KORONA VİRÜSÜ YENEN FİLOGRAFİ USTASI: “‘BOĞULUYORDUM, YARINA ÇIKAMAM DİYORDUM'
Ağrı’da korona virüse yakalanan ve bu hastalığı ağır geçiren filografi sanatı usta öğreticisi olan Davut Şahin, virüsün ne kadar tehlikeli olduğunun başa gelmeden anlaşılmayacağını söyleyerek uyarılarda bulundu.
Ağrı Halk Eğitim Merkezi’nde filografi sanatı usta öğreticisi olarak görev yapan Davut Şahin, korona virüse yakalandıktan sonra hastalığın düşünüldüğünden daha tehlikeli olduğunu söyledi. İnsanların virüsü hafife aldığını ve bu nedenle kendi hayatlarını ve toplumu riske atacak davranışlarda bulunduklarını belirten Şahin, korona virüse yakalandıktan sonra yaşadığı zorlu süreci anlatarak vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
“Nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar yaşadım”
Eklem ve kemik ağrısı şikayetiyle Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran ve yaptırdığı korona virüs test sonucu pozitif çıkan Davut Şahin, nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar çektiğini ve ateşinin 39 dereceyi bulduğunu söyledi. Hastalığın başlangıcında evde ilaçlarla tedavi gördüğünü ancak virüsün akciğerlere inmesinin ardından nefes alma problemi yaşadığını ve hastaneye yatışının yapıldığını söyleyen Davut Şahin, hastanede geçirdiği ilk dört günün çok ağır geçtiğini söyleyerek, “21 Ağustos’ta eklem ağrısı şikayetlerim oldu. Ayın 24’ünde hastaneye başvurdum ve 25’inde testim pozitif çıktı. Bana beş günlük bir ilaç verdiler. Ondan sonra eve geldim. 5 gün bu ilacı kullandım. Bu süre zarfında çok ağırlaştım. Ateşim 39’u buluyordu ve düşmüyordu. Yarım saat kadar düşüyordu sonra tekrar yükseliyordu. İlaçlarım bittikten sonra bu defa nefes alıp vermekte ciddi sıkıntılar yaşadım. Bundan dolayı 112’yi aradım ve nefes zorluğu çektiğimi söyledim. Sağ olsunlar ambulans gönderdiler. Hastaneye gittim ve burada yatış verdiler. Yedi gün boyunca hastanede yattım. Hastanede dört gün çok ağır geçti. Boğuluyordum, yarına çıkamam diyordum” şeklinde konuştu.
“Maske, mesafe olmadan bir işe yaramıyor”
Korona virüse yakalanmayan insanların bu hastalığı hafife aldığını ve bu nedenle maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymadıklarını vurgulayan Davut Şahin, virüsün taşıdığı tehlikenin insanın başına gelmeden anlaşılamayacağını söyleyerek vatandaşlara dikkatli olmaları konusunda uyarılarda bulundu. Maskenin mesafe olmadan bir anlam ifade etmediğini belirten Şahin, “İnsanların pandemi sürecinde dikkat etmeleri lazım. Maske takıyorum, yakın mesafede de olsam bir şey olmaz gibi şeylere kapılmasınlar. Maske, mesafe olmadan bir işe yaramıyor. Çünkü gerçekten çok zor geçiyor. Bazı insanlar ayakta geçiriyorum diye düşünüyor. Sakın buna aldanmasınlar. Grip ile korona virüsü karıştırmamaları lazım. Benim akciğere indiği için ağır geçirdim. Hafif geçirenler ise genelde akciğere inmediği için hafif geçiriyor. Maske mesafe ve temizliğe çok dikkat etmemiz lazım. Özellikle üç katlı olan maskeleri kullanmamız gerekiyor. Çünkü genelde insanlar bez maske kullanıyor ve bu sağlıklı değil” dedi.
Tedavisi tamamlandıktan sonra evde geçirdiği karantina sürecinde eşi Elif Şahin ile birlikte filografi sanatıyla ilgilenen Davut Şahin, özellikle Osmanlı döneminde psikolojik sorunları olan insanlar üzerinde tedavi amacıyla kullanılan bu sanata yoğunlaşarak, korona virüsten kaynaklı olarak yaşadığı stresten arındığını belirtti.
“Doktorların en çok önemsediği şey moralin yüksek olması”
Evde bulunduğu süre zarfında kendisini strese sokacak haberlere bakmak yerine evinde bulunan boş odasını karantina döneminde filografi sanatını icra etmek için değerlendiren Davut Şahin ve eşi Elif Şahin, bu odada tel sararak ve çivi çakarak zamanlarını geçirdiklerini ifade etti. Korona virüse yakalanan insanlar için moral yüksekliğinin en önemli şey olduğunu söyleyen Şahin, “14 gün boyunca evde kaldım, dinlendim. Tabi bu süre zarfında sıkılıyordum. Boş bir odam vardı, filografi dersleri verdiğimden dolayı bu süre zarfında bu odada filografi yaparak, çivi çakarak, tel sararak geçirdim. Filografi Osmanlı döneminden kalma bir sanat. O dönemlerde genelde psikolojik sorunlar yaşayan insanlar üzerinde tedavi amaçlı kullanılan bir sanattır. Sadece filografi değil diğer sanat dalları da terapi amaçlı kullanılıyordu Osmanlı döneminde. Ben de bunu düşünerek evde geçirdiğim günlerimi filografi yaparak geçirdim. Gerçekten rahatlatıyordu beni. Yani stres haberleri izlemek yerine kendimi sanata verdim. Bu süre zarfında zaten doktorların en çok önemsediği şey moralin yüksek olması. Ben de bu sanatta moral buldum” açıklamalarında bulundu.