Tarih: 17.12.2019 11:43

Hindistanlı Müslümanlar geleceklerinden endişeli

Facebook Twitter Linked-in

ANKARA(AA) - Hindistan'da yaklaşık 1 milyar 400 milyonluk nüfusun 200 milyondan fazlasını oluşturan Müslümanlar ötekileştiriliyor.

Son genel seçimlerde parlamentonun alt kanadı Lok Sabha'ya (Halk Meclisi) 27 Müslüman vekil girebilirken, ülke genelinde Müslümanları temsil eden bir siyasi parti bulunmuyor.

Yaklaşık 1 milyar 400 milyon nüfusa sahip ülkede her 7 kişiden biri Müslümanken, parlamento da bu oran yakalanamıyor.

Müslüman liderler içerisinden medyada çoğunlukla yer bulan birkaç isimden birisi Tüm Hindistan Müslüman Meclisi Birliği (AIMIM) Başkanı Asaduddin Uveysi. Uveysi'nin partisinin, mecliste iki vekili bulunuyor.

Muhalefetteki Hindistan Ulusal Kongresi'nden (INC), parlamentoda, 5 Müslüman vekil bulunuyor. Bu vekiller arasında, üst mecliste Ghulam Nabi Azad öne çıkıyor.

Hint Müslüman Birliği'nin (IUML) ise 3 vekili alt mecliste, 1 vekili de üst mecliste bulunuyor. IUML içerisinde yer alan 4 vekilden 3'ü Müslüman kimliğiyle ön plana çıkarken, bu vekiller de seslerini duyurmakta zorlanıyor.

Müslümanlar genelde eyaletler bazında mücadele ediyor. Bu kapsamda Cammu Keşmir, Uttar Pradeş, Bihar, Assam ve Batı Bengal öne çıkan eyaletler arasında yer alıyor.

Cammu Keşmir, Müslümanların iyi örgütlendikleri eyaletlerden biri. Ulusal Konferans (NC) ve Halkın Demokratik Partisi (PDP) bölgede örgütlenen siyasal hareketlerin en güçlüleri arasında yer alıyor. Buna rağmen eyaletin özel statüsünün ağustos ayında kaldırılması ve politikacıların hala gözaltına tutulması, bölgenin geleceğine dair karamsar bir görüntü sunuyor.

Uzmanlar, Hindistan'daki Müslüman partilerin kendi ulusal partilerini kurabilecekleri ortak bir gündeme sahip olmadıklarını, bu sebeple seküler ittifaklara dahil olduklarını belirtiyor.

Yükselen Hindu milliyetçiliği

Hindistan'ın 1947'de ikiye bölünmesi sonrasında ülkedeki Müslümanların büyük bir kısmı Pakistan'a göç etmek yerine Hindistan'da yaşamaya devam etti.

Hindu milliyetçiliğinin yükseldiği 80'li yıllarda, Müslümanlar ile Hindular arasında kimlik temelli çatışmaların sayısı ve olaylarda yaşanan şiddetin boyutu arttı.

Aralık 1992'de Babri Camisi ve 2002'deki Gucerat olaylarında çoğunluğu Müslüman binlerce kişi hayatını kaybetti.

İdeolojisini Hindu milliyetçiliği üzerine oturtan Hindistan Halk Partisi (BJP), 90'lı yıllardan itibaren gücünü pekiştirdi ve 98 seçimlerinde INC'den daha fazla sandalye elde etti.

BJP, 2014'teki seçimlerde Narendra Modi liderliğinde tek başına iktidara geldi ve geçen mayıs ayındaki genel seçimlerde vekil sayısını daha da artırdı.

Mayıs ayından bu yana geçen 7 aylık dönemde BJP hükümetinin attığı adımlar, Müslümanlar arasında geleceklerine yönelik endişelere yol açtı.

Vatandaşlık Yasası değişikliği

Hindistan Vatandaşlık Yasası'nda değişiklik öngören tasarı, geçen hafta pazartesi günü federal parlamentonun alt kanadı Lok Sabha'dan, çarşamba günü de üst meclis Rajya Sabha'dan geçti ve perşembe günü Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yasalaştı.

Yasaya göre Hindistan'da, ülkeye vize ve pasaport gibi geçerli bir seyahat belgesi olmadan yasa dışı yollardan giren ya da yasal olarak girip ülkede kalmasına izin verilen sürenin üstünde kalan kişiler yasa dışı göçmen olarak tanımlanıyor. Vatandaşlık elde etmesine izin verilmeyen yasa dışı göçmenler, hapis cezasına çarptırılabiliyor veya sınır dışı edilebiliyor.

Yeni değişiklik Müslüman göçmenleri dışarıda bıraktı

Vatandaşlık Yasası'nda yapılan değişiklikle Hindistan'a, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'dan gelen 6 farklı dini grubun vatandaşlık elde edebilmesinin önü açıldı. Ancak Müslüman göçmenler, bu değişikliğin dışında tutuldu.

Hint hükümeti, Hindu, Sih, Jain, Budist, Parsi ve Hristiyanların devlet dinine sahip Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'da dini azınlık olduğunu, bu sebeple adı geçen üç ülkede dini baskıdan kaçan azınlık gruplara vatandaşlık verildiğini savundu.

Myanmar ve Sri Lanka'daki azınlıklar dahil edilmedi

Hükümet, Müslümanlara, bu üç ülkede azınlık olmadıkları gerekçesiyle vatandaşlık verilmediğini ileri sürdü.

Yeni düzenlemeyle birlikte, vatandaşlık elde edebilecek yasa dışı göçmenlerin, Pakistan, Bangladeş veya Afganistan'dan gelmiş olması, Hindu, Sih, Jain, Budist, Parsi veya Hristiyan olması, Hindistan'a 31 Aralık 2014 tarihine değin girmiş olması ve kimliğini kanıtlayabilecek bir belgeye sahip olması yeterli oluyor.

Hint hükümeti, dini baskıdan kaçtığını iddia ettiği gruplara vatandaşlık verilmesinin önünü açarak masum insanlara yardımcı olmaya çalıştığını iddia ederken, Myanmar'daki Arakanlı Müslümanları veya Sri Lanka'da azınlıkta olan Müslümanları yasadaki değişikliğin içerisine katmadı.

Öte yandan Afganistan, Bangladeş ve Pakistan'da Müslüman olan ancak mezhepsel farklılıktan ötürü azınlık konumunda bulunan Müslümanlar'da değişikliğe dahil edilmedi.

Böylelikle ülkede yasa dışı bir şekilde bulunan Müslüman göçmenlerin Hindistan vatandaşlığı elde etmesinin önü kapatılmış oldu.

Ulusal basındaki verilerde, 6 din grubundan Hinduların yaklaşık 1 milyar, Hristiyanların yaklaşık 30 milyon, Sihlerin 20 milyon, Budistlerin 8,5 milyon, Jainlerin 4,5 milyon ve Parsilerin sayısının 60 bin olduğu kaydediliyor.

Yasaya eleştiriler

Vatandaşlığın dini kimlik üzerinden verilmesi ve Müslümanların bu düzenlemenin dışında tutulması, hükümetin ayrıştırıcı politikası olarak yorumlandı.

Anayasadaki laiklik ilkesinin zedelendiğini dile getiren muhalifler, yasal düzenleme ile Hindistan vatandaşlığını kanıtlayamayan Müslümanların hapsedilmesi veya sınır dışı edilmesinin kolaylaştığını belirtiyor.

Muhalifler ayrıca, hükümetin yeni adımıyla Müslümanları ikinci sınıf vatandaşa dönüştürdüklerini ve BJP yönetiminde Müslümanlara yer olmadığını ifade ediyor.

Son 7 aydaki 4 adım Müslümanları endişeye sevk etti

Hint hükümeti, mayıs ayında daha güçlü bir şekilde iktidara geldikten sonra, ülkedeki Müslümanların var olma endişesi taşımalarına sebep olan bir dizi adım attı.

Temmuz ayında Assam eyaletinde yaşayan 33 milyon kişiden çoğunluğu Müslüman 1,9 milyon kişi, Ulusal Vatandaşlık Sicili'nin dışında bırakıldı.

Hükümet, sicil kapsamında hazırladığı listede, 1951 listesinde ismi bulunanlar ve onların soyundan gelenler ile Bangladeş'in bağımsızlığını ilan etmesinden hemen önce 24 Mart 1971'deki seçim listelerinde ve merkezi hükümete ait herhangi bir belgede adı bulunanlara yer verdi.

Assam'da listeden çıkarılan çoğunluğu Müslüman yaklaşık 2 milyon kişiden vatandaşlıklarını kanıtlayamayanlar için 10 cezaevi kampı inşa ediliyor.

Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah'ın, Assam'daki düzenlemenin ülkenin geri kalanında uygulanacağını açıklaması, Müslümanları "vatansız" kalma riskiyle karşı karşıya bıraktı.

Hükümet, ayrıca, 5 Ağustos'ta özel statüsü kaldırdığı ve iki birlik toprağına böldüğü Cammu Keşmir eyaletinde 4,5 aydır çeşitli kısıtlamalar uyguluyor.

Aralarında eski eyalet başbakanlarının bulunduğu bölgedeki siyasetçiler, ağustos ayının başından bu yana gözaltında tutuluyor.

Hindular ile Müslümanlar arasında 10 yıllardır tartışmalara sebep olan Babri Camisi davası, Hindistan Yüksek Mahkemesince 9 Kasım'da Hindular lehine karara bağlandı. "Güney Asya'nın Ayasofyası" olarak nitelendirilen cami, 6 Aralık 1992'de Hindu militanlarca yıkılmış, sonrasında yaşanan olaylarda çoğunluğu Müslüman iki binin üzerinde kişi hayatını kaybetmişti. Mahkemenin, Babri Camisi anlaşmazlığını Hindular lehine karara bağlaması, Müslümanlar nezdinde bir başka hayal kırıklığı oldu.

Tüm bu yaşananlara ek olarak, hükümetin, vatandaşlık yasasındaki değişiklikte Müslümanları dışarıda tutması, ülke içinde adeta bir öfke patlamasına yol açtı.

Geçen hafta başı kuzeydoğu eyaletlerinde başlayan ve ülkenin farklı bölgelerine de sıçrayan gösterilerde, Hindistan'daki geleceklerini risk altında gören Müslümanlar protestolar aracılığıyla tepkilerini dile getiriyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —