Yeşilçam'ın usta oyuncularından Ediz Hun, Türkiye Finans Katılım Bankası'nın yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında Facebook'tan düzenlediği 'Eskimeyen Dostlar' programının ilk konuğu oldu.
İSTANBUL (AA) - Oyuncu ve sunucu Seren Fosforoğlu'nun yönetimini üstlendiği, canlı olarak gerçekleştirilen programda, ünlü aktör karantina günlerinin nasıl geçtiğini anlattı.
Eşiyle beraber koronavirüs sürecini Büyükada'daki evinde bahçeyle ve kedilerle keyifli bir şekilde geçirdiğini dile getiren Ediz Hun, programda ayrıca bilinmeyen yönlerini izleyicilerle paylaştı.
Hun, okumaktan ve yazmaktan son derece keyif aldığını dile getirerek, kendi hayatıyla ilgili bir kitap hazırlığı içerisinde olduğunu ve kitabı yaz aylarında tamamlamayı planladığını söyledi.
Oslo Üniversitesinde biyoloji ve bio-kimya üzerine eğitim aldığını belirten Hun, "Belki de aldığım eğitimden dolayı bilimle hep iç içe oldum. Diğer yandan genlerden gelen bir özellikten midir bilmiyorum, araştırmacı yönüm çok ağır basar. Örneğin teleskopla gökyüzünü, mikroskopla bitkileri incelerim. Statik durduğum tek vakit, televizyon izlediğim zamanlar oluyor." dedi.
"Sinemaya 'Madam Tamara'nın Köşkü' filmiyle başlamıştım"Konuşmasında bugünün sinema şartları üzerine bir değerlendirme yapan Hun, şunları kaydetti:
"Teknoloji olağanüstü bir ivme ile ilerleyişini devam ettiriyor. Sinemaya ilk başladığımda takvimler 1 Kasım 1963'ü gösteriyordu. Sinemaya 'Madam Tamara'nın Köşkü' filmiyle başlamıştım. O zamanlar eski tip kurmalı kameralarla çekim yapılıyordu. Ama şimdiye baktığınızda teknolojinin gelişmesi ile birlikte kameralar adeta evrim geçirdi. Şimdi bir fotoğraf makinesi ile bile film çekilebiliyor. Diğer yandan o dönem ki filmler 25-30 günde çekilebiliyordu. Şimdi ise bu süreler çok kısaldı. Aslında bu durum senaristleri çok zorlayan bir gelişme. Dizilere baktığınızda 4-5 günde bir bölüm çekilebiliyor. Bu durum da senaristin daha hızlı olmasını gerektiriyor. Senaristler teknoloji ile yarış halinde adeta."
Yarım asrı geçkin sinema hayatında 130 filmin başrolünde yer alan usta sanatçı, "Her filmin ortalama 30 günde çekildiğini düşünürseniz, 130 film için 3 bin 900 gün yani 11 yıl non-stop şekilde vaktimin tamamını sette geçirdiğim anlamına geliyor." diye konuştu.
Hun, herhangi bir dizi projesinde yer alma sorusuna ilişkin, "Bugün televizyon ekranlarında olan dizilerde yer almak isterim. Ama bunun iyi bir rol olması gerekiyor. Kendimi en iyi şekilde prezante edeceğim bir rol olması önemli. Yoksa laf olsun diye oynamanın anlamı yok." ifadelerini kullandı.
"Bugün bir yere gelmişsem çalıştığım yönetmenler sayesinde oldu"Bugüne kadar birçok değerli isimle çalıştığını, bunlardan birinin de Yönetmen Orhan Aksoy olduğunu belirten Hun, şunları anlattı:
"Romantik filmlerin bir numaralı yönetmeniydi Orhan Aksoy. Kendinden geçerdi, filmin içine o kadar girerdi ki etkilenmemek imkansızdı. Tiyatroda kolektif bir performans var. Ama bireysel performans da çok önemli. Diğer yandan sinemaya dönüp baktığınızda, orada yönetmenin çok önemli olduğunu görürsünüz. Biz oyuncular, yönetmenin direktifleri doğrultusunda çalışırız. Yönetmen, bütünü gören bir gözdür. O yüzden onlar kritik noktaların karar vericileridir. Ediz Hun olarak bugün bir yere gelmişsem bu, bugüne kadar birlikte çalıştığım yönetmenler sayesinde olmuştur. Bu durum bütün oyuncular için geçerli."