Tarih: 24.12.2019 15:47

Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan: “İslam’ı bedenleştirdik, maddeleştirdik, siyasileştirdik”

Facebook Twitter Linked-in

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Mezhepleri Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan, İslam ülkeleri, Ortadoğu, Dinin siyasallaştırılması konularında sorun teşkil eden hususları değerlendirdi.

İslam coğrafyasında yaşanan sorunları, İhlas Haber Ajansı Bölge Müdürü Ayhan Türkez ve Gazeteci Esad Bindesen ile Kardelen TV ekranlarında Farklı Bakış programında dile getiren, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Mezhepleri Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan, siyasi iktidarının dini araçsallaştırması hadisesinin, Emevi iktidarı tarafından ortaya çıkarıldığını söyleyerek, İslam’ın din mi, yoksa ideoloji mi olduğu konularını tartıştı.

“İslam’ı bedenleştirdik, maddeleştirdik, siyasileştirdik” diye konuşan Mehmet Zeki İşcan, İslam’ın en tehlikeli sorusunun, ‘İslam bir din mi, yoksa ideolojimi’ olduğunu söyledi. İşcan, “Din adalet evidir, din ontolojik sorunlara cevap verir, aklımız da var, akılın cevaplayabileceği şeyleri dine dayatmayalım” dedi.

İslam’ın, bir hukuk sistemi, dünya nizamından çok insanı ahlak nizamıyla, adaletle, merhamet duygusuyla kuşatan bir nizam olduğunu söyleyen Zeki İşcan, Dini, bir saltanatla, sultanla aynı kefeye koymanın dini kuşatmak anlamına geldiğini ifade etti.

“Dini vizyon nasıl çizilecek”

Ateizm ve deizmin yaygınlaşmasının nedenini ve öğrencilere doğru bir din misyonu çizebilmek için “İnsanların, aydınların ne düşündüğüne bakmak lazım” şeklinde konuşan Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan, Dünya toplumunda ateizmin ve deizmin yaygınlaştığını ama Avrupalıların bu durumu kendi kültürleri için bir tehlike olarak görmediklerini belirtti. Avrupa’nın gelişmesinde katkı sağlayan dinlerden resmi olarak bahsettiklerinde dahi Hristiyanlığın ve Yahudiliğin yanında İslam’a da yer verdiklerini söyleyen İşcan, “Ateizm ’in de bu dinler arasında önemli bir yeri olduğunun resmi olarak kanıtlarını sunuyorlar” dedi.

“İslam’ı biz bu hale getirdik”

Prof. Dr. İşcan, “Bundan yaklaşık 20 sene evvel İslam’ın büyüsü adıyla kitaplar yazılıyordu. O zamanlar İslam’ın büyüsünden bahsederken şimdi İslam’dan korktuklarını söylüyorlar. Bu İslam imajında bizimde siyasileştirme, politikleştirme ve ideoloji haline getirmemizin olumsuz etkisi var. İslam imajını ideolojik hale sokarak, biz bu hale getirdik” şeklinde konuştu.

“Namaz kılanların oranı düşüyor”

Dinin bir değer kaybı yaşadığını ifade eden Mehmet Zeki İşcan, Sosyolojik nedenlerin ve şehirleşmenin yaşanan değer kaybının başlıca etkenleri olduğunu söyledi. “Kırsal kesimlerde din daha fazla yaşanıyor. Şehirlerde daha sivil ilişkiler kendisini gösterir. İnsanlar siyasetten, devletten kendi haklarını aradığı için dini gruplara çok fazla ihtiyaç duyamayabiliyorlar” sözlerini kaydetti.

“İlahiyat fakülteleri ‘Dindar’ yetiştirmez”

İşcan, İlahiyat Fakülteleri ve İmam Hatiplere bakışı şu şekilde değerlendirdi: “Yüzden fazla ilahiyat fakültesi var, ilahiyat fakültelerini çoğaltmakla dindar olanların sayısının arttırılacağı arzu ediliyorsa bu yanlış bir uygulamadır. Çünkü, İlahiyat Fakültelerine veya İmam Hatiplere bu amaçla bakmakta yanlıştır. İlahiyat Fakülteleri dindar yetiştirmek amacıyla değil, din alanında araştırma yapabilecek yetkinliğe sahip bilim insanları yetiştirmelidir. Geleneğimizi tarihi birikimimizi ortaya koyabilecek envanteri değerlendirebilecek ve skolastik düşünceye karşı çıkabilecek felsefi düşünceyi hakim kılabilecek yetkinliğe sahip insanlar yetiştirir. İlahiyat fakülteleri din adamı yetiştirmez. İslam’da dini otorite yoktur ki, din adamı olsun, din adamı Hristiyanlıkta olur yada İran’da görülür. Sadece din alanında araştırma yapan ve dini yaşamaya çalışan insanlardan bahsedebiliriz”

“Mezhep dinin kısmileşmesidir”

İşcan, “Mezhep beşeri bir gerçekliktir. Ortadoğu’da bugünkü büyük kavganın nedeni mezhep değildir. Mezhep karşıtı olmayacağız, mezhep Ortadoğu’nun kültürünü hatta kültürü belirleyecek stratejik bir öneme sahiptir. Eğer Ortadoğu’da bir İran - Türkiye ittifakından söz etmek istiyorsak mezhep üstü bir anlayışı benimsemek zorundayız ancak, İranlılar mezhebe ontolojik bir gerçeklik olarak bakıyor. Mezhep ve Mezhepçilik farklı şeylerdir. Mezhepçilik dinin gücünden faydalanarak diğer mezheplerin yaşama hakkını elinden almaktır. İslam bir tane ama çok çeşitli Müslümanlık var. İran’da başka, Fas’ta başka Türkiye’de başka, nerede bir çeşitlilik varsa orada ılımlılık vardı, düzen vardır biz bu çeşitliliği sürdürmeliyiz. İŞİD bu çeşitliliğe karşı bir mücadele içindedir” dedi.

“Diyanet’in Devlet ağzıyla konuşması lazım”

Son dönemlerde konuşulan, camilerdeki kilise görünümüne değinen İşcan, “Devasa problemlerimiz var, diyanet işlerinin daha önemli işlerle uğraşması lazım. Camilerin kiliseye benzemesi konusunda gerekli düzenlemenin yapılması gerekiyor ancak açıklamalarını okudum, çok keskin açıklamaları var. Fetva makamının, devlet ağzıyla, devlet şuuruyla konuşması lazım. Türkiye Cumhuriyetinin en önemli stratejik konumunda olan Diyanetin, ‘Dil’ konusu beni kaygılandırdı” şeklinde konuştu.

“Cemaatler hem devleti, hem ticareti, hem de irfanı istiyor”

Cemaatlerin yapısını değerlendiren İşcan, “Bir cemaat devlete baş kaldırdı diye diğer dini cemaatlerde bu çerçevede bakmak bir zulüm olur” dedi. İşcan, “Bizim geleneğimizde, Eğer devlete talipsen, irfandan ve ilimden elini çekeceksin, Eğer ilime talipsen bu sefer devletten ve ticaretten elini çekeceksin, Ticarete talipsen, devletten irfandan elini çekeceksin. Bizim cemaatlerimiz hepsini birlikte istiyorlar. Cemaatler kısmiliklerine razı olacaklar. Benim alanım bu demesi lazım. Cemaatler sivil toplum olarak anılamazlar. STK’lar dinden ve devletten bağımsız olurlar ancak, Cemaatler devletten bağımsız olamıyorlar” sözlerini kaydetti.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —