Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Palabıyık, eleştirel yazılar yazdığı için PKK tarafından tehdit edildiğini söyledi. Palabıyık, “Eleştirel yazılar yazdığım için PKK tarafından tehdi
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Palabıyık, eleştirel yazılar yazdığı için PKK tarafından tehdit edildiğini söyledi. Palabıyık, “Eleştirel yazılar yazdığım için PKK tarafından tehdit edildiğimde barış akademisyenleri ya da Boğaziçi’nde protestoya katılan hocalar neredeydi” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doktora öğrencileri ile yapmış olduğu kütüphane toplantılarının kendileri için oldukça anlamlı olduğunu belirten palabıyık, “Devletin en üst kademesi ile genç akademi yan yana geldi ve sorunları konuşma fırsatı oldu” dedi.
“Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu açıklamalar da bu bağlamda önemliydi” diyen Palabıyık, “Özellikle üniversitelerde özgürlüğün olmadığına yönelik bir tavrın içi boş olduğunu ve akademik özgürlüğün güncel olduğuna dair vurguların altını çizdi. Cumhurbaşkanımızın bu tavrına kendimden örnek vermek istiyorum. Çözüm sürecinde ve sonrasında PKK sorununu çalıştım. PKK üzerin doktora ve master tezleri yapılıyor. Diyarbakır anneleri üzerine gidip Diyarbakır’a sosyolojik araştırma yaptım. Sınır çalışmaları yaptık. İstenilen konu çalışılabiliyor; Yerel gazetelerde yazıyorum ve bazen de ciddi eleştirilerim oluyor. Ve bütün bu akademik faaliyetleri Bitlis gibi muhafazakar ve küçük bir ilde yapabiliyorum. Çalışmalarım hiçbir zaman engellenmedi ve eleştirilerime de bir refleks gelişmedi. Ama hiçbir zaman karşıtlığı da siyasal bir zemin üzerinden yürütmedim. Fakat PKK’yı eleştirdiğim yazılar yazdığım dönemde hiçbir barış akademisyeni sesimi duymadı. Ve hala PKK uzantılarının olumsuz tutumları altında yazmaya devam ediyorum. Ama Boğaziçi protestolarına katılan hiçbir akademisyen bu konularla ilgilenmedi. Acaba PKK onlara göre HDP ile yakın ilişkisinden dolayı terör örgütü olarak kabul edilmiyor mu” diye konuştu.
Akademisyenlerin istediği gibi protesto yapabildiğine değinen BEÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Palabıyık, “Öğrenciler terör örgütlerine ait doküman ve girişimlerde bulunmadığı müddetçe protestolarını yapıyorlar. Akademisyenler siyasi partilerde görev yapabiliyorlar. İstenilen derneğe üye olabiliyorlar ve STK’larla birlikte de çalışabiliyorlar; Öğrenciler bazen hocalarıyla protestolara başlıyorlar. Televizyon kanallarında öğretim üyeleri istediklerini söyleyebiliyor, Ayrıca farklı kanallarda çeşitli tartışmalara girebiliyorlar. Ama şunu geçmemek lazım, Doğuda akademisyenler bizzat terör örgütü tarafından tehdit ediliyor. Yine şahidiyim, bizzat tehdit edildim. Hem de defalarca. Biz tehdit edilirken barış akademisyenleri neredeydi? Eğer barış kavramı örgütün sınırları içindeyse bizler o sınırın dışındayız. Ayrıca Boğaziçi protestolarına katına hocalar ve barış akademisyenleri, evlat nöbetindeki aileler ile alakalı olarak neden tek bir cümle kurmadılar?” dedi.
Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) yani çoğunluğun tiranlığı bir süre önce çocuk savaşçılarla alakalı bir rapor hazırladığını da dile getiren Palabıyık, “Ülkemizi çocuk savaşçılar kullanan ülkeler listesine ekledi. Bunun sebebi olarak ise Suriye’deki tavırlar ve tutumlar gösterildi. Hâlbuki elimizdeki veriler bunun tam tersini söylüyor, örneğin Diyarbakır Annelerinin çocukları bizzat PKK tarafından kaçırılmış. Türkiye’deki bir siyasi parti HDP, çocukların PKK’ya katılmasına öncülük etmiş ve bunu sosyal organizasyonlarla yapmış. Teslim olan PKK mensuplarının verdiği ifadeler ortada. Ayrıntıları öğrenmek isteyen hem askeri raporlara bakabilir hem de emniyet raporlarına. Eğer bunlar inandırıcı gelmezse Diyarbakır, Van, Muş ve Hakkâri’deki evlat nöbetindeki annelerle görüşülebilir. Bizzat canlı tanıklar. PYD özellikle Arap ailelerin çocuklarına zorunlu askerlik uygulaması getirdi. Mesela neden Arap aileler yoğunlukta, demografi değiştirilmek isteniyor. Yine Mahmur kampındaki çocuklar ülkemize neden düşman yetiştiriliyor? Terörün kuluçka merkezi haline getirilmesi tesadüf mü?. BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu’nun Ağustos 2013’te yayımladığı raporda, YPG’nin Afrin ve El Haseke’de 12 yaşındaki erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin ettiğinin belirtildiği aktarılmıştır. 15 Kasım 2013 tarihli BM çocuklar ve silahlı çatışma raporunda Suriye’de 14 ila 17 yaş arası erkek ve kız çocuklarının El Haseke’de Kürt silahlı gruplarına katıldığı ve çocukların çoğunlukla kontrol noktalarına yerleştirildiği, bilgi ve askeri teçhizat iletmek ve eğitilmek üzere kullanıldıkları nakledilmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 10 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanan bir raporda, PYD/ YPG’nin çocukları tasfiye etme ve 18 yaş altı erkek ve kız çocuklarını savaşta kullanmayı durdurma taahhütlerini yerine getirmediği belirtilmiştir. PYD/YPG tarafından kullanılan çocuk ve kadınların bireysel hikayelerine ilişkin birçok bilgi bahse konu uluslararası rapor ve dokümanlara yansımıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuya yönelik yaptığı saha araştırmasına göre, gerçekleştirilen mülakatlar sırasında bir çok çocuğun ailesi haberi olmadan PYD’nin sözde gençlik merkezlerinde bulunduktan sonra kendilerinden haber alınamadığı ve ailelerin çocuklarının PYD/YPG’ye katıldığını ya da zorla götürüldüğünü daha sonra öğrenebildikleri kaydedilmiştir. Örneğin, kendisiyle mülakat gerçekleştirilen 16 yaşındaki Arhat, yerel gençlik merkezlerindeki YPG toplantılarına katıldıktan sonra 15 yaşındayken örgüte katıldığını belirtirken, söz konusu merkezlerde kendilerine Kürtlerin mevcut durumu ve Kürt ulusunu savunmanın önemine ilişkin konuşmalar yapıldığını kaydetmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yukarıda belirtilen raporunda da özellikle Irak’ta yaşanan benzer olaylara yer verilmiştir. Örneğin, 2016 yılı başlarında Halepçe bölgesinden 15 yaşındaki bir erkek çocuğunun kaçırıldığı ve ailesinin aramalarına karşın nerede olduğunun bilinmediği cevabı verildiği belirtilmiştir. Ancak daha sonra kendilerine gösterilen bir videoda çocuklarının militan kıyafetleri içerisinde ve elinde bir silahla diğerlerini örgüte katılmaya davet ettiğinin görüldüğü aktarılmıştır. Çocukların kullanılmasının yanı sıra özellikle uluslararası medyada PKK’lı kadınların DEAŞ ile mücadele bağlamında yüceltildikleri örneklere rastlanmaktadır. Bu çerçevede, Russia Today’da "Her War: Women Vs. ISIS/Kadının Savaşı: Kadınlar DEAŞ’a Karşı" isimli bir belgesel çalışması yayınlanarak YPJ’li "genç" kadınların sözde eğitimleri incelenmektedir. Söz konusu belgesele ilişkin haberde YPJ’ye katılanların 16 yaşına kadar düştüğü ifade edilirken, katılımın tek önşartının bekar olmak olduğu kaydedilmiştir. 2014 tarihli Under Kurdish Rule başlıklı raporda, PYD kurulduğu günden itibaren 18 yaşından küçük çocukları kontrol noktaları ve çatışma bölgelerinde kullandığı kaydedilmektedir. Örneğin Dünya Aramiler Konseyi’nin 2018 yılında yayımladığı bir basın bildirisinde, örgütün 50 civarında Arami çocuğu kaçırdığı ve çocukların zorla eğitim kamplarına gönderildiği belirtilmektedir.20 BM’nin konuyla ilgili 2016 yılında hazırladığı bir raporda, YPG bünyesinde 46 çocuk asker olduğu belirtilirken, 2017 yılındaki raporda bu sayının 224’e, 2019’daki raporda ise 313’e çıktığı görülmektedir. Çocukların yüzde 40’ının kızlardan oluştuğu belirtilen bu son raporda, kız çocukların yüzde 20’sinin 15 yaşından küçük olduğu vurgulanmaktadır. Silahlı çatışmalarda kullanılan çocukların sayısı ise 119 olarak kaydedilmektedir” diye konuştu.