Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESTP) tarafından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a destek açıklamasında bulunuldu. Yönetim Kurulu Başkanlığını Mustafa Güvenli’nin yaptığı ESTP’nin açıklamasında şunlar kaydedildi:
Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESTP) tarafından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a destek açıklamasında bulunuldu. Yönetim Kurulu Başkanlığını Mustafa Güvenli’nin yaptığı ESTP’nin açıklamasında şunlar kaydedildi:
“Son zamanlarda dini ve ahlaki değerlerimize dil uzatmayı adeta alışkanlık haline getiren kimi kesimler, kendilerine hedef olarak bu kez Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı seçmiş ve pervasızlıklarına bir yenisini daha eklemişlerdir. Cuma hutbesinde Allah’ın ve dinin hükümlerini ifade etmek suretiyle zinanın ve eşcinselliğin büyük günahlardan olduğunu dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında “Toplumu kin ve nefrete sürükleme” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunan bazı ahlak fukaraları, Kur’an’ın hükümlerini değersizleştirme ve ahlaksızlığı meşrulaştırma şeklinde bir yaklaşım sergilemişlerdir. Bilinmelidir ki; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, her din adamı gibi yüce dinimiz İslam’ın emir ve yasaklarını ifade etmiş, Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle insanoğlunu en doğru olan yola davet etmiştir. Kaldı ki, semavi dinlerin tamamında zina ve eşcinsellik büyük bir günah olarak kabul edilmiş, Allah Resulü de dahil olmak üzere tüm peygamberler insanlığı bu günahtan uzak tutmaya çalışmıştır. Hakikat böyle iken; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ise, hem aile yapısı ve hem de toplumsal ahlaki düzenin korunması adına irad ettiği hutbede birbirinden önemli nasihatlerde bulunmuştur. Ancak her ne hikmetse aralarında İzmir, Ankara ve İstanbul barolarının yetkililerinin de bulunduğu bir takım sözde insan hakları örgütlerinin temsilcileri, Prof. Dr. Ali Erbaş’ın dile getirdiği bu dini hükümlerden rahatsız olmuş, gerekçelerini ise, “toplumu kin ve nefrete sürüklemek” şeklinde açıklamışlardır. Hâlbuki asıl rahatsız edici olan; bahse konu güruhun zina ve eşcinsellik gibi ahlaksızlıkları meşrulaştırma girişimleridir. Üstelik bunu da, toplumun dini değerlerini aşağılayarak, tazyif ve tahkir ederek yapmışlardır. Hangi amaca hizmet ederlerse etsinler; hiçbir sivil toplum örgütünün, dini ve toplumsal değerlere dil uzatma hakkı olmadığı gibi, dinin emir ve yasaklarını “dogma” olarak ifade etmek ise, hiç kimsenin haddine değildir. Üstelik böyle bir girişim, fitneciliğin tartışmasız ta kendisidir. Dolayısıyla söz konusu STK ve meslek örgütü temsilcilerinin, dini değerlerin, aile yapısının ve toplumsal ahlaki düzenin korunmasını öngören Anayasal düzen içerisinde mutlaka hesap vermeleri ve pervasızlıklarının bedelini kesinlikle ödemeleri gerekmektedir. Zira hutbede dile getirdiği hususlardan dolayı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yöneltilen eleştiriler, altını hususen çizmek isteriz ki; dini değerlerimize yönelik bir başkaldırı ve hakarettir. Bu bakımdan Erzurum Sivil Toplum Platformu (ESTP) olarak; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yanında ve destekçisi olduğumuzun bilinmesini istiyoruz”
ESTP’DEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TEPKİSİ
ESTP’nin açıklamasında İstanbul Sözleşmesi konusu da ele alındı. Açıklamanın devamında şu görüşlere yer verildi. “Toplum vicdanını rahatsız eden bu hadise vesilesiyle dikkat çekmek istediğimiz bir başka husus ise, İstanbul Sözleşmesi’dir Türkiye’nin 2014 yılında imza koymak suretiyle hem taraf olduğu ve hem de onayladığı bu sözleşme, ne yazık ki, Türk aile yapısını bozmak ve toplumsal ahlaki düzeni çökertmekten başka hiçbir işe yaramamıştır. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Cinsel Yönelim ve Nikâhsız Yaşam gibi kavramları günlük hayatımızın adeta bir parçası haline getiren İstanbul Sözleşmesi, yaşadığımız bu son hadiseyle birlikte göstermiştir ki; toplumumuzun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikelerden birisidir. Çünkü mukaddes ve dini değerlerimize yönelik olarak yapılan alçakça saldırıların temelinde de, kaynağında İstanbul Sözleşmesi adı verilen bu düzenleme vardır. İstanbul Sözleşmesi demek; ahlaki değerlerin yozlaştırılması, neslin çürütülmesi, ahlaksızlığın meşru hale getirilmesi ve en önemlisi de, bu faaliyetlerin yasalarla koruma altına alınmış olması demektir. Dolayısıyla hükümetin söz konusu sözleşmeyi bir an önce feshetmesi ve hem de acilen devre dışı bırakması gerekmektedir. Bu arada zinanın kanunen suç sayılması ise, süreçte en büyük beklentimizdir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”