Konya'nın Çumra ilçesindeki Çatalhöyük Neolitik Kenti kazı başkanlığına Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan getirildi.
Konya'nın Çumra ilçesindeki Çatalhöyük Neolitik Kenti'nde 1960'dan beri devam eden çalışmalara Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan başkanlık edecek.
Milattan Önce 7400 yıllarına tarihlendirilen Çatalhöyük Neolitik Kenti kazı başkanlığına Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan getirildi.
Türkcan, arkeoloji bölümü öğrencisiyken İngiliz bilim adamı Prof. Dr. Ian Hodder başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında yer aldı.
Çatalhöyük kazı alanında 14 yıl çalışan Türkcan, 9 bin yıllık tarihi mirasa ilişkin kazı başkanı olmanın gururunu yaşıyor.
"Çatalhöyük bir arkeoloji üssü"Doç. Dr. Türkcan, AA muhabirine, 1 Haziran'da Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle Çatalhöyük Neolitik Kenti kazı başkanlığına getirildiğini aktardı.
Türkcan, henüz 21 yaşında Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisiyken Çatalhöyük'te çalışmalara katıldığını anımsatarak, "1990'larda Türkiye'deki birçok alanda yeniden kazılar başlamıştı. Biz 3 arkadaş da üniversiteyi temsilen 1993'te Cambridge Üniversitesi ve İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün başlattığı projede çalışmalarda bulunduk." dedi.
Çatalhöyük'ün 1958'de İngiliz arkeologlar James Mellaart ve David French tarafından keşfedildiğini anlatan Türkcan, 1960'da başlayan kazıların 5 yıl sürdüğünü ifade etti.
İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün girişimleriyle Prof. Dr. Ian Hodder başkanlığında 25 senelik planlanan kazı çalışmalarında alana gelen ilk ekipte bulunduğunu anlatan Türkcan, şunları kaydetti:
"Araçtan ilk inen, sıfır noktasına, ilk poligon noktasına direk diken ekipteydik. O heyecanı hiç unutmuyorum. İngiliz ve Kanadalı arkadaşların heyecanı beni daha da çok şaşırtmıştı. Çatalhöyük, önemli bir isimdi alanımızda ama o gün görülebilecek hiçbir şey yoktu. Her şey terk edilmişti ama buraya yeniden gelip başlama duygusu hepimizi heyecanlandırmıştı."
Türkcan, Çatalhöyük'ün 1990'lar ve 2000'lerde bir arkeoloji üssü gibi olduğunu vurgulayarak, buranın aynı zamanda akademi görevini de yerine getirdiğini belirtti.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden araştırmacıların Çatalhöyük'e geldiğini ve seminer düzenlediğini anlatan Türkcan, Çatalhöyük'ün çok heyecan verici bir yer olduğunu söyledi.
"Çatalhöyük ocağım, sevdam"Türkcan, Çatalhöyük'te Prof. Dr. Ian Hodder başkanlığındaki projenin, 2018'de bittiğini ve bulguların Konya Arkeoloji Müzesi'ne teslim edildiğini aktardı.
Daha önce Eskişehir'de bulunan Kanlıtaş Höyük kazılarına başkanlık ettiğini belirten Türkcan, "Çatalhöyük ocağım, sevdam. Burada gençliğimin büyük bir kısmı geçti. 2010 yılına kadar aralıklı olarak 14 sene çalıştım. Fazla tereddüt etmeden adaylığımı sundum ve kabul edildi. Mutluyum. Bu projenin bir yerli araştırmacıyla, bir Türk kazısı olması önemliydi. Buradaki sistemi bilen, bölgeyi bilen bir arkeolog olarak aday oldum." diye konuştu.
"Ben onlarla büyüdüm"Çatalhöyük'teki alana, 27 yıl önce kazı ekibi kurulurken geldiğini vurgulayan Türkcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bekçi benimle başladı, işçiler benimle başladı. Hepsi benim arkadaşım, hepsi kardeşim. Buraya geldiğimde bir sevinç oldu. Ben burada bir yerde onlarla beraber büyüdüm sayılır. Mektuplaştığımız, dertleştiğimiz kardeşlerimizdi. Ben Çatalhöyük'ü sadece bilimsel bir çalışma olarak görmedim. Ben Küçükköy ve Çumra halkıyla yıllarca yaşadım. Yıllarca irtibat halindeydik. Acılarımızı, sevinçlerimizi beraber yaşadık. Onlar burada olmasaydı ben kendimi ıssız ve yabancı hissederdim. Yerel ve milli değerlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben bu toprakların insanıyım. Ankaralıyım. Konya'da ve Çatalhöyük'te yabancılık çekmedim. Uluslararası çalışmaların değeri Çatalhöyük ile çok iyi anlaşıldı. Bundan sonraki çalışmalarda Türk üniversitelerinin ve enstitülerinin hakim olduğu çalışmalar yapılabilir."
Türkcan, Çatalhöyük'ün belki de dünyanın ilk kenti olabileceğini belirterek, projenin 10 yıl sürmesini planladıklarını bildirdi.
Çatalhöyük'ün, sanatın, simgeciliğin, inancın, tarımın, beslenmenin ve besiciliğin ilk örneklerini sunduğunu kaydeden Türkcan, "Çatalhöyük, kent ve toplumun tam anlamıyla olgunlaşıp batıya doğru hareket ettiği önemli bir yer. Tepeye çıktığım her gün, baktığım manzarada zaman zaman ilk günü hatırlıyorum. Neredeyse her yerinde çalıştım. Damga mühürler ve heykelcikler üzerinde çalıştım. Kazıdaki her çalışmada bulunmaya çalıştım." ifadesini kullandı.
"Çalışmaya başlayacakken yanımızdaki köy karantinaya alındı"Kazı başkanlığının onaylanmasıyla Haziran sonu çalışmalara başladıklarını anlatan Türkcan, şöyle devam etti:
"Dünyadaki durum nedeniyle pandeminin etkileriyle beraber tam istediğimiz randımanda çalışamadık. İstediğimiz ekibi getirmekte zorlandık. Tam çalışmaya başlayacakken yanımızdaki köy karantinaya alındı. Öyle bir dönemde başladım ki hareket etmek bile zaman zaman zor. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Türkiye'deki en büyük kazı evlerinden birini bıraktı. Bu dönemde devir teslim de oldu. 1960'lardan kalanlarla 4 bine yakın malzeme var. Bunların sayımı tasnifleri düşünüldüğünde Ortadoğu ve Balkanlardaki en büyük arkeoloji üslerinden birinin devrini aldık. Çatalhöyük kendisi başlı başına bir kültürel mirasken buranın araştırma tarihçesinin ve çalışmaların kendisinin de bir miras olduğunu düşünüyorum."
Türkcan, Çatalhöyük'ün daha fazla ziyaret edilmesini ve tanıtılması gerektiğini sözlerine ekledi.