Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, 'Sözde büyük devlet ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan 1915’teki sözde Ermeni soykırımı iddialarını destekleyerek ve yine sözde ‘soy
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, "Sözde büyük devlet ABD Başkanı Joe Biden, 24 Nisan 1915’teki sözde Ermeni soykırımı iddialarını destekleyerek ve yine sözde ‘soykırım’ ifadelerini kullanarak tarihi bir sorunu siyasi zemine çekmeye çalışmıştır’ dedi.
Biden’in 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırım iddialarını dünya siyasi gündemine taşıyarak, Kafkasya’daki bölge barışına en büyük darbeyi vurduğunu dile getiren Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, "Biden’in bu mesnetsiz iddiaları ifadeleri ile desteklemesi ve Ermeni yanlısı bir tutum sergilemesi, Ortaçağ döneminin Haçlı zihniyetinin ve Hristiyan taassubunun bir göstergesidir. Bu açıklamanın altında imzası bulunan ABD Başkanı Biden’in tarih bilgisinin de yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Çünkü Biden, 24 Nisan 1915 ‘Sevk ve İskan Kanunu’nun çıkarıldığı gün değildir. 1-24 Nisan 1915 tarihleri arasında Van’da Kaya Çelebi Camii’nin bulunduğu alanda Van’ın yaklaşık 10 bin kişilik Müslüman Türk ahalisi, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmadan Ermeni çeteleri tarafından acımasızca katledilmişlerdir. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti almış olduğu siyasi ve idari bir tedbir sonucunda Taşnaksütyun, Hınçak ve Ramgavar adlı Ermeni komitelerini kapatmıştır. Bu komitelerin öncülerinden olup, terör eylemlerini destekleyen kişilerden 235 Ermeni’yi tutuklamıştır. Tıpkı bundan öncekiler gibi alınan bu tedbir de etkili olmayınca 27 Mayıs 1915 tarihinde Osmanlı hükümeti yeni bir tedbir çaresine başvurarak, komite mensubu olan veya Anadolu’daki Ermeni isyanlarını ve terör eylemlerini destekleyen ya da bir şekilde içerisinde bulunan Ermeni ve yakınlarını yine ülke toprağı ve dahi güvenli bir yer olan Suriye bölgesine yerleştirmek amacıyla ‘Sevk ve İskan Kanunu’nu uygulamaya koymak zorunda kalmıştır. Bu kanun kesinlikle bir soykırım kanunu değildir. Osmanlı Devleti’nin almış olduğu siyasi, idari ve devam eden 1. Dünya Savaşı’nın en önemli cephelerinden birisi olan Kafkas Cephesi’nin gerideki güvenliğini ve Doğu Anadolu vilayetlerindeki asayişi sağlamak amacıyla aldığı askeri bir tedbir uygulamasıdır. Oysa ABD Başkanı Biden’e şunu hatırlatmak gerek ki, 25 Eylül 1919 tarihinde Erzurum’a gelen ABD’li General James G. Harbord buradan başlayarak Doğu Anadolu’nun birçok yerinde yaptığı araştırmalar ve incelemeler sonucunda hazırladığı raporunda 1. Dünya Savaşı’nda asıl soykırıma uğrayanların Doğu Anadolu’nun masum ve savaşla uzaktan yakından ilişkisi olmayan yerli Müslüman Türk ahalisi olduğunu kaydetmiştir. Dönemin Amerikan Senatosu’na sunulan ve ‘Harbord Raporu’ olarak da bilinen bu kayıtlarında Amerikalı general bölgedeki incelemeleri esnasında en çok Ermenilerin Erzurum’da gerçekleştirdikleri Müslüman Türk soykırımından etkilenmiştir. Öyle ki Harbord, kendisine Türklerin topluca katledildikleri yerleri gösteren dönemin Erzurum Belediye Başkanı Zakir Gürbüz Bey’e ‘İsa’nın kulları nasıl böyle bir katliam yapabildiler’ diyerek şaşkınlığını ortaya koşmuştur" ifadelerini kullandı.
"Gerçek dışı ve uluslararası hukuka aykırıdır"
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mevlüt Yüksel ise açıklamanın tarihin ve günümüzün gerçeklerine aykırı olduğunu belirterek, "Açıklama hükümsüzdür, artık dünyada sizin dediğiniz olmuyor. Bu söyleminiz gerçek dışı ve uluslararası hukuka aykırıdır. Yok hükmündedir. Türk’ün tarihinde ‘soykırım’ yoktur" diye konuştu.
Doç. Dr. Yüksel, "Eğer içinizde böyle bir uhde kaldıysa 1890-1909, 1909-1914, 1914-1915, 1918-1920, hatta 1922 yılları arasında Taşnak ve Hınçak Ermenilerinin Anadolu’nun birçok yerinde Osmanlı Devleti’ne karşı gerçekleştirdikleri ve bilançoları çok ağır olan isyanlarını 1. Dünya Savaşı yıllarında Ermeni çetelerinin Anadolu’nun içlerinden Nahçivan’a kadar uzanan hat boyunca Türk-Müslümanları hedef alan katliam ve mezalimlerini, 1973-1985 yılları arasında Asala mensubu Ermenilerin dünyanın birçok ülkesindeki Türk diplomatlarına, Türkiye’nin dış temsilciliklerindeki görevlilerine ve diplomat yakınlarına, yine masum insanların katledildiği THY bürolarına karşı düzenledikleri terör saldırılarıdır. 1974’de EOKA mensubu Rumların Kıbrıs Türklerine karşı yaptıkları katliam ve mezalimlerdir. 1992 yılı şubat ayında Ermeni askerlerinin Hocalı’da, Şuşa’da, Kelbeçer’de ve tüm Karabağ’da sivil Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları terör eylemlerini ve katliamlarını, daha yakın zamanda Ermeni askerlerinin Gence’de sivilleri roketlerle vurmak suretiyle katliam gerçekleştirmişlerdir" dedi.