Prof. Dr. Tarhan, 'Solunum tepkisi vermeyen kişilerden kaçınmak, solunum belirtisi vermeyen kişilerin yanında maske takmak, böyle bir durumda tamamen sosyal teması kesmek. Bu üç belirti varsa koronafobi başlamış diyebiliriz.' dedi.
İSTANBUL(AA)- Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) sosyo-psikolojik etkisinin psikolojik ayağında kontrolün elde tutulması gerektiğini belirterek, kaygının korkuya dönüşmemesi gerektiğini söyledi.
Dünya ve Türkiye'de gündeme gelen koronavirüs salgınına karşı herkeste bir kaygı olduğunu dile getiren Tarhan, "Artık insanlar sabah yeni bir gelişme var mı diye uyanıyor. Gayet normal sağlıklı bir tepki bu çünkü kontrollü korku, kontrollü stres faydalı ama korku fobi derecesine girerse sorun başlıyor." diye konuştu.
Tarhan, insanların maskesiz dolaşmadığını, kalabalık veya bir ortamda şüpheli kişilerin olmadığı zamanlarda bile maske taktıklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ofisinde de maskesiyle çalışıyorsa bu tarz bir tepki fobik bir tepkidir. Ortada makul bir şüphe olmadan maskeyle dolaşmak fobi işaretidir, makul bir şüphe varsa solunum belirtisi veren kişilere karşı maske takılır, önlem alınır. Solunum belirtisi vermeyen kişiye maske takarak dolaşmak, kaçınma davranışına girmek fobidir. Bunun adına koronafobi denir. Kişiye koronafobi demek için üç tepki önemli: Solunum tepkisi vermeyen kişilerden kaçınmak, solunum belirtisi vermeyen kişilerin yanında maske takmak, böyle bir durumda tamamen sosyal teması kesmek. Bu üç belirti varsa koronafobi başlamış diyebiliriz.
Fobi olması için kaçınma davranışının olması, kişinin aşırı duyarlı olması lazım. Fobiyi ortaya çıkaran durumla ilgili aşırı bir zihinsel uğraş olması lazım. Koronafobi ilerledikçe korona paranoyasına dönüşüyor, şu anda halk dillinde koronayak yani paranoyak gibi bir tabir söz konusu. Koronayak olan kişilerde de yine üç ana belirti var: Kişi tamamen ürkek hareket eder, orantısız tepkiler verir, bununla ilgili şakayı dahi kaldıramaz. Paranoyak olan kişiler şakayı kaldıramaz, mizah ayrımı yapamaz, en yakınından bile şüphelenir. Koronavirüs korkusu özellikle mizofobi yani mikrop korkusu gibi hastalık yaşayan kişilerde el yıkama davranışını artırabileceği gibi bu gibi hastalıkları tetikleyebilir."
Korona paronayasıRutin işlerini aksatan kişilerin "korona paranoyasına giriyor" anlamına geldiğini belirten Tarhan, "Normalinde kişi önlemini alır ve rutin hayatını bozmaz ama rutin hayatını bozuyorsa koronafobi ötesinde artık davranışlara da yansımış demektir. Davranışlar aşırı kaçınma davranışlarıdır. Birey, aile bağlarını koparıyorsa, her insana şüpheyle yaklaşıyorsa, her insana bana virüs bulaştıracak, bana kötülük yapacak diye düşünerek koronaya tehdit algısıyla yaklaşıyorsa paranoyaklaşıyor demektir. Buna korona paranoyası denir." değerlendirmesinde bulundu.
Tarhan, bütün bu süreçlerin ruh sağlığıyla doğrudan bağlantılı olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Şu anda dünyayı bekleyen en büyük tehlikelerden biri korona korkusunun korona geçtikten sonra da devam etmesi ve insanları işlevsiz, yetisiz bırakmasıdır. Zekasını, yeteneklerini kullanamayan, çalışamayan hatta işe yarım yamalak giden kitleler ortaya çıkarması gibi korkular mevcut. Bu nedenle yine burada stres altında soğukkanlı kalma becerisi önemli. Burada önemli bir unsur da liderlik. Önemli kurumların, şirketlerin, yöneticilerin liderlik vasfı çalışanların tepkisini belirler. Lider eğer işe gelmiyorsa, devamlı maske takıyorsa, önceliği kendinde görüyorsa, geminin kaptanı gemiyi en son terk edendir. İlk önce geminin kaptanı gemiyi terk ediyorsa o gemide huzur ve güven olmaz. O gemide insanlar geleceğini güvende hissedemezler. Bu nedenle liderlerin örnek olma davranışlarını önemseyelim."