagus oluşur. Hastalık çok nadir görülür(milyonda 4) teşhis koymak için akalazyanın akılda tutulması gerekir. Bu hastalara çoğunlukla yanlış teşhis konulur ve psikiyatrik tedaviler verilir ve tanıda geç kalınır. Yutma güçlüklerinde akalazya hastalığının da akılda tutulması gerekir” şeklinde konuştu.
Ameliyat yapılan hastanın hastanede kalış süresi bir sorun olmadığı takdirde genellikle 24 gün olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yetişir, “Ameliyattan sonra ilk gün ağızdan besleme yapılmaz bu nedenle damardan beslenmeye devam edilir. Ameliyat sonrası 1. Gün hastanın durumuna göre sıvı gıdaları almaya başlar. Ameliyattan sonra 2.günde opaklı film çekilerek yemek borusundan herhangi bir kaçak olup olmadığı kontrol edilir. Aynı filmde mideye geçişte teyit edilmiş olur. Yutma güçlüğünde bir düzelme olup olmadığı ameliyattan hemen sonra anlaşılır. Yemek borusu çok genişlemiş olan ileri evre Akalazya hastaları birkaç hafta sıvı gıdalara devam ederler ve daha sonrasında normal gıdalarına geçerler. Bu hastalar hastaneden taburcu olurlarken genellikle bir ağrı kesici, mide koruyucu ve antibiyotik verilerek gönderilir ve bir hafta sonra kontrole gelirler” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Fahri Yetişir, Akalazya tedavisinde dünya kılavuzlarının önerisini ise şöyle sıraladı:
“Balon dilatasyonu veya funduplikasyonlu cerrahi miyotomi akalazyanın tedavisinde ilk sırada önerilmektedir.
Balon dilatasyonu ve akalazya ameliyatı bu konuda deneyimli kişiler ve merkezlerce yapılmalıdır.
Eğer hasta ameliyata uygun değilse botox tedavisi uygulanabilir.
Akalazya hastalarında ilaçla tedavi sadece hastaların ameliyatı istemediği veya bir şekilde ameliyat edilemediği, borox tedavisinin ve balonla genişletmenin yapılamadığı durumlarda uygulanmaktadır.
Akalazya hastalığı kronik bir durumdur ve tamamen tedavi edilme diye bir şey söz konusu değildir. Akalazyanın güncel tedavisinde, aşağı özefagial sifinkterin hipertonisitesini bir şekilde azaltmayı amaçlar. Bunu ilaçlarla, balon genişlemesi ile botox enjeksiyonu ile veya ameliyat ile yapabilmektedir. Yemek borusunun kasılma hareketleri hiçbir tedavide geri getirilmemektedir. Yapılan bu tedavilerin hepsinde belirli oranlarda nüksetme şansı mevcuttur. Ameliyat bu tedaviler içerisinde başarı oranı en yüksek olanıdır ve nüks oranı en düşük olanıdır.”