Uzman Dr. Server Külahçıoğlu, kanserden korkmak yerine korunulması gerektiğine dikkat çekerek, “Güneş ışınından korunarak, sigara içmeyerek, yeterli ve dengeli beslenerek, alkolden, kimyasal ajanlardan uzak kalarak kanserden korunmanın mümkün olduğunu bilmeliyiz” dedi. Memorial Diyarbakır Hastanesi Biyokimya Bölümü’nden Uzman Dr. Server Külahçıoğlu, kansere karşı duyarlı olunması uyarısında bulundu. Erken tanı ve tedavi şansının yakalanması için bir kez daha kanserin ne olduğu ve onu oluşturan biyokimyasal mekanizmaların bilinmesinin oldukça önemli olduğunu anlatan Külahçıoğlu, “Kanser Latince ‘yengeç’ demektir. Bu kanserli hücrelerin vücuda tutunmadaki başarısını açıklayıcı bir tanımlamadır. Ancak kanserin ne olduğunu en iyi anlatan tanım, ‘kanser kontrolsüz hücre bölünmesidir’ şeklindeki tanımlamadır. Vücudumuzun canlılık özelliği taşıyan en küçük parçası hücredir. Bir hücrenin canlılık göstergesi ise çeşitli mekanizmalar ile bölünerek birbirinin tıpa tıp aynı iki hücreye dönüşmesidir. Büyüme, gelişme, yaralanan dokuların onarımı gibi yaşamsal olaylar için hücrelerin bölünerek çoğalması gerekir. Vücudumuzdaki sağlıklı hücreler ne kadar, ne zamana dek bölüneceğini, ne zaman duracağını bilir ve zamanı gelince önceden programlandığı şekilde ölür. Yani vücudumuzda hücre bölünmesi ve hücre ölümü bir denge halindedir ve çok kusursuz bir şekilde kontrol altında tutulmaktadır. Hücre bölünmesini yavaşlatan veya durduran bu kontrol mekanizmaları herhangi bir şekilde zarar görürse kontrolsüz hücre bölünmesi dediğimiz kanser ortaya çıkar. Hücre bölünmesinin kontrolden çıkması için hücrenin temel yapı taşı olan DNA’nın bozulması, yani mutasyona uğraması gerekir. Hücre DNA’sında bozulmaya yol açarak kanser oluşumuna sebep olan faktörlerin en önemlileri ultraviyole (güneş ışınları), radyasyon, sigara, çevre/çalışma ortamındaki toksik ajanlar, bazı virüsler, gıdalar ve genetik faktörlerdir. Bu ajanların büyük bölümü başka bir yazının konusu olan serbest radikal oluşumunu arttırarak DNA yapısını bozar ve mutasyonlara neden olur ve çoğu zaman bu bozukluk geri dönüşümsüzdür” dedi.
“ÖLMEYİ UNUTAN HÜCRELER TÜMÖRÜ OLUŞTURUYOR”Devamlı bölünen, ölmeyi unutan bu hücrelerin bir araya gelerek tümörü oluşturduğuna dikkat çeken Dr. Külahçıoğlu, “Tümör büyüdükçe görevi anormal hücreleri ve hücreler öldükten sonra oluşan kalıntıları temizlemek olan bağışıklık sistemi yetersiz kalmaya başlar. Bu arada tümör dokusu çevre dokulara yapışarak o dokuları da sürecin içerisine katar ve kan yolu ile vücudun başka bölümlerine de yayılarak metastaz dediğimiz olayı gerçekleştirir. Klinik olarak tespit edilebilen en küçük tümör boyutu 1 santimetreküp civarındadır ve bu boyuta DNA’sı hasarlı ilk hücrenin 30-35 kez bölünmesi ile ulaşmıştır. Bu boyuttaki bir tümör içindeki tüm hücreler 10-15 kez daha hep beraber bölünürse tümör boyutu iyileşmenin çok zorlaşacağı bir boyuta ulaşmış olur. Bu nedenle bu hızlı ve kontrolsüz sürecin bir an önce tespit edilmesi, yani erken tanı çok kritik bir öneme sahiptir. Bu ilerleyici sürecin başlamaması için öncelikle kansere yol açan faktörlere maruziyetimizi önleyeceğiz. Genetik faktörlerimiz varsa bunları saptayıp tanımlamalı, yani bu hastalığa karşı koruyucu-önleyici bir yaşam tarzı benimsemeliyiz. Sonrasında ise her kanser türü için yaş, cinsiyet, genetik özellikler ve saire göz önüne alınarak oluşturulan tarama testlerini ve muayeneleri belirtilen sıklıkta yaptırmalıyız. Tarama programları çeşitli biyokimyasal, patolojik ve radyolojik testleri içermektedir. Radyoloji ile tümörün kendisi ve uzantıları gösterilebilir. Biyokimyasal ve patolojik testler ile risk faktörlerine ve varsa tümörün kendisine ait önemli bulgular elde edilebilir. İdrarda ve kanda çalışılan biyokimyasal testler ayrıca tedavinin ve kanserin gidişatı hakkında da bilgiler verir” diye konuştu.
“ERKEN TANININ KURTARICI OLDUĞU UNUTULMAMALI”Erken tanının kanserde hayat kurtarıcı olduğunun unutulmaması gerektiğine işaret eden Külahçıoğlu, şunları kaydetti:“Ölümcül hastalıklar içinde kalp-damar hastalıklarından sonra ikinci sırada olan kanser önemsenmeli ve söz konusu risk faktörlerinden uzak bir yaşam tarzı benimsenmelidir. Vücudunuzun biyoritmini en iyi siz bilirsiniz. Bu biyoritimdeki değişiklik iki haftayı aşarsa mutlaka doktorunuza danışınız. Anormal kanamalar, istemsiz zayıflamalar, iyileşmeyen yaralar, herhangi bir bölgedeki normalden farlı sertlik ve şişlik ve saire değişik durumlar, ailede kanser hastasının varlığı uyarıcı olmalı ve sizi doktora yönlendirmelidir. Kanser tedavisi medikal onkolog yönetiminde yürütülen hemen tüm branşları ilgilendirebilen zorlu bir tedavidir. Tedavide öncelikle dışarıdan yapılan tedaviye vücut desteğini sağlamak için bağışıklık sistemi güçlendirilmelidir. Böylece kanser hücreleri hem içeriden hem dışarıdan öldürülebilir. Dışarıdan kanser hücrelerini öldürmek için kemoterapi ve radyoterapi tedavileri uygulanır. Cerrahi tedaviler ile ise tümör dokusu mümkün olan en fazla şekilde vücuttan uzaklaştırılır. Cerrahi tedavi radyoterapi ve kemoterapi öncesinde veya sonrasında yapılabilir. Bunun dışında hormon tedavisi, lazer tedavisi, kanserin yayılmasını önleyici tedaviler ile kansere karşı savaş verilmektedir. Kanserden korkarak yaşamak yerine güneş ışınından korunarak, sigara içmeyerek, yeterli ve dengeli beslenerek, alkolden, kimyasal ajanlardan uzak kalarak kanserden korunmanın mümkün olduğunu bilmeliyiz. Erken tanı için gerekli tarama testlerini yaptırmalı, yılda en az bir kez doktor muayenesinden geçmeliyiz.”