ANKARA (AA) - Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 23 Mart Pazartesi TRT EBA TV ve EBA internet uygulaması üzerinden başlatılan ve yarın sona erecek uzaktan eğitim sürecine ilişkin değerlendirmesi sorulan Selçuk, salgının başladığı günden itibaren belli başlı ülkeleri günlük izlemeye başladıklarını, dünyadaki gidişatla Türkiye'deki sürecin karşılaştırmalarının da günlük olarak yapıldığını anlattı.
"Gördük ki Türkiye, dünyada hemen tedbir alabilen, ülke seviyesinde eğitimin başlaması, uzaktan eğitimle ilgili bir yapı kurulması için ön alan 2 - 3 ülkeden birisi oldu." diyen Selçuk, salgının başından beri hala bu eğitim çalışmalarına başlayamayan çok sayıda ülke bulunduğuna işaret etti.
Selçuk, bu süreçte EBA'nın eğitim alanında dünyada en çok tıklanan üçüncü site konumuna çıktığını belirterek, "Öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin konuya müthiş bir intikali var, 2 milyar 700 milyon kez tıklandı. Bu, 3 milyara doğru yaklaşıyor." bilgisini paylaştı.
Bu süreçte uzaktan eğitime ilişkin ölçme değerlendirme çalışmalarının da yapıldığını, günlük analizlerin kendilerine ulaştığını aktaran Selçuk, "Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitimin belirli bir kısmını karşılayabilir. Yani biz şunu söyleyemeyiz; uzaktan eğitimle biz zaten yüz yüze yapılan eğitimin tamamını yaptık diyemeyiz. Fakat uzaktan eğitimle yapmak istediğimizin fevkinde işler yaptık. Yani uzaktan eğitimden beklediğimizin ötesinde faydalar sağlandığını gördük. Bundan dolayı da mutlu olduk." değerlendirmesinde bulundu.
"Birkaç hafta telafi yapılıp bitecek değil"
Bakan Selçuk, gelecekteki sürece yönelik daha ayrıntılı ölçme değerlendirme çalışmalarının yapıldığını, okul okul, bölge bölge ne tür öğrenme eksikliklerinin kaldığını, bu eksikliklerin yüz yüze eğitimde ne kadar telefi edilebileceğini ele aldıklarını söyledi.
EBA TV'nin yazın da 29 Haziran-28 Ağustos tarihlerinde yayınlarına devam edeceğini anlatan Selçuk, telafilerin de bu yayınlarla süreceğini ama mantalitesinin değiştirileceğini belirtti.
Selçuk, aynı zamanda destekleme yetiştirme kursları aracılığıyla da yıl boyunca telafilerin süreceğine dikkati çekerek, "Başlangıçtaki birkaç hafta telafi yapılıp bitecek değil. Yıl boyu her öğrencimizin eksiğine bakıp bunun hafta sonları kurslarla da hatta EBA'daki canlı derslerle yıl içinde de devam etmesi için altyapıyı kurduk." bilgisini paylaştı.
"Öğrencilerimizin e-Okul'dan velileri vasıtasıyla karnelerini almasını istiyoruz"
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, karneler için online bir tören veya başka bir etkinlik planlanıp planlanmadığı, karne, takdir ve teşekkür belgeleri ile diplomaların nasıl alınacağına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:
"Öğrencilerimizin e-Okul'dan velileri vasıtasıyla karnelerini almasını istiyoruz. Yani okullara milyonlarca çocuğumuzun gelip de karne almak için oralarda bulunmasının çok doğru olmadığını biliyoruz. O yüzden de dijital olarak, elektronik olarak bunu alsınlar istiyoruz."
Selçuk, karnelerin e-Okul üzerinden, ayrıca ortaöğretimde takdir, teşekkür ve onur, üstün başarı belgeleri ile diplomaların randevulu olarak okullardan alınabileceğini bildirdi.
"Diğer ülkelerin raporlarına baktığımızda bizim yaptığımız çalışmalar beklentinin çok ötesinde"
Dünyadaki uygulamalar da dikkate alındığında Türkiye'nin salgın ile mücadelede eğitim alanı açısından başarılı bulunan noktalarına yönelik değerlendirmesi sorulan Selçuk, şöyle konuştu:
"Bizim kendi kendimize 'Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz çok iyiyiz.' dememizin anlamı yok ancak şunu görebiliyoruz; başka ülkelerde bir öğrencinin günlük hayatında eğitim, veliyle etkileşim nasıl yer alıyor? Ülke ölçeğinde çalışma yapabiliyorlar mı yoksa Çin ya da ABD gibi bazı ülkelerde eyalet seviyesinde çalışmalarla mı yetiniliyor? Dünya Bankası, UNESCO gibi kuruluşlar bizim yaptığımız çalışmaları başka ülkelere de anlatmamız konusunda neden bir talepte bulunuyorlar? Niye? Biz bu konularda şunları yapıyoruz diye. Raporlar gönderiyoruz ve gerçekten diğer ülkelerin raporlarına baktığımızda bizim yaptığımız çalışmalar beklentinin çok ötesinde. Yani uluslararası mukayese yaptığımızda bunun iyi olduğunu görebiliyoruz, kanıta dayalı olarak."
"Verileri çok önemsiyoruz ve zamanı gelmeden bir şey yapmak istemiyoruz"
Bakan Selçuk, birçok ülkenin "Hemen bütün okulları açalım." gibi çok ani kararlar aldığına işaret ederek, "Türkiye'de bazen şunu hissediyorum; niye açılmıyor ya da neden bekleniyor gibi... Biz bu bu konuda verileri çok önemsiyoruz ve zamanı gelmeden bir şey yapmak istemiyoruz. Yani geri dönüş yapabileceğimiz, 'İşte olmadı yanlış yaptık.' diyebileceğimiz işler yapmak istemiyoruz." açıklamasında bulundu.
Bu sebeple de gerek Milli Eğitim Bakanlığının sorumlu olduğu Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav, gerekse diğer hususlarda tedbiri elden bırakmadıklarını vurgulayan Selçuk, Almanya'daki bazı eyaletlerde, Çin'de dün itibarıyla tekrar bir geri dönüş olduğuna, açılan okulların tekrar kapatıldığına işaret etti.
Bu noktada iş birliğinin önemine dikkati çeken Selçuk, bazen "Bu kararları niye Milli Eğitim kendisi almıyor? Başka bakanlıklarla ya da işte kabinede görüşülüyor" gibi yorumlar alındığını belirterek, "Milli Eğitim Bakanlığı bunu kendi başına alabilir mi? Sağlıkla ilgili, kabineyle ilgili bir konu. Tabii ki sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde belli konular tartışılacak, herkes görüşünü belirtecek sonra bir mutabakat sağlanacak, onun da açıklaması yapılacak. Bundan doğal bir şey olamaz." şeklinde konuştu.
"Çok daha dikkatli olmak ve adım adım gitmek zorundayız"
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çerçeveden baktığımızda aldığımız, alacağımız kararların bir çocuğumuzun, bir velimizin günlük hayatını nasıl etkilediğine dikkat etmek zorundayız. Yani bu bizim masa başında kendimizi rahatlatmak için yaptığımız bir iş değil. Bu bir çocuğun hayatına dokunmakla ilgili bir şey. Bir velinin düzenini bozmak ya da düzeltmekle ilgili bir mesele bu. O yüzden bu konularda çok daha dikkatli olmak ve adım adım gitmek zorundayız.
O yüzden sürekli Bilim Kurulu ile konuşuyoruz. Daha dün gece yarısı sayın Sağlık Bakanımızla, İçişleri Bakanımızla tekrar meseleyi gözden geçirdik. Bunu niye yapıyoruz? Çünkü adım adım, bilgiye dayalı olarak süreci yönetmeye çalışıyoruz."
"Okulları üç hafta açsaydık çok daha devasa sorunlarımız olacaktı"
Bakan Selçuk, Almanya'ya yönelik soru üzerine, Kuzey Ren-Vestfalya'da okulların açılması sonrasında bir kesimhanede ortaya çıkan pozitif vakalar üzerine tekrar geri adım atıldığını söyledi.
Selçuk, "Biz okulları üç hafta açsaydık başka problemlerimiz olacaktı. Açmadık. Biz bunu telafi edebiliriz, buna çok güveniyoruz ve okulları açmadığımız için gerçekleşen rahatlamanın farkında olmayabilir toplum. Eğer açsaydık bir problemin nasıl yaşanacağını göreceklerdi. Problemimiz çocukların kazanım eksikliği olsun, biz bunu telafi ederiz. Ama okulları 19 Haziran'a kadar 3 haftalığına açsaydık emin olun bizim çok daha devasa sorunlarımız olacaktı." diye konuştu.
Öğrencilerin yaz aylarını daha keyifli ve motivasyon içerisinde geçirmeleri için çalıştıklarını, öğrencilerin yabancı dillerini geliştirecek, tasarım beceri atölyeleri ile tecrübe kütüphanelerini zenginleştirecek çalışmalar yaptıklarını belirten Selçuk, velilere yönelik de etkinlikler konusunda tavsiyelerinin olacağını aktardı.
Eğitim biliminde "yaz unutması" denilen bir kavram olduğuna dikkati çeken Selçuk, "Yaz tatili ne kadar uzun olursa bir sonraki senenin telafisi o kadar zor oluyor. Ülkeler, yaz tatilini kısa tutar çünkü o unutmayı tekrar telafi edebilmek zaman ister ve kayıp olur. Bu kayıp öylesine artar ki birkaç sene içerisinde yıl kaybına bile dönüşebilir. Bu yüzden de yazı verimli geçirmemiz lazım." ifadelerini kullandı.
"İlkokul çocukları için çok şık ve farklı kitaplar geliyor"
Fırsat eşitliği için Türkiye'nin her bölgesindeki her çocuğa ulaşacak tedbirlerin alınması gerektiğini anlatan Bakan Ziya Selçuk, "Bunu lütfetmiyoruz, bu bizim vazifemiz. Bunu hazırlıyoruz. Yazın tatilde kullanacakları kitapları da yayınlayacağız. İnşallah pazartesi, salı günü bunu da kamuoyu ile paylaşacağız. İlkokul çocukları için çok şık ve farklı kitaplar geliyor. Ortaokul çocuklarımıza belli derslerle ilgili olarak bir aplikasyon geliyor." dedi.
Bakan Selçuk, yaz çalışması kitaplarının illerde ve ilçelerde okullardan velilere ulaştırılacağını bildirdi, "Temmuz ayında herkeste olacak." dedi.
EBA TV'de yaz kuşağı 28 Ağustos'a kadar sürecek
EBA TV'de öğrencilere yönelik sanat, spor müzik, atölye çalışmaları ve karikatürle ilgili bazı faaliyetler olduğunu anımsatan Selçuk, şöyle devam etti:
"Avrupa Dil Portfolyosu'nun A1, A2 ve B1 seviyeleri dikkate alınarak yabancı dil eğitiminde de çocukların yazın yoğunlaştırılmış bir yabancı dil eğitim almasını istiyoruz. 1 yıl içerisinde, haftada 2-3 saat aldığınız dil eğitimi ile 1 yılda hafta hafta yayılan bir ders almak başka bir şeydir ama her gün yoğunlaştırılmış yabancı dil eğitimi almak başka bir şeydir. Bunun imkanını da sağlıyor. Bunların hepsi ücretsiz, erişim sorunu olan çocuklara da faydamız olsun diye kaymakamlıklar seviyesinde, il-ilçe müdürlükleri seviyesinde de destek olmaya gayret ediyoruz. 28 Ağustos'a kadar da yaz programımız devam edecek."
Selçuk, 31 Ağustos'ta başlayacak telafi eğitimi için öngörülen 3 haftalık sürenin yeterli olup olmayacağı ve telafiye yönelik müfredatta yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağı sorusuna şu yanıtı verdi:
"Telafi demek zaten zorunlu olmayan demek, kimin ihtiyacı varsa demek. Biz hiçbir velimizi muhakkak surette telafiye zorlayamayız. Öyle çocuklarımız, velilerimiz var ki istediğimizin çok ilerisindeler. Şimdi neyi telafi edeceğiz? O kadar düzenli çalışan öğrencimiz, o kadar takipçi öğretmenler var ki... Burada ilk kez söyleyeyim bir öğretmenimiz, bulunduğu bölgede internet çekmeyince canlı sınıf yapmak için o kasabada internet olan bir yer arıyor, bulamıyor. Sonra karakolu buluyor, karakolda internet var. Gidiyor karakola, karakolda canlı dersini yapıyor. Oradaki polisimiz ve amirlerimiz hemen bir yer hazırlıyorlar ve karakolda canlı ders yapılıyor. Bunu, öğretmenlerimizin çok büyük bir kısmı, 'Hiçbir çocuk geride kalmasın' diye, canhıraş şekilde bu işe sahip çıktıları için örnek veriyorum. Okulda belki uğraşmadıkları kadar fazlası ile uğraştılar. Bazı ihmaller olmuştur, eksikler vardır. Bazı öğretmenlerimiz yetişememiştir ama biz olumludan bakalım.
Çoğunluk ne yaptı, ona bakalım. Azınlıkta sorun çıktı, çıkabilir. Bunu halletmek için ne gerekirse yaparız ama çoğunluk bütün öğretmenlerim gerçekten büyük bir gayretin içerisinde oldu. Hepsine şükran borçluyuz. Çünkü bu dönem adaptasyon dönemi, zor bir dönem. Hiçbir becerinizin olmadığı bir konuda eğitim yapıyorsunuz, uzaktan eğitim ikinci ayın içerisinde, belki 10 sene uğraşsak kazandıramayacağımız dijital beceriler, ihtiyaçtan dolayı birdenbire oluşuverdi. İlginç bir şekilde yüz binlerce öğretmenin eğitim talep konusu değişti. Şimdi 500 bin öğretmenimize eylüle kadar ulusal ve uluslararası düzeyde sertifika vereceğiz."
Kovid-19 salgınında ikinci dalganın yaşanması halinde yeni eğitim-öğretim yılında hangi tedbirlerin alınacağının sorulması üzerine Selçuk, şunları kaydetti:
"Bizim ekip olarak görevimiz; dünyada ve ülkemizdeki uygulamalara yönelik çalışma yapmak. Öyle çalışmalar yapıyoruz ki ekipten bazıları şunu söylüyor; 'buna da artık senaryo yazmayalım.' Ben de 'neden yazmayalım' diyorum. Biz en kötü senaryodan en kolay senaryoya kadar yapalım. Bunu daha sonra bilimsel bir makale olarak bile kullanabiliriz. Bu nedenle sorduğunuz ve onun dışındaki birçok senaryoya hazırlık var. Yani öğretim programı konusunda da hazırlıklar var. Genişletilmesi ve kritik kazanımları önceliklendirmek gibi hazırlıklar var. Okulların mekansal kullanımında acaba gruplar nasıl dönüşümlü olarak eğitim yapabilir, uzaktan eğitim buna nasıl katkı sağlar? Bütün bunlarla ilgili konuşuyoruz.
Fakat ayrıntı vermek istemiyorum. Çünkü herhangi bir senaryodan bahsedildiğinde hemen 'böyle yapılacak' diyorlar. Hayır öyle yapılmayacak. Biz buna günlük ve haftalık olarak bakıyoruz, o günkü duruma bakıp verileri yönettiğimizde neye gereksinimimiz varsa biz o senaryoyu hayata geçireceğiz. Bazen şu oluyor, bir senaryo bütünsel olarak değil de 'A senaryosunda şunlar, B senaryosundan bunlar' diye karma bir model uyguladık. O yüzden bütün bunlarla ilgili şunu bilmek lazım. Milli Eğitim Bakanlığı bu tür durumlara hazır mı? Biz üç günde üç televizyon kanalı açabiliyorsak Türkiye'nin gücünden bahsetmek lazım. Türkiye'nin bütün kurumları TRT, Ulaştırma Bakanlığının bütün altyapısı, diğer kuruluşlarımız seferber oldu. O yüzden rahatız. Bunu hepimiz yaptık. Birçok senaryoya göre hazırlık var. Problem nereye doğru evrilirse, biz onun tedbirini alma noktasında çok kararlıyız."
"Elimizde çok seçenek var ama sağlığın seçeneği yok"
Salgının yayılışında artış olması halinde yeni eğitim-öğretim yılının başlatılmasıyla ilgili nasıl bir tasarrufta bulunacaklarıyla ilgili soruyu yanıtlarken Selçuk, "Bizim sağlıktan önce bir tercihimiz yok. Benim için çocuğun gülümsemesi önemli. Yani gözündeki ışığın sürmesi önemli. Ben UNICEF'e yıllar önce tarlada çalışan ailelerin çocuklarının tekamül eğitimiyle ilgili bir proje yaptım. Biz o çocuklarda üç yıllık kaybı, birkaç ay içerisinde toparladık. Eğitsel kazanımlarla ilgili yapılacak faaliyetler var. Biraz bütçeyi artırırız, biraz kişiye özel eğitim yapabiliriz. Biz destekleme kurslarının mahiyetini dönüştürürüz, dijital platformumuzu zenginleştiririz. Elimizde çok seçenek var ama elimizde sağlığın seçeneği yok. Dolayısıyla bizim tercihimiz hep o yönde olur." diye konuştu.
"İsteyen öğrenci sınav esnasında maskelerini çıkartabilecek"
Bakan Selçuk, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ile ilgili hangi tedbirlerin alındığının ve hastanede tedavisi süren öğrencilerin sınava girmesine dair tepkilerin sorulması üzerine, şu bilgileri paylaştı:
"Hastanede tedavisi süren öğrencilerin sınava girmesi on sene önce de vardı, geçen sene de vardı. Bu yeni bir şey değil. 'Karantinadaki çocuğum, sınava girmek istiyor.' Bu yasal bir hak. Sanki biz bütün hastaları zorla sınava alıyormuşuz gibi bir şey var. Bu durumda olanların sayısı çok çok az. Az sayıda da olsa biz ayrı binada tedbiri almak zorundayız. Benim vatandaşımın bir talebi varsa Milli Eğitim Bakanlığı hukuka uygun olarak, hekimlerin tavsiyesine uygun olarak talebin gereğini yapmak zorundadır. Bunun tedbirlerini aldık, ayrı binaları oluşturduk, hiç merak etmesinler."
İsteyen öğrencilerin sınav sırasında maskelerini çıkartabileceğini hatırlatan Selçuk, şöyle devam etti:
"Okul sayısını 13 bin küsurdan, 18 bin küsurlara çıkarttık çünkü ortam rahat olsun istiyoruz. Bina sayısını arttırdık. Hiçbir zaman rehber öğretmen görevli olmazdı. 18 bin arkadaşımızı velilere destek olmaları için görevlendirdik. 148 bin civarındaki görevliyi çocuklarımıza birebir ilgilensin diye 353 bine çıkarttık. Bunun ötesinde çok fazla tedbirimiz var. Tüm senaryolara yönelik tedbirleri alıyoruz. Velilerin kaygısını aşan bir kaygıya sahip olmak zorundayız. Yığılma olsun istemiyoruz. Velilerimizin okul bahçesine alınmasını istemedik. O karmaşanın bir kaosa yol açmasını istemiyoruz. Okula gelen velilerimizin de bahçede bir yığılmaya neden olmasını istemiyoruz. Bakanlığımızın yürüttüğü bir süreç ama velilerimizin ve öğrencileri bize desteği lazım."
Yeni eğitim öğretim döneminde, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) adayı öğrenci ve mezunlara yönelik, özel kurslara ihtiyacı azaltacak destekleme ve yetiştirme kurslarına yönelik bir hazırlıkları olup olmadığına ilişkin soru üzerine Selçuk, kısmi düzenlemeler yapılabilecek bazı projeler olduğunu belirtti.
Bu öğrenciler için dünyada yapay zeka ve makine öğrenmesi temelli sadece iki-üç ülkede olan akademik destek yazılımları olduğunu belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Bu yazılımın bu kadar talep göreceğini ve bu kadar çocuklarımızın teveccüh edeceğini gerçekten tahmin edemedik. Her bir çocuğa şahsa özel deneme sınavı yapabiliyor. Kolay, orta ve zor seviyede sorular sorabiliyor. Haftalık, aylık, yıllık plan-program çıkarıyor. Her bir çocuğun çalışma hızını yapay zeka kontrol ediyor, eğer yavaş çalışıyorsa otomatik olarak tercihlerini düşürüyor çocuğun. Hızlı çalışıyorsa 'Senin tercihini yükselttim. Çünkü iyi çalışıyorsun.' diyor yazılım. Yani çocuğu izliyor. Çocuk bir soruyu çözemezse o soruyu niye çözemediğini anlıyor. 'Geçen sene matematiğin iki ünitesindeki şu konuyu anlamamışsın.' diye o konuyu ekrana hazır getiriyor. Yani çocuğun bir yere kalkıp bakması gerekmiyor. Çocuğun neyi bilmediğini de biliyor çocuğa rehberlik ediyor, ilgisini ölçüyor vesaire vesaire ve buna ücretsiz herkes ulaşabilir. Dağ başında da ulaşabilir şehirde de metropolde ulaşabilir destekleme yetiştirme kursları bununla ilgilidir."
Selçuk, hafta sonları EBA televizyonunda soru çözümleri ile ilgili her hafta bir çalışma yapıldığını belirterek bu çalışmaların da devam edeceğini bildirdi. Türkiye'de bir öğrenci kimden, nasıl ders almayı hayal ediyorsa onu yaz dönemi, yıl içinde de hatta açılmadan önce bunu alabileceğini anlatan Selçuk, "Mesele şu; biz her şeyi verelim, her şeyi yığalım, 'Artık sorumluluk senin yavrum.' diyelim." ifadesini kullandı.
"Güvenliği sağlayamayacağımız bir işe girmeyiz"
LGS ve YKS'nin açık alanlarda, mesafeye dikkat edilerek yapılması gibi öneriler olduğu hatırlatılarak dünyadaki örneklerin sorulması üzerine Selçuk, dünyada böyle örnekler olduğunu söyledi. Selçuk, söz konusu ülkelerdeki öğrenci sayılarındaki düşüklüğe işaret etti.
Sadece Ankara, Eskişehir kadar öğrencisi olan ülkeler olduğunu ifade eden Selçuk, şunları kaydetti:
"Burada, sınav güvenliği riske girerse sınavın tamamı boşa gider. Yani açık alanda belli şeyleri kontrol etmek. Biz kamera sistemleri ile de kontrol ediyoruz, araç takip sistemlerimiz de var yani bir sınavın sorularını götüren ekiplerin güvenliği ile ilgili standartlar var, yani bir kağıt bir yere nasıl ulaştırılır standartları var. Bütün bu standartları sınav esnasındaki çalışmaları diyelim ki açık havada bazı uzaktan iletişim sistemleri ile işte belli şeyler yapılabilir mi, soruların cevapları ile durumlar oluşabilir mi? Yani çok fazla risk var ve biz güvenliği sağlayamayacağımız bir işe girmeyiz."
Sağlık Bakanlığının "Hiçbir şey, bizim tedbirimizden daha güçlü değildir." ifadesini hatırlatan Selçuk, "Biz, tedbirimizi alıyor muyuz? Fazlasıyla alıyoruz. Hayat devam ediyor mu? Hayat devam ediyor. Yani biz sürekli içeri kapanıp, her şeyi iptal ederek bu hayatı sürdüremeyiz. Bizim hayat sahnesi içerisinde sorumluluklarımız var. Yeter ki bu sorumluluklara, maske, mesafe gibi kurallara herkes uysun. Eğer uymak söz konusu olursa riskimizi azaltacağız." ifadesini kullandı.
Selçuk, Türkiye'nin sağlık sistemi ve hekimlerin algoritmalarının dünyada örnek bir noktada olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:
"Biz bunu kontrol edebiliriz ama bu kontrole zorlayan tedbirsizlikler olursa o zaman sıkıntı çıkar. Bizim beklentimiz şu; Milli Eğitim Bakanlığının işi LGS ile ilgili tedbir almak mı? Evet, bunu sonuna kadar alacağız. Burada velilerimizden de destek bekliyoruz. Çocuklarımız zaten bizim yanımızda, öğretmenlerimiz bu işin tedbirinin peşinde. Diyelim bir çocuk evden maskeyle geldi. Biz o maske ile sınava girmesini istemiyoruz, yeni maske vermek istiyoruz. Çocuğumuz, 45 dakika arada diyelim ki dışarı çıktı, biz o maske ile sınava gelmesini istemiyoruz, maskeyi tekrar değiştirmek istiyoruz. Niye bu kadar tedbir alıyoruz? Olsun, biz tedbirimizi alalım, yani mesele budur."
"AR-GE merkezleriyle bütün Türkiye'nin meslek liselerini besleyeceğiz"
"Koronavirüs salgınıyla mücadelede Milli Eğitim Bakanlığı olarak meslek liseleri üzerinden de aslında bir başarı hikayesi yazdınız. Meslek liselerimizden bazıları, mesela Çekya'ya maske ihracatı yaptılar. Önümüzdeki dönem için de aslında bir fikir oldu ışık oldu sizin için de bakış açısı olarak. Meslek liselerinde farklı alanlarda proje ve üretimler için özel yeni imkanlar oluşturur musunuz?" sorusu üzerine Selçuk, olması gerekeni yaptıklarını, 4 ilde AR-GE merkezi kurduklarını söyledi.
Meslek liselerinin konuları teorik eğitimler üzerinden ele almaması gerektiğini belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Fabrikalarda üretim mekanlarında hangi yeni araçlar var? Ne tür inovasyonlar var? Otomasyon sistemleri nasıl değişir? Robotlar nasıl çalışıyor fabrikalarda? Bütün bunları, takip eden bir canlılıkla yapabilmeli. Bunu yapabilmek için iki tane yolumuz var. Bir, yapabildiğimiz okullarımızda bunu tam olarak yapmaya çalışıyoruz. AR-GE merkezleriyle de bütün Türkiye'nin meslek liselerini besleyeceğiz. İstiyoruz ki meslek liseli çocuklarımız üreterek öğrenciler, yani kitaptan öğrenmesinler işi yaparak öğrensinler. Peki yapması için ne lazım mesela maske makinesi lazım, elektrikli otomobil için çalışacağız, onu göreceği, üretimi izleyeceği mekan lazım."
Selçuk, her şeyin okulda yapılamayacağını, bu şekilde fabrikanın veya bir otelin içinin okul olacağını aktararak bu anlamda bütün engelleri ortadan kaldırdıklarını söyledi. Selçuk, TOBB, OSB'ler ve meslek liselerinin ortak 12 talebi olduğunu, bunların 11'ini yaptıklarını, diğeri için de çalışmalara devam ettiklerini belirterek bir işin niye yapılamayacağına değil nasıl yapılacağına kafa yorulması gerektiğini söyledi.
Bakan Selçuk, ailelere çağrıda bulunarak, "Meslek liseleriyle ilgili bizim gelecek hayallerimize ortak olsunlar. Çocuklarımızı okullarımızda bekliyoruz." dedi.
Öğretmen ve okul yöneticilerinin 22-30 Haziran tarihlerinde katılacağı mesleki çalışma eğitimlerinin ayrıntılarının ve uzaktan eğitimin sahadaki yansımalarının nasıl olduğunun sorulması üzerine Selçuk, kendisinin de öğretmen eğitiminden gelindiğini, dolayısıyla öğretmen odasında neyin konuşulduğu, öğretmenin beklentisinin ne olduğunu bildiğini söyledi.
Öğretmenlerin, işe yarayan ve işe yaradıklarını hissettiren içerikler istediğini belirten Selçuk, "Yani siz, sadece belli mevzuatların yazıldığı kağıtların aktarımı biçiminde değil de bize hayatta, sınıfta işimize yarayacak işler getirin. Bunu da onlara sorarak belirledik ve Türkiye'de yüz binlerce öğretmenin kendi istediği alanda mesela Harvard Üniversitesi ile fen ve matematik alanlarındaki yenilikçi uygulamalar çalışması yaptık, Stanford ile algoritmik düşünmede yeni açılımlar çalışması yaptık. Türkiye'deki üniversitelerle onlarca çalışma yaptık." diye konuştu.
Türkçeye hassasiyet göstermek amacıyla "pandemi" yerine "salgın" kelimesini kullandıklarını hatırlatan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Salgın döneminde bizim beklentimizin çok çok üstünde inanılmaz bir eğitim faaliyeti oldu ve bütün iller, Türkiye'nin ve dünyanın birikimini kullanarak akademisyen ve uzmanlarla uzaktan eğitim çalışmaları yaptılar. Bununla ilgili elimde bir ölçme yok ama asgari şunu söyleyebilirim öğretmen eğitimlerinde uzaktan eğitimde yüzde 1000'den fazla bir artış var. Ben her gün bir ilimize bağlanıyorum ve binlerce öğretmenimizle yüz yüze geliyoruz, orada sürekli öğretmenlerimizi dinliyoruz. Yani iki dakika ben konuşuyorum ama geri kalan iki saat arkadaşlarımız derdini, eğitim ihtiyaçlarını, önerilerini, sahayı anlatıyor. Her gün bunu illerimizle yapıyoruz. Gördüğüm şey şu ki ilk defa öğretmenlerimiz daha çok eğitim talebinde bulunuyorlar, daha fazlasını istiyorlar, daha ötesini istiyorlar. 'Efendim siz, bunu yaptığınız ama biz bunun uluslararası onaylı olanını istiyoruz'. Tamam onu da yaparız ve inanın söylediğim şey şu; 'Öğretmenim siz hayal edin, biz emrinizdeyiz.' Söylediğim cümle bu. Bu anlamda öğretmen eğitiminin çok iyiye gittiğini söyleyebilirim. Uzaktan eğitimle ilgili 844 bin öğretmenimizin başvurusu üzerine açtığımız eğitimler var şimdi."
Selçuk, öğretmenin isteklerini karşılamak amacıyla ellerinden gelen çabayı gösterdiklerini, üniversitelerin, her gün yüzlerce, onlarca akademisyenin şahsi olarak öğretmenlere uzaktan eğitim verdiğini belirterek bu açıdan inanılmaz verimli bir dönem yaşandığını söyledi.