İSTANBUL (AA) - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, AA muhabirine, aşı karşıtı bazı kişilerin, "aşı olunca bağışıklığın istenen seviyede gelişmeyeceği, hastalık geçirilirse daha yüksek oranda bağışıklık kazanılacağı" görüşünü savunduklarını fakat bu düşüncenin doğru olmadığını söyledi.
Hastalık sırasında istenmeyen etkilerle karşılaşılabileceğini dile getiren Dökmetaş, şöyle devam etti:
"Aşık Veysel çiçek hastalığı geçirdi ve dünyayı göremez oldu. Çocuk felci geçirenler bacaklarındaki problemler nedeniyle engelli olarak yaşamlarını sürdürüyor. Kızamık gibi ölümlere neden olabilen hastalıklar da var. Toplumda belli oranda aşılanmayan kişi olunca diğer insanlarda da salgın görülebiliyor ve çok kişi ölebiliyor. Aşı, immünglobulin ve antiserum uygulamaları yaşama vesile oluyor. Köpek ısırması, kedi tırmalaması sonrası aşılamadan nasıl kaçabilirsiniz? Çivi batması veya trafik kazası gibi olaylardan sonra daha önce de aşılanmadıysanız tetanostan nasıl korunabilirsiniz? Mutlaka ki aşıyla... Bunların insanlara anlatılması lazım."
Prof. Dr. Dökmetaş, bazı kişilerin aşıların etkinliğini ve güvenliğini bilmediği için aşı olmak istemediğini öne sürdüğünü belirtti.
Kimilerinin de aşı olmak ya da ilaç kullanmak yerine geleneksel tıbbı tercih ettiğinden bahseden Dökmetaş, kelle paça, üzüm, sirke gibi besinlerin hastalıklar üzerinde direkt etkisi bulunmadığını, takviye olarak kullanılabileceklerini ifade etti.
Prof. Dr. Dökmetaş, "Aşı konusunda bilimsel davranılmalı. Devletimiz tüm insanları korur. Çocukluk çağında zorunlu olan aşılar var. Erişkinde kullanacağımız aşılar var. Devletin, bakanlığın önerdiği, bilim insanlarının ortak mutabakatıyla çıkan bu kurallara uymamız gerekir. Bu nedenle hem çocukluk çağında hem de erişkin yaşta aşılanmamız lazım. Mesela erişkinler içerisinde şeker, KOAH hastaları, diyalize girenler, kanser tedavisi görenler, kortizon tedavisi alanlar, AIDS'li bireyler, ileri yaşta olanlar, sağlık çalışanları veya bazı özel meslek grupları mutlaka hastalıklardan korunmalı." diye konuştu.
"Aşının koruyuculuğu 14 gün sonra başlıyor"Kovid-19'a karşı geliştirilen aşılar hakkında da konuşan Dökmetaş, bu konuda Sağlık Bakanlığı ve Koronavirüs Bilim Kurulu'nun görüş, öneri ve tavsiyelerinin son derece önemli olduğunu vurguladı. Dökmetaş, burada görev alan bilim insanlarının Kovid-19 aşısının olunması gerektiği yönünde ortak kanaatleri olduğunu hatırlattı.
Enfeksiyonlardan korunmak için 3 temel yol bulunduğunu aktaran Dökmetaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birinci temel yol; enfeksiyon odağının ortadan kalkması, o hastalığın bir daha hiç görünmemesidir. Kovid-19'u şu anda ortadan kaldıramıyoruz, kendisinden korunmamız gerekiyor. İkinci temel yol; Kovid-19'un bulaşmasını engellemek. Maske takarak, aramıza mesafe koyarak, temizliğe dikkat ederek virüsün bulaşmasını engelliyoruz. Tedbirlere rağmen bulaş oluyorsa nasıl korunacağız? Üçüncü temel yol olan ilaç ya da aşıyla. Henüz Kovid-19'dan koruyan ilaç yok. Geriye aşı seçeneği kalıyor. Hastalıktan korunmak için aşı gerekiyor."
Aşının hemen koruyuculuk sağlamayacağını ifade eden Dökmetaş, "Aşının koruyuculuğu yapıldıktan yaklaşık 14 gün sonra başlıyor. Yani, aşıyı bugün yaptırdınız, yarından itibaren sizi korur mu? Hayır. Yüzde 100 korur mu? Hayır. Bu aşıların koruyuculuğu yüzde 70-80-90 oranında. Demek ki, bazı insanları koruyamayabiliyor. O halde aşı yaptırmış olsanız bile ortamda dolaşmaya devam eden virüsten korunmak için maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymayı sürdürmeniz gerekiyor." uyarısını yaptı.
"Çinli firmanın kullandığı teknik, yıllardan beri kullandığımız inaktif aşı tekniği"Türkiye'de bazı kişilerin Çinli ilaç şirketi Sinovac Biotech'in geliştirdiği "CoronaVac" adlı Kovid-19 aşısına karşı sosyal medyadaki ön yargılı tutumunu değerlendiren Dökmetaş, "Bazı kişiler, 'Çin verileri herkesle paylaşmıyor. Bu hastalık Çin'de başladı aşıyı da onlar yapıyor ve bundan para kazanacaklar.' gibi farklı görüşlere sahip. Aslında Çinli firmanın kullandığı teknik en eski teknik. Yıllardan beri bizim de kullandığımız inaktif aşı tekniği." diye konuştu.
İnsanların bir kısmının Çin aşısına güvenemediklerini söylediğini aktaran Dökmetaş, şöyle devam etti:
"Halbuki bilim evrenseldir. Bilim insanları bunları değerlendirmeli ve önerilerini yapmalıdır. Elimizde 3-4 aşı var da biz illa ki bunu yapalım diye mi zorluyoruz? Hayır. Şu an dünya bir salgınla baş etmeye çalışıyor. Her ülke her aşıya ulaşamıyor. Devlet Çin'deki aşıya ulaşmış, Almanya'daki aşıyla da bağlantı kurmaya çalışıyor. Şu aşamada elimizdeki aşı bu. Başka alternatifimiz yok; ya aşı olacağız ya da aşı olacağız. Bir kişi, çok özel bir durum nedeniyle aşı olmayacağını söylüyorsa maske, mesafe ve hijyen kurallarına titizlikle uymasını öneriyoruz. Aşı olanlar da hemen 'eski yaşantıma döneyim' dememeli çünkü aşı yüzde 100 korumayabilir. Ne kadar süre koruyucu olacağı da henüz belli değil. Aşı olduğunuzda korunma düşük filtredeyse yeniden hastalanma ihtimaliniz var. Bu nedenle aşı da olsanız tedbirlere bir süre daha devam etmeniz lazım."
Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, normal yaşama dönmenin hastalık etkeninin tüm ülkelerde ortadan kalkmasıyla mümkün olabileceğini belirterek, virüs dünyadan yok olmadığı sürece, insanların maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyarak kendilerini korumayı sürdürmeleri gerektiğinin altını çizdi.
Muhabir: Elif Küçük