Kamu Başdenetçisi (ombudsman) Şeref Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumu’na Yapılan Müracaatları En Geç Altı Ay İçerisinde Karara Bağladıklarını Söyledi.
Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapılan müracaatları en geç altı ay içerisinde karara bağladıklarını ifade ederek, “Adalete erişimin üç unsurunun üçünü de yerine getiriyoruz. Bize yapılan 17 bin 517 başvurudan 17 bin 500’ünü karara bağladık. Yani bir yıl içerisinde hemen hemen yapılan başvuruların tümünü karara bağladık. Bu istisnai bir olaydır” dedi.
‘Ombudsman Halkla Buluşuyor’ programı kapsamında Malatya’ya gelen Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç, beraberindeki kamu denetçileriyle birlikte kentteki bir otelde basın mensuplarıyla toplantıda bir araya geldi.
Malkoç, milletin eğitim, sağlık, ekonomik, yerel yönetim hizmetlerinin en iyisine layık olduğunu ifade ederek, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun da bunu temin etmeye çalışan kurumlardan birisi olduğunu belirtti.
Devletlerin temelinde adaletin olduğunu dile getiren Malkoç, “Toplumun huzur ve barışının temelinde adalet vardır. Dünyadaki bütün demokrasi, hak ve özgürlük taleplerinin altında da adalet talebi vardır. Bütün dinler, ideolojiler, inanç ve düşünce sistemleri adaleti aramak, bulmak, temin ve tesis etmek içindir. Türkiye’de çok şükür son yıllarda bu anlamda önemli adımlar atıldı. Mesela, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı bunlardan biridir. Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kurulması bunlardan biridir. Şimdi iftiharla dolaştığımız illerde görüyoruz, illerin en görkemli binaları adliye sarayları olmuş. Hakim ve savcı sayısı eskisine göre çok daha fazla, Avrupa standartlarına yaklaştı. Bunun yanı sıra Adalet Akademisi’nin çalışmaları var. Yeni yasama başlangıcında da yargı reformu paketinin sıralı olarak gelmesinde Kamu Denetçiliği Kurumu büyük bir heyecanla buna destek vermektedir” diye konuştu.
Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapılan müracaatları en geç altı ay içerisinde karara bağladıklarını kaydederek, şunları belirtti: “Yasa koyucu, parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bizi düzenlerken demiş ki ‘Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapılan müracaattan sonra kurum altı ay içerisinde bunu karara bağlar.’ Dolayısıyla biz en geç altı ay içerisinde karara bağlıyoruz. Yani adalete erişimin üç unsurunun üçünü de yerine getiriyoruz. Bize yapılan 17 bin 517 başvurudan 17 bin 500’ünü karara bağladık. Yani bir yıl içerisinde hemen hemen yapılan başvuruların tümünü karara bağladık. Bu istisnai bir olaydır.”
Halkın avukatı olduklarını dile getiren Malkoç, “Türkiye her on yılda bir darbeye muhatap oluyor. En son yaşadığımız darbede 15 Temmuz darbesi. Bir felaketti. Türkiye’nin bütün savunma gücünü, toplumun bütün direncini ve refleksini felç etti bu darbe. Kamu kurumlarında birbirine itimadı zedelediler. Türkiye böyle bir zorluğu atlattı. FETÖ’nün örgütlendiği klasik devlet yapısı vardır; harbiye, mülkiye, adliye ve maliye. Devlet, omurga budur. Adliyelerde 10 binin üzerinde hakim, savcının yarısı ihraç edildi. Ama çok şükür şuanda 14 bin yeni hakim, savcı alındı. Bunların eğitimi var. Genç bir kadro oldu. Biraz tecrübe eksiklikleri var. Ama şuanda bilgiye ulaşım çok kolay. İstinaf mahkemeleri ara mahkemeler olarak kuruldu. Bu anlamda Türkiye bu zorlukları aşarken, önünde de inanılmaz bir imkan doğdu. Eğer bu genç hakim, savcılarımız iyi eğitirlerse, bu yargı reformuyla beraber iyi desteklenirlerse Türkiye bu anlamda çok büyü bir mesafe alacak.”
Türkiye’nin hak ve özgürlükler alanında son 15 yılda inanılmaz bir mesafe aldığını dile getiren Malkoç, “Bunu dikkatli baktığımızda görürüz. Ama bu olayı, bu ortamı zehirleyen terör olmuştur. Avrupa sadece DEAŞ ile mücadele ederken neler yapıyor? Sadece Almanya’ya şu kadar göçmen gitti diye Merkel devrildi, Fransa zorda, Belçika’da hükümetler kurulamıyor, Hollanda’da zor kuruluyor. Ufacık terör olaylarından dolayı. Türkiye DEAŞ’la, PKK’yla, FETÖ’yle mücadele ediyor. İşte bu terör ortamı zehirlemiştir. Fikir özgürlüğünün iki tane sınırı vardır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İçtihatlarında da böyledir; bir terörü desteklemeyeceksin, teşvik etmeyeceksin. Bu fikir ve ifade hürriyetinin kırmızı çizgisidir. İkincisi de hakaret etmeyeceksin. Terörü destekleyip, şiddeti teşvik ve hakaret etmedikten sonra Türkiye’de bu noktalarda alabildiğine genişlik vardır. Avrupa’nın birçok ülkelerinden daha ilerideyiz” ifadelerini kullandı.
Malkoç, bir gazetecinin "Türkiye’nin insan hakları konusunda geride olduğunu yönündeki sorusuna" "Türkiye’nin insan hakları açısından 112’nci sırada olduğu, bunlar doğru şeyler değil. Biz dünyanın hemen hemen her ülkesini geziyoruz. Türkiye’ye kasıtlı, bilerek yapılan bir propagandanın eseridir bu. Evet, yapmamız gereken çok şey var eksik, noksanımız var ama bu doğru değil” cevabını verdi.
Malkoç, bir başka gazetecinin FETÖ ile mücadeleye ilişkin sorusuna ise "Devletin dört ana unsuru vardır. Harbiye, mülkiye, adliye, maliye. FETÖ önemli ölçüde bu kurumlardan temizlenmiştir. TSK’dan, emniyetten, mülkiyede, adliyeden önemli ölçüde temizlenmiştir. Kriptolar var mıdır? 50 yıllık gizli çalışan bir örgütün elbette kripto elemanları hala vardır ama meşruiyetini, makuliyetini kaybetmiş, toplum tarafından ne olduğu bilinen bir yapı artık kolay kolay kimse iltifat, itibar edemez. O açıdan iyiyiz. Her kurumun mücadele yöntemi vardır. Siyasetin de kendine has yöntemleri vardır. Bunu siyaset kullanıyor, kullanmaya da devam edecek ama toplumun farklı kesimlerinin siyasetten bu anlamda beklentiler var. Bu beklentilere de her siyasi parti kendi çapında, içinde cevap verecek. Cevap veren, vermeyeni toplum kendi kantarında, terazisinde ölçecek değerlendirecek. Şunu memnuniyetle söyleyeyim; Türkiye’de işleyen bir yargı var. Belki bizim yargı biraz yavaş yürüyor, ağır hareket ediyor ama hafif yürürken ayağı sürtüyor ama kör değil. Yavaş gidiyor ama isabetli gidiyor. Yargıtay kararlarına bakın bunları göreceğiz” şeklinde cevap verdi.
Malkoç, bir başka gazetecinin kadın cinayetlerine ilişkin sorusuna, şöyle cevap verdi: “Toplumun sosyolojisi, davranış biçimi, ahlakı, aile içerisinde kişilerin ilişkileri, anlayışı değişiyor. Bütün tedbirlere, yasal düzenlemelere rağmen kadın cinayetleri de artıyor. Biz kurum olarak bu alanda epey faaliyetimiz var. Mesela, yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde devletin bütün bu konuyla ilgililerinin toplandığı bir program yaptık. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin mekanizmaların daha iyi kullanılması, ikincisi kadın dernekleriyle uzun uzun toplantılar yapıyoruz. Ama maalesef bu mesele gün geçtikçe toplumun kanayan yarası haline geliyor.”