Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) tarafından organize edilen, Dışişleri Bakan Yardımcısı AB Başkanı, Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın konuk olduğu ' Türkiye-AB İlişkilerinde Üniversitelerin Rolü ve Erasmus ” konulu e-konferans
Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) tarafından organize edilen, Dışişleri Bakan Yardımcısı AB Başkanı, Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın konuk olduğu " Türkiye-AB İlişkilerinde Üniversitelerin Rolü ve Erasmus ” konulu e-konferans programı düzenlendi.
Online konferans, Büyükelçi Faruk Kaymakcı, MTÜ Rektöri Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, Rektör Yardımcıları, MTÜ Erasmus Ofisi ve öğrencilerin katılımları ile gerçekleşti. MTÜ’nün kısa sürede gelişimine değinen ve üniversite olarak belirlenen hedeflere değinen Rektör Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, “Malatya Turgut Özal Üniversitesi, Türk toplumuna üst düzey ve tam nitelikli mezunlar sağlayarak eğitim, kültür, sosyal, teknolojik ve ekonomik alana önemli katkılar sağlamaktadır. Yükseköğretimde önemli ve öncü bir rol oynamayı, dünya çapında seçkin ortaklıklar kurarak değişim öğrencileriyle eğitim kalitesini ve uluslararası kabul görmüş merkezlerle araştırma projeleri yoluyla araştırma faaliyetlerini artırmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Kalite bilinci ile çalışıyoruz”
Karabulut, kaliteye verdikleri önemi vurgulayarak, “Kalite bilincinde bir üniversite olarak, tüm çalışmalarımızı kalite kuralları çerçevesinde gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz. Kurulduğu ilk günden itibaren kalite bilinci ile öğrenci, personel ve paydaşlarının görüşlerini alarak eğitim-öğretim, araştırma, yönetim ve toplum yararına hizmetler başlığında sunmuş olduğu çalışmaları yürüten, izleyen ve bu hizmetlerini sürekli iyileştiren Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından gerçekleştirilen akademik ve idari personel memnuniyet göstergelerinde 2018 yılında kurulan üniversiteler arasında ilk sırada yer alıyor” dedi.
Üniversite olarak uluslar arası olma stratejilerini gerçekleştirmek için çalıştıklarını belirten Karabulut, uluslararası arenada cazibe merkezi haline gelme amacıyla AB Projeler Ofisi, Erasmus Koordinatörlüğü, Mevlana Koordinatörlüğü ve Uluslararası Öğrenci Ofislerini kurmuş ve faaliyetlerine başladıklarını vurguladı.
Üniversiteler, Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerin gelişmesi açısından kilit rol oynadığına değinen Karabulut şu şekilde konuştu:
“Özellikle üniversitelerde verilen eğitimlerin ve öğrenci değişim programlarının Avrupa Birliğine bakış açısının geliştirilmesi açısından son derece kilit rol oynuyor. Avrupa Birliği üyelik sürecinde Türkiye’deki üniversitelerin batıya dönük çalışmalar yapması ve Avrupa ülkeleri hakkında olumlu izlenimler kazanması uzun süredir süregelen ilişkilerin geleceği açısından son derece büyük bir önem arz ediyor. Erasmus öğrenci değişim programları yardımıyla Avrupa’da ülkeler arası öğrenci hareketliliği amaçlanarak bu sürecin geliştirilmesi sağlanıyor. Bilindiği gibi Covid 19 pandemi sürecinde Erasmus programları uygulanamadı, buradan pandemi öncesi ve sonrasında Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin üniversiteler bazındaki değişimini görmek mümkündür.” ve “Yurt dışında bulunan üniversiteler ve kuruluşlarla uluslararası iş birliğimizi artırmak amacıyla anlaşmalar yapmak için iletişim içerisindeyiz. Geçtiğimiz bildiğiniz gibi Erasmus +, Beyond Education, Connecting Cultures and Civilizations programına katılmıştık. Devamında gerçekleştirdiğimiz ikili görüşmeler ile Dr. Raul Pascalau ile Romanya Banat Üniversitesi ile Erasmus + programı kapsamında öğrenci değişimi konusunda bir anlaşma gerçekleştirme imkanı bulduk.”
“Yaklaşık 25 üniversite ile görüşmelerimizi sürdürmekteyiz.”
Rektör Karabulut, “İspanya, Hırvatistan üniversiteleri ile sahip olduğumuz anlaşmalara, yeni anlaşmalar eklemek üzere İtalya, Polonya, Romanya, Çekya, Almanya ve daha birçok ülkedeki yaklaşık 25 üniversite ile görüşmelerimizi sürdürmekteyiz. Bunun yanı sıra HORIZON 2020 Programı kapsamında proje başvurumuz bulunmaktadır. Kurulduğu ilk günden itibaren bir yol haritası çizen ve bu konuları hedef olarak belirleyen üniversitemiz, bugün hedeflerini büyüterek, hedeflerine yeni hedefler katarak, büyümeye devam ediyor. Ülkemizin üreten gençlik hedeflerini gerçekleştirmek üzere de her zaman hazır olduğumuzu belirtiyor, tüm akademik ve idari kadromuz ile bu anlamda özveriyle mutlulukla çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Özal, Türkiye’nin AB Sürecinde önder İsimlerindendir.”
Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakcı konuşmalarına, Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı rahmetle anarak başladı. Kaymakcı, Özal’ın AB hakkında konuşmasının yer aldığı kısa film sunumu de gerçekleştirdi.
Kaymakcı, “Sanıyorum Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde ismi sayılması gereken önderler içinde en ön sıralarda Sayın Özal’ın olması gerekir. Hemşeriniz Merhum Cumhurbaşkanımız Sayın Özal Avrupa Birliği sürecini çok iyi tanımlamış; Uzun ince bir yol olduğu açık bir şekilde ortada, yokuş içerdiği, bizi kızdıracak, duymak istemediğimiz şeyler söylenecek. Cesaretli olmamız, sabırlı olmamız lazım, dikkatli olmamız lazım, hesaplı olmamız lazım” ifadelerine yer verdi.
Bakan Yardımcısı Kaymakcı, “Ben de bu ülkeye inananlardan birisiyim, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği bizim için bir seçenek değil, adeta bir zorunluluk. Biz Anadolu coğrafyasında yaşamaya başladığımızdan beri Avrupalıyız. Coğrafyamız, tarihimiz, ekonomimiz, ticaretimiz, batı ile paylaştığımız kültürümüz bunu gösteriyor. Siz coğrafyanızla, tarihinizle, siyasi sisteminizle, ekonominizle, eğitim yapınızla ve değerlerinizle Avrupalıysanız ve bugün Avrupa Birliği, Avrupa kıtasını yöneten kurum haline dönüşmüşse bunun içinde olmama lüksünüz yok. Şu anda Avrupa Birliği insanlara vurulacak aşıyı belirliyor, doğalgaz ihraç edilecekse ihraç edeceğiniz doğalgazın geçeceği boru hattının standardını Avrupa Birliği belirliyor.
Bizim bu kıtada yaşayıp da bu kıtanın karar alma organına dönüşmüş Avrupa birliğine üye olmama lüksümüz yok. Kendimizi bir an önce üyeliğe hazırlayıp karar alma mekanizması içinde olmamız gerekiyor” dedi.
“15 Temmuz hain girişim süreci uzattı”
AB’ye üyelik sürecinin neden tam olarak gerçekleşemediği konusuna da değinen Kaymakcı, “Peki biz istiyorken neden olmuyor. Ben bunu 5 parametre ile açıklıyorum. Bunun üç tanesi bize mahsus, iki tanesi de Avrupa Birliğine üye olmak isteyen tüm ülkeler için geçerli.
Tüm ülkeler için geçerli olan bir kural, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek.
Biz 2005 yılında bu kriterleri yeterince yerine getirdiğimiz için sürece başlamıştık ama maalesef 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra izlemek zorunda kaldığımız güvenlik odaklı politikalar nedeni ile şu anda Kopenhag kriterlerini ne kadar yerine getirip getiremediğimiz Avrupa Birliğince sorgulanmaya başladı. Bu sadece bizimle ilgili değil. Şu an içerideki 4 ülke hakkında da Kopenhag kriterlerine uyulmadığı hakkında eleştiriler var. Bizim dezavantajımız şu, biz aday ülkeyiz. Tüm şüpheleri ortadan kaldırmamız lazım. Bunu en iyi yaptığımız dönemi bana sorarsanız, Türkiye’nin resmen aday ilan edildiği 1999 yılından 2005 yılına kadarki dönem. Çünkü biz bu dönemde 8 tane reform paketi geçirdik. Anayasamızı mümkün olduğu ölçüde daha demokratik daha sivil hale getirdik ve Kopenhag siyasi kriterlerini yeterince yerine getiren bir ülke haline gelmiştik. Bizim bu konuda tereddütleri ortadan kaldırmamız lazım” şeklinde konuştu.
“Biz demokrasiyi, insan haklarını, kendi vatandaşlarımız için istiyoruz.”
Kaymakcı, “Türkiye-AB ilişkilerinin tarihine bakarsanız maalesef Kopengah siyasi kriterleri konusunda biz bir türlü çizgiyi istikrarlı bir şekilde tutamadık.
1959 bizim başvurumuz, 1960 da askeri darbe oluyor. 1971’de bir askeri darbe daha, 1980’de bir darbe daha. Dolayısı ile demokratik bir Türkiye bir türlü diğer Avrupa ülkelerinin kafasında oluşmuyor.
Bizim bu alanı net bir şekilde tamamlamamız lazım, Avrupa Birliğine üye olsak da olmasak da. Bunu da ayrıca vurgulamamız lazım çünkü biz demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü başkaları için değil öncelikli olarak kendi ülkemiz, kendi vatandaşlarımız için istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaymakcı, “Şu anda 6 diğer aday ülkenin nüfuslarının toplamı İstanbul’un gündüz nüfusu kadar. Türkiye tek başına 83 milyonluk bir ülke. Bu AB’deki dengeleri etkileyecek. Üye ülkeler böyle bir büyük ülkenin AB’ye üye olduğunda; istikrar getiren, rahatlık getiren, uyumlu bir ülke olmasından emin olmak istiyor” şeklinde konuştu.
Program öğrenciler ile gerçekleştirilen soru cevap bölümü ile devam etti. Öğrenciler sorularını sorarak meraklarını giderdi ve taleplerini ileterek güzel bir sohbet gerçekleştirdiler.