27 Mayıs 1960 darbesine giden süreçte Amerikan medyasında yer alan Türkiye ve Adnan Menderes profili, açık bir şekilde 'hükümetin ve Menderes'in otoriterleştiği iddiası' üzerine kuruldu.
Washington (AA) - 27 Mayıs 1960 askeri darbesine giden yolda Amerikan medyasında yer alan Türkiye profili, "Adnan Menderes hükümetinin otoriterleştiği iddiası" üzerine kurulurken, darbenin ayak sesini duymadığını iddia eden ABD yönetimi ise demokrasiden yana tavır almak yerine darbeci yönetimi ilk günden tanımayı tercih etti.
Türkiye'nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak sürülen 27 Mayıs askeri darbesinin yıl dönümünde AA muhabirinin derlediği bilgiler, dönemin Amerikan yönetiminin ve medyasının tartışmalı tavrını bir kez gözler önüne serdi.
Türkiye'de darbe yapılıp seçimle iktidara gelmiş hükümet alaşağı edilirken, dönemin ABD yönetiminin demokrasiden yana net bir tavır koymayıp, aksine "NATO çıkarlarını öncelediğini ve darbecilerle birlikte çalışacağını" beyan etmesi dikkat çekmişti.
ABD'nin pozisyonu ve rolü tartışılıyorDöneme ait literatürde, ABD'nin 27 Mayıs'ta doğrudan veya dolaylı bir dahlinin olup olmadığı, Amerikan istihbaratının darbenin gelişini öngörüp göremediği ve Ankara'daki Amerikan büyükelçiliğinin süreci okuyup okuyamadığı tartışması öne çıkıyor.
ABD'nin en önemli gazetelerinden olan New York Times'ın (NYT) 1960 Mayıs ayındaki Türkiye haberleri, darbenin ayak seslerinin net olarak okunabildiği bir alan olarak ortaya çıkıyor.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı Arşivlerinde yer alan döneme ait diplomatik yazışmalarda ise Ankara'dan Washington'a karışık mesajların iletildiğini ortaya koyuyor.
Dönemin ABD yönetimine istihbarat ve diplomasi kanallarından giden raporlarda "Menderes'in artan baskısı", "iç karışıklık" ve "orduda artan rahatsızlık" gibi unsurlara atıf yapılırken, darbe öngörüsüne doğrudan yer verilmediği ortaya konuyor. Ancak sadece NYT'nin günlük haberleri dahi, Türkiye'de bir darbe atmosferinin oluştuğunu Amerikan yönetiminin görebileceği ölçekte göstermeye yetiyor.
Ulusal Güvenlik Konseyi raporlarında 27 Mayıs1960 yılı içinde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyinde en az 3 kez Türkiye ana konu olarak konuşuldu ve bu toplantılarda Demokrat Partinin (DP) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile yaşadığı süreç ve bunun ordu üzerindeki yansımaları ele alındı.
27 Nisan 1960 tarihli Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi raporunda, "DP'nin CHP ve liderleri üzerinde baskı kurduğu ve Menderes'in bazı ordu birliklerini İnönü'nün hareket etmesini kısıtlamak için kullandığı" iddia edildi.
18 Nisan'da Menderes hükümetinin bir komisyon kurduğu ve siyasi faaliyetleri 3 ay süreyle askıya aldığı kaydedilen raporda, CHP yöneticilerinin bu yasağa uyma niyetlerinin olmadığı belirtildi.
Aynı raporda ordunun geleneksel olarak siyasetten kısmen uzak durduğu, o dönemde ordu içindeki bazı kademelerin ise "orduyu iç politik hesaplar için kullandığı" gerekçesiyle Menderes'ten rahatsız olduğu iddia edildi.
Raporun diline bakıldığında "Menderes'in CHP üzerinde ciddi bir siyasi baskı kurduğu" ve "askerlerle arasında rahatsızlığın bulunduğu" iddialarının öne çıktığı görülüyor.
İkinci raporda "ordu rahatsızdı" itirafıAncak darbeden hemen sonra yine Ulusal Güvenlik Konseyinde yapılan toplantının raporu, ABD'nin konuya bakışını daha net bir şekilde ortaya koyuyor.
30 Mayıs 1960 tarihli raporda, darbenin mayıs ayı hatta şubat başında İstanbul'daki Kara Harp Okulunda planlanmış olabileceği belirtildi.
Nisan ayındaki raporda ordunun siyasi süreçlerden uzak durmaya çalıştığına vurgu yapılırken, bu raporda ise "Ordu içindeki rahatsızlık yıllardır büyüyordu. Bunda, Menderes'in orduyu siyasi muhaliflerini bastırmak için kullanması, ordunun İsmet İnönü'ye ve üniversite öğrencilerine sempati duyması ve özellikle dış yardımlar anlamında hükümet içinde yolsuzluklar olduğu iddiaları rol oynadı." değerlendirmesine yer verilmesi dikkat çekti.
Bu raporda ABD yönetiminin, ordunun İnönü'ye sempati duyduğu ve Menderes'ten belli ölçüde rahatsızlık duyduğunun farkında olduğu açıkça anlaşılıyor.
Yeni yönetim "İnönü sempatizanı"Aynı raporda, bazı CHP yöneticilerinin darbe planlarından haberdar oldukları, ancak bu kişilerin darbe planlarında veya uygulama sürecinde aktif rol almadıkları değerlendirmesine yer verildi. Ayrıca yeni kurulan yönetimin İnönü'ye sempati duyduğu ve onun görüşlerinden istifade etmek istediği yorumu da dikkat çekti.
Raporun ilginç bölümlerinden birinde de darbeye (Menderes'e destek veren toplumsal kesimlerin başında gelen) çiftçilerden cılız bir tepki geldiği, ülkenin güneydoğusundaki durumun ise daha karışık olduğu belirtildi.
"Bağımsız bir Kürdistan arzulayan bazı Kürt liderler, Ankara'daki karışıklığı bu durumdan fayda sağlamak amacıyla kullanabilirler." şeklindeki ifadelere yer verilen raporda, Cemal Gürsel'in hem Batı hem de ABD ile olan önceki tüm ittifakların aynen devam edeceği yönünde açıklamasına vurgu yapıldı.
"Türkiye, ittifaklarına bağlı kalacak"Aynı raporda geçen, "Gürsel, ABD ve diğer müttefiklere Türkiye'nin önceki tüm ittifaklarına bağlı kalacağı konusunda güvence verdi. Türk dış politikasında herhangi bir ana değişiklik öngörmüyoruz." şeklindeki değerlendirme ise ABD'nin 27 Mayıs darbesine ilişkin perspektifini ortaya koyuyor.
5 Ekim'deki bir diğer raporda da "ABD'nin asıl önceliği yeni yönetimin ABD ve NATO ile yakın işbirliği halinde çalışıp çalışmayacağı konusudur." değerlendirmesine yer verildi. Aynı raporda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) Ankara'daki durumdan faydalanmak için ekonomik yardım önerdiği, ancak yeni yönetimin bu teklifleri büyük oranda geri çevirdiği notu düşüldü.
Manşetler Menderes'i açık hedef yapmıştıÖte yandan dönemin en önemli Amerikan medya gücü olan NYT gazetesinin neredeyse günlük rutin olarak verdiği haberlerde aktarılan Türkiye ve Menderes profili, açık bir şekilde "hükümetin ve Menderes'in otoriterleştiği iddiası" üzerine kurulmuştu.
2 Mayıs'ta İstanbul'da yapılan NATO zirvesi öncesinde ve zirve günü geçilen haberlerde Menderes hükümetinin göstericileri askerler eliyle dağıttığı, çok sayıda kişinin tutuklandığı hem ana sayfadan, hem de iç sayfalarda büyük fotoğraflı olarak geçildi.
Ordunun rolü tartışılıyor"2 bin öğrencinin katıldığı gösterileri askerler böldü", "Menderes, Türkiye'nin bundan sonraki protestoları engelleyeceğini söyledi", "Türk subaylar protesto yürüyüşünde" ve "Türkler ordunun rolünü tartışıyor" gibi başlıklarla mayıs ayının başında geçilen haberlerde, ordunun Menderes hükümetinden rahatsız olduğuna yönelik birçok ifade açıkça dile getirildi.
Örneğin 8 Mayıs tarihli "Türkler ordunun rolünü tartışıyor" başlıklı haberde, ordunun artık geleneksel "tarafsız" politikasından vazgeçerek daha aktif bir siyasi adım atabileceği değerlendirmesine yer verildi.
NYT'nin "otoriter Menderes" kalıbının karşısına koyduğu figür ise İsmet İnönü idi. Gazetenin 7 Mayıs 1960 tarihli sayısında "Yaşlı 'Genç' Türk: İsmet İnönü" başlığıyla verdiği profilde İnönü'nün hayatı geniş şekilde anlatıldı ve Atatürk'ten sonraki en önemli siyasi figür olduğunun altı çizildi.
ABD, darbe hükümetini tanıdıNYT, 27 Mayıs askeri darbe bildirisini de bir gün sonra Atina mahreçli olarak "Türk Ordusundan Açıklama" başlığıyla geçti.
Ertesi günkü gazetede yer alan diğer bir darbe haberinde ise dönemin Vatan gazetesi sahibi Ahmet Yalman'ın açıklamalarına yer verildi ve haberde "Darbe hapisteki gazeteciyi sevindirdi" başlığı kullanıldı. Yalman'ın "Yeni bir demokratik dönem başladı." şeklindeki sözleri de haberde kendine yer buldu.
Yine darbeden sonraki gün Paris mahreçli geçilen bir haberde, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Fletcher Warren'ın darbeyi yapan askerler tarafından bilgilendirildiği ve tüm anlaşmalara bağlı kalacakları güvencesini verdikleri ifadeleri yer aldı.
Avrupa'da da alarm verilmedi28 Mayıs'ta Paris'ten geçilen bir diğer NYT haberinde ise "Paris alarmda değil" başlığı kullanıldı ve mayıs başında İstanbul'daki NATO zirvesine katılan üst düzey yetkililerin zaten bir darbenin yaklaşmakta olduğu konusunda önceden uyarıldıkları ortaya kondu.
Nitekim 31 Mayıs tarihli gazetede "ABD, Türkiye'deki rejimi tanıdı" başlığıyla verilen haberde, Amerikan yönetiminin darbeci yönetimle çalışmaya hazır ve istekli olduğu ifade edildi.
Haberde ABD Dışişleri Bakanlığının, "Türk hükümetiyle normal ilişkilerimizi sürdürüyor olmamız, yeni hükümeti tanıma anlamına gelir. Ayrıca resmi olarak bir tanıma işlemine gerek yoktur." şeklindeki açıklamasına yer verildi.
Haberdeki, "Darbeyi bekliyormuş gibi davranmamalarına rağmen Amerikalı yetkililer, bu sürecin oluş biçiminden duydukları memnuniyeti saklamıyorlar." cümlesi de ayrıca dikkat çekti.