Dr. Öğretim Üyesi Güder, 'ABD'nin son kararı Venezuela iktidarını çok fazla etkileyecek şiddette değil, tam tersine ABD'nin vurduğu her büyük darbe ilginç bir şekilde Maduro iktidarını güçlendiriyor.' dedi.
İSTANBUL (AA) - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Süleyman Güder, "ABD'nin son kararı Venezuela iktidarını çok fazla etkileyecek şiddette değil, tam tersine ABD'nin vurduğu her büyük darbe ilginç bir şekilde Maduro iktidarını güçlendiriyor." dedi.
ABD'nin, Venezuela hükümetine yaptırım uygulanmasına yönelik başkanlık emrini AA muhabirine değerlendiren Güder, ABD'nin şu ana kadar Venezuela'ya yönelik 7 yaptırım kararı aldığını, bunların farklı şekillerde ve yoğunlukta devam edeceğini söyledi.
ABD'nin Nicolas Maduro iktidarını devirmekte kararlı olduğunu ve bunun için her türlü yolu denemekten kaçınmayacağını öne süren Güder, "Bu kararın amacı uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen Venezuela hükümetini ticari ve ekonomik olarak çökertmek. Venezuela'nın yurt dışındaki mal varlıklarının dondurulması ve ülkenin uluslararası piyasalara erişiminin engellemesi ve uluslararası toplumdan tecrit edilmesine yönelik bir hamle bu. Çünkü Maduro yönetiminin ayakta durması büyük oranda Rusya, Çin, Türkiye ve diğer ülkelerden gelen uluslararası destekle mümkün gözüküyor. ABD yönetimi bunun farkında." diye konuştu.
Güder, Beyaz Saray'ın Maduro iktidarını zayıflatmak için kademeli baskı oluşturma stratejisi yürüttüğünü kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önce daha düşük yoğunluklu ekonomik yaptırım uyguladı, işe yaramayınca mayıs ayında Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu destekleyerek meşruiyet krizi gündeme geldi. Bundan da sonuç alamayınca Maduro yönetimini yerinden etmek için askeri darbeyi açıkça destekledi. Dolayısıyla bu karar bence ABD'nin bölgedeki gücünü göstermesi açısından önemliydi.
Denebilir ki son başarısız darbe girişimi, 1961 yılında ABD'nin (CIA eliyle) başarısız 'Domuzlar Körfezi Çıkarması' sonrasında yaşanan en utanç verici ve itibarını zedeleyen olay olmuştur. Şimdi de bunun da işlemediğini görünce ekonomik olarak elindeki tüm imkanları seferber edip tecrit uygulamaya karar verdi. İşin doğrusu ABD'nin Maduro iktidarına karşı seçenekleri de tükenmek üzere."
"Venezuela meselesi kıtada ciddi bir yarılmaya neden oldu"Süleyman Güder, son açıklamaların Venezuela iktidarını çok fazla etkileyecek şiddette olmadığını, tam tersine ABD'nin vurduğu her büyük darbenin ilginç bir şekilde Maduro iktidarını güçlendirdiğini söyledi.
Maduro iktidarının giderek güçlenmesinin "ABD, Maduro yönetiminin gitmesini istemiyor." algısı yarattığına dikkati çeken Güder, şunları kaydetti:
"Latin Amerika'da oluşabilecek güç boşluğu ve istikrarsızlık, ABD'nin eski gücünü yitirdiği kıtada yeniden önemli bir aktör olarak dönmesine hizmet edebilir. Venezuela meselesi son yıllarda kıtada ciddi bir yarılmaya neden oldu. Bu durum ABD'nin Venezuela politikalarına karşı bende ciddi soru işaretleri oluşturmaya başladı. Yine de Maduro yönetiminin kaderi daha çok petrol fiyatlarına bağlı gözüküyor. Maduro petrol fiyatları 50 doların altına düşmediği, yeni pazar bulma konusunda sıkıntı çekmediği sürece harici sebeplerle iktidarını korumayı başarır."
Güder, Washington'un bu kararına Venezuela tarafından mütekabiliyet ilkesi gereğince benzer bir adım atılabileceğinin altını çizerek, Maduro'nun ekonomik bir adım yerine siyasi birtakım hamleler yapabileceğini belirtti.
Nakit paraya ihtiyacı olmasından dolayı Maduro'nun ekonomik bir hamlede bulunmayacağına vurgu yapan Dr. Güder, şöyle devam etti:
"Zira, geçtiğimiz aylara nispeten ekonomi daha iyi olsa da ülkede hala ciddi sorunlar var. Özellikle son zamanlarda gündeme gelen kabine değişikliği ve seçim meselesini gündeme alması muhtemel. Bununla birlikte Venezuela siyasetine askerin gücü daha da artacak gibi gözüküyor, siyasi kanadın askere daha bağımlı bir hale geleceği de aşikar.
Buna karşın ABD, Venezuela'da sosyo-ekonomik durumun daha da kötüleşmesi için elinden geleni yapmaya devam edecektir. Seçimler yaklaştığı için her zaman zayıf olan askeri seçenek ihtimali pek mümkün gözükmüyor. Ama seçim sonrasında Trump yönetiminin, özellikle Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un telkinleriyle böyle bu seçeneği ciddi ciddi düşüneceğini tahmin ediyorum."
"Trump, Venezuela halkını cezalandırıyor"Latin Amerika Uzmanı Hüsamettin Arslan ise Maduro hükümeti ile Venezuela muhalefeti arasında diyalog görüşmeleri devam ederken, Trump'ın böyle bir karar alarak diyalog sürecini sabote ettiğini savundu.
Trump'ın, kararname ile öncelikle Caracas aleyhine uyguladığı fiili ablukayı resmileştirmeyi planladığını savunan Arslan, "Washington'un öncelikli amacı Venezuela halkını Maduro hükümetini değiştirmeye zorlamak. Bu karar bir anlamda ekonomik, finansal ve ticari ablukayı resmileştirmeyi de amaçlıyor. ABD Başkanı Trump, bir mahkeme gibi hareket ederek Venezuela halkını cezalandırıyor." diye konuştu.
Arslan, 6 Ağustos'ta Peru'nun başkenti Lima'da, Maduro'ya karşı 50'den fazla ülkenin devlet başkanı, dışişleri bakanları ve ulusal güvenlik danışmanlarının katıldığı uluslararası konferans öncesi böyle bir kararın alındığını hatırlatarak, "Çünkü ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'ın, ABD'nin müttefiklerine Venezuela konusundaki ciddiyetini ve belli bir stratejisinin olduğunu göstermesi gerekiyordu. Washington'un aldığı bu karar, sembolik anlamlar içeriyor. Çünkü Venezuela'nın 70 milyar dolarlık varlıkları, başta CİTGO enerji şirketi olmak üzere bu yılın başlarında dondurulmuş olduğu için bu durum Caracas'a önemli bir zarar vermeyecek." ifadelerini kullandı.
"ABD, Venezuela'ya yönelik deniz ablukası stratejisi izleyebilir"Çin, Rusya ve Küba'nın askeri ve istihbari gücünden dolayı Lima Grubu ülkelerinin Venezuela'ya karşı ABD ile birlikte hareket etmesinin ciddi bir etkisi olmayacağını kaydeden Arslan, şunları anlattı:
"Çünkü Lima Grubu ülkelerinin çoğunun Venezuela'daki durumu etkilemek için reel bir gücü yok. Belki daha önce aldığı kararları tekrarlayabilir veya yeni yaptırımları onaylayarak Venezuela ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki sınırlarını kapatabilirler.
Bu karar aynı zamanda, bir süredir devam eden Maduro hükümeti ve muhalefet arasındaki görüşmelerden ABD'nin duyduğu rahatsızlık olarak da görülebilir. Venezuela'daki krizi sona erdirmek için Norveç'in aracılık ettiği, önce Oslo'da, sonra Barbados'da yapılmıştı. ABD, bu görüşmelerde Maduro'nun zaman kazanmaya çalıştığı yönünde eleştirmişti."
Arslan, ABD Başkanı Trump'ın Venezuela varlıklarına yönelik dondurma kararını çıkarmasının Venezuela'ya yönelik bir deniz ablukası stratejisinin resmileştirme niyetinin bir kanıtı olduğunu savundu.
Hüsamettin Arslan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Eğer ABD Venezuela'daki savaşı-rekabeti kaybederse, 'dünya hegemonik gücü' büyük bir darbe alacaktır. Amerikan siyasi ve askeri stratejistleri, Ocak 2020 geldiğinde ve Ulusal Meclis'teki Juan Guaido döneminin bittiğinde, muhaliflere yeni bir başkan arayışına gireceklerdir. ABD'li savaş isteyen danışmanlar Rusya'nın askeri tehdidinden, Çin'in ilhak eden ekonomi yayılmacılığından rahatsız. Bilakis Ruslar, ABD'nin arka bahçesinde askeri ve istihbari tesisler kurmuş. Haliyle bu durum bir kısım ABD'liyi ürkütüyor.
Trump yönetimi, Venezuela petrolü üzerindeki kontrolünü yeniden ele geçirmek ve 2015'ten beri Güney Amerika'da ciddi bir jeopolitik zafer elde etmek istemesine rağmen, başkanlık seçim kampanyası sırasında ABD ordusunu bir savaşa sokmak istemiyor. Fakat Bolton ve Pompeo, Venezuela'ya savaş açılması konusunda oldukça arzulu. Hatta ünlü güvenlik hizmetleri şirketi Blackwater USA'nın kurucusu Erik Prince'in Venezuela'ya 5 bin paralı askerden oluşan bir özel ordu teklif ettiği, Trump'ın ise seçmenlere cevap vermekte zorlanacağı için bu teklifi kabul etmediği iddiaları var."