Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs, yüzyıllar boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan salgın hastalıklarla mücadelede aşının önemini bir kez daha ortaya koydu.
İSTANBUL (AA) - Çin'in Vuhan kentinde 2019 yılının Aralık ayında görülmesinin ardından tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19), yüzyıllar boyunca milyonlarca insanın ölümüne neden olan salgın hastalıklarla mücadelede aşının önemini bir kez daha ortaya koydu.
İnsanlık tarihi boyunca, görüldüğü her dönemde önemli olayların yaşanmasına neden olan salgın hastalıklar, bilim ve teknolojideki tüm gelişmelere rağmen bugün de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile adından söz ettiriyor.
Yüzyıllar boyunca insanlığı birçok yönüyle etkileyen salgınlar, milyonlarca insanın ölümüne de neden oldu. İçinde bulunulan yüzyılın önemli bulaşıcı hastalıklarından biri olarak adını tarihe yazdıran Kovid-19'dan ise 2 milyondan fazla insan etkilendi.
Teknolojik ve bilimsel gelişmelere rağmen salgının yayılması henüz durdurulamazken, süreç, hastalığın önüne geçmeye çalışan bilim insanlarının kendilerini laboratuvarlara kapatarak aşı geliştirmek için uğraştığı gerçeğini de gözler önüne serdi.
Yaşanan tüm bu gelişmeler, yakın zamana kadar adı daha çok "aşı karşıtlığı" ile anılan aşıların önemini tüm dünya toplumlarının hafızalarına bir kez daha kazımış oldu.
Salgın hastalıklar insanlığı savaşlardan daha fazla zorladıSağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Öğretim Üyesi Tıbbi Mikrobiyoloji ve Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir hastalığın toplumda yayılmasını önlemede ve risk altındaki kişileri korumada aşının önemini anlattı.
Salgın hastalıkların insanlığı savaşlardan daha fazla zorladığını belirten Şahiner, "Tarihin geçmiş dönemlerinden günümüze pandemilerin, ölüm oranlarının ve sayılarının yüksekliğindeki en önemli neden, bir toplumun veya tüm dünyanın daha önce hiç karşılaşmadığı yeni antijenik özelliklere sahip bir virüsle karşılaşması ve toplumsal bağışıklığın hiç olmamasıdır veya belli yaş gruplarında azalan düşük düzeylerde toplumsal bağışıklık (20-30 yılda bir görülen grip-influenza pandemileri) nedeniyle gerçekleşmektedir." diye konuştu.
Şahiner, Avrupalı sömürge devletlerinin, Amerika kıtasını ilk keşfettiği dönemlerde yerli halkın kızamık ve çiçek salgınları nedeniyle ölmelerinin bunun en dramatik örneklerinden biri olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"İlk olarak Uzak Doğu ülkeleri ve Türkler tarafından kullanılan çiçek aşısı, sonrasında geliştirilen kızamık, sarı humma, hepatit, çocuk felci ve kızamıkçık aşılarıyla sadece erişkin ve çocuk ölümleri değil, sağırlık, enfeksiyon ilişkili doğuştan kalp ve beyin hasarları, çocuk felci, başta karaciğer kanseri olmak üzere ciddi hastalıklar ve daha birçoğunu sıralayabileceğimiz, yaşam boyu insanları etkileyebilecek çok sayıda kalıcı hasarın önüne geçilmiştir. Sağlık çalışanları gibi riskli gruplar hepatit B aşısının yaygınlaşmasıyla mesleki maruziyet riski oluşturan birçok durumdan korunmuştur. Son yıllarda ülkemizde kapsamı genişletilen ve özenle uygulanan aşı programlarıyla yeni doğan bebeklerimiz ve çocuklarımızda ölüm oranları ve enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili önemli sakatlıklar ve kalıcı hasarların önüne geçilmiştir."
"Hiçbir ilaç aşılamanın yerini tutamamaktadır"Doç. Dr. Fatih Şahiner, aşı karşıtlığına konusuna da değinerek, şunları kaydetti:
"Son yıllarda artan bir problem olarak karşımıza çıkan aşı karşıtlığının savunucuları, difteri, tetanoz, boğmaca, suçiçeği, kızamık, kızamıkçık, çocuk felci ve diğerleri gibi koruyucu aşıların her yıl milyonlarca bebeğin hayata tutunmasını sağladığını, yine aşı ile korunulabilen bir enfeksiyon olan hepatit B ile enfekte 250 milyon insanın zorlu yaşamlarını, siroz ve karaciğer kanseri gibi olumsuz sonuçlarla yüz yüze kaldığını ve tedavi imkanı olmayan milyonların ölüme gittiğini de görmelidirler. Bir hastalığın ilaçla yüzde yüz tedavisi olsa bile herkesin bu ilaçlara ve tedavi olanaklarına erişememesi, tedavi maliyetlerinin yüksekliği ve tedaviye uyumsuzluk gösteren marjinal grupların varlığı nedeniyle hiçbir ilaç maliyeti çok ucuz, erişimi çok daha kolay olan aşılamanın yerini tutamamaktadır ki bu durumun tipik bir örneği hepatit C enfeksiyonudur. Aşı; doğduğumuz günden itibaren hayat yolculuğumuz boyunca bizi ve sevdiklerimizi ve toplumumuzun tüm bireylerini ciddi hastalıklardan, salgınlardan ve ölümlerden koruyan ve bize ve sevdiklerimize sağlıklı bir geleceğin kapısını açan, tıp ilminin bize en güzel hediyelerinden biridir."
"Türkiye çocukluk çağı bağışıklama hizmetlerinde önde gelen ülkeler arasında"Medicana Çamlıca Hastanesi Başhekimi ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Cüneyt Aydemir de koruyucu sağlık hizmetlerinin başında aşıların geldiğini, son yüzyıla kadar insanların en büyük ölüm nedeninin bulaşıcı hastalıklar olduğunu aktardı.
Doğru uygulanan sağlık politikaları ve hizmetin her alana ulaştırılması sayesinde çiçek hastalığının dünya üzerinden silindiğini ifade eden Aydemir, çocuk felci için de aynı çabanın devam ettiğini ve vaka sayılarında ciddi azalma sağlandığını söyledi.
Cüneyt Aydemir, aşı ile önlenebilir hastalıkların geçmişte çocukluk yaş gruplarında erken yaşlarda salgınlar halinde görülüp, yaygın ölümlere neden olduğunu, bugün hem dünyada hem de Türkiye'de aşı ile önlenebilen hastalıklardan ölüm sayılarının yüzde 90'ın üzerinde azaldığını vurgulayarak, "Ülkemiz dünyada çocukluk çağı bağışıklama hizmetlerinde önde gelen ülkeler arasındadır. Dünyada geçmişten bugüne aşılar yoğun olarak çocukluk yaş gruplarında uygulandığı için, aşı ve bağışıklama denildiği zaman hemen çocuklar akla gelmektedir. Ancak artık günümüzde her geçen gün çocuklar kadar erişkin ve yaşlıların da aşılanması gerektiği ortaya çıkmakta ve bu kişilere de aşı yapılması önerilmektedir." diye konuştu.
"Kovid-19 için de aşı çalışmaları devam ediyor"Aşı ile hastalığa neden olan mikroorganizma ile karşılaşmadan bağışıklığın sağlanmış olduğunu, bağışık kişinin o mikroorganizma ile karşılaştığında vücudunda oluşan savunma hücreleri sayesinde hastalığın etkeninin vücuttan uzaklaştırıldığını anlatan Aydemir, Kovid-19 için de aşı çalışmalarının devam ettiğini anımsattı.
"Mevcut durumda henüz hasta olmamış kişilerde koruyuculuk sağlayacaktır ve tüm dünyada alarm halinde devam edilen pandeminin önüne geçilmesinde destek sağlayacaktır." diyen Aydemir, şunları kaydetti:
"Ancak virüslerin kolay mutasyona uğradıklarını unutmayalım. Her bir mutasyon mevcut üretilmiş aşının etkin olmasını önleyecek vasıfta olabilir. Bu ne anlama geliyor. Mutasyon sonrası virüs şekil değiştirdiği için başka bir virüsmüş gibi düşünmek gerekir ve aşı yeniden virüsün son haline göre organize edilmelidir. Tabii 'Bu kadar çalışmalar sonucunda bulunan aşı boşa mı gidecek, yeniden mi aşı hazırlıkları için bekleyeceğiz?' diye kafalarda soru oluşabilir. Bu haklı bir soru işareti ancak bu mutasyonla değişmiş olan viral antijenik yapıya göre çalışmalar yapılacağından çok daha hızlı bir üretim sağlanabilecektir."