Tarih: 13.07.2018 14:25
BEÜ'de '15 Temmuz Destanı' paneli
Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ev sahipliğinde ‘15 Temmuz Destanı’ adlı panel düzenlendi.
BEÜ Beden Eğitimi Spor Yüksekokulunun (BESYO) konferans salonundan düzenlenen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. İlk olarak panelin açılış konuşmasını yapan BEÜ Rektörü Prof. Dr. Erdal Necip Yardım, tarihe “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak geçen büyük zaferin ikinci yıldönümü dolayısıyla bir araya geldiklerini söyledi. Geçmişe bakıldığında ülkenin darbelerle başının dertte olduğunun görüldüğünü ifade eden Yardım; 22 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 askeri müdahalelerin ardından son olarak 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi, ülkenin demokrasisine sürülmüş birer kara leke olduğunu belirtti.
Demokrasiye ve dolayısıyla millete yapılan bu tür müdahalelerin birer utanç vesikası olduğunu söyleyen Yardım, “15 Temmuz darbe girişimi diğerlerinden farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa millet kendi seçtiği lideri önderliğinde bir askeri darbeye karşı yaşlı, genç, kadın ve erkeğiyle topyekun ’dur’ demiştir. Bu hain girişim bu yönüyle gerçekten çok farklıdır” diye konuştu.
Hain darbe girişiminin milletin ve devletin el ele vermesiyle bertaraf edildiğini anlatan Yardım, yine milletin kendisine, tarihine ve medeniyetine yakışanı yaparak, o gece hain darbecilerin en modern silahlarla saldırmalarına aldırış etmeden hain girişimi engellediğini belirtti. Yardım, “FETÖ ve işbirlikçileri ile gerek dışarıdan gerekse içeriden kirli hesaplarla ülkemizi istila ve işgal etmek isteyen bütün odaklara karşı destansı bir direniş gösteren milletimiz, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bir kez daha bütün dünyaya örnek olmuştur. Bilinmelidir ki bu vatanı işgal ve istila emelleri hiçbir şekilde asla başarıya ulaşamayacak. Ülkemizin birliğine ve kardeşliğine halel getirmeye yönelik hiçbir çaba sonuç vermeyecektir. 48 saatte 248 şehit, 2 bin 196 gazi verdik. O geceyi unutmak mümkün değil. Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum. Allah 15 Temmuz gibi bir hain saldırıyı bir daha yaşatmasın” şeklinde konuştu.
İstanbul’da, Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine direnmek için gittiği Atatürk Havalimanında tankın arabalarını ezmesi sonucu yaralanan gazi Servet Ergün, 15 Temmuz günü yaşadıklarını anlattı.
O gece tankların arabaları eze eze ilerlediğini söyleyen Ergün, “Bende yanımdaki 4 arkadaşımla havaalanına doğru ilerliyoruz. Tankın biri önümüzde geçmiş 4 ila 5 aracı eze eze geçti. Otobanda birden arabanın sallandığını gördük. Tabi önümüzde esenlerin ilk şehidi olan Türkmen Tekin ablamızı yerde gördük. Tabi şehit olduğunu bilmiyorduk. Otobanda yatıyordu. Arkadaşıma buraya ambulans giremez, ablamızı oradan alalım dedik. Bizde hafiften ilerlerken hainler hemen tanklarla arabanın önünü kestiler, arkadan tankı arabamızı kendilerine doğru çevirip yaklaşık 300 metre bizi sürüklediler. Bizi çelik bariyere yapıştırdılar. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Aradan iki gün geçti. Esenler Medipol Hastanesinde gözümü açtım. O zaman o gecenin en büyük kahramanları bana göre bayanlardı. 35 yaşında Nevşehirli kardeşim beni oradan alıp özel arabasıyla hastaneye götürüyor. İki gün boyunca başımdan hiç ayrılmıyor. Mağazaya gidip üzerimdeki kanlı elbiseleri çıkarıyor. Daha sonra mağazadan kıyafet alıp başımın ucuna bırakıp ondan sonra gidiyor. Allah ondan ve sizlerden bin kere razı olsun. Aslında o gece benim veya bir Mahir Ayabak’ın, Halil İbrahim’in, 17 yaşında şehit olan Engin Tilgiç’in, hiç kimsenin kimseyle bir kan davası yoktu. Onların hedefi sadece Türkiye, Bitlis, İstanbul Ankara değildi, onlar bu ümmeti ve milleti bitirmeye kalkıştılar. Allah’a şükürler olsun o gece ben birebir yaşadım. O gece meydanlarda sadece cesaret vardı. İnsanlarda deli cesareti vardı tankların önünde yatan gençleri, 60 yaşındaki bir bayanın elinde bayrakla kurşunlara karşı kollarını açması. Bu Allah’ın lütfu ve ümmetin duasıdır. Anlatamam halen acımız büyük. Ama Allah’a şükürler olsun o karanlık gecede bu millet o hainlere ve şerefsizlere fırsat vermedi. Şehitlerimize üzüldük, gazilerimizin uzuv eksiliği var. Ama bizi üzen 15 Temmuz’dan sonrası oldu. 15 Temmuz’dan sonra kendini sanatçı sanan bazı alçaklar, bize ‘tiyatro çeviriyorsunuz’, ‘Tayyip’in gazileri’ dediler. Onlara şunu söylemek istiyorum. Gerçekten tiyatroysa sonunda bir Mahir Ayabak kardeşimizin bugün aramızda olması lazımdı veya gazilerimizin uzvu yerinde olması lazım. Ama onların hiçbiri yok. Eğer tiyatro olsaydı o sanatçılar iş maddiyata döndüğünde o sahneyi bize bırakmazdılar. Benim çocuklarım annesiz babasız yaşar ama bu millet vatansız bayraksız ezansız yaşamaz dedim. Söz konusu vatan olursa ve yine aynı durumla karşı karşıya kalsam hiçbirini düşünmeden ve gözümü kırpmadan yine meydanlara çıkarım. Sonuna kadar da mücadele ederim” şeklinde konuştu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —