- TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil: - 'Türkiye ya da TUSAŞ özelinde biz eski köyle gidemeyiz. Bizim eski köye yeni adete ihtiyacımız var. Dünyanın neresinde, neyin, nasıl yapıldığını bilmemiz gerekiyor' - Orka Holding Yönetim Kurulu Baş
İSTANBUL (AA) - Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, "Türkiye ya da TUSAŞ özelinde biz eski köyle gidemeyiz. Bizim eski köye yeni adete ihtiyacımız var. Dünyanın neresinde, neyin, nasıl yapıldığını bilmemiz gerekiyor." dedi.
Ticaret Bakanlığı'nın koordinasyonunda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından bu yıl 8'incisi düzenlenen "Türkiye İnovasyon Haftası”nın ikinci gününde "İhracatta İnovasyon" paneli gerçekleştirildi.
Panelde konuşan TUSAŞ Genel Müdürü Kotil, TUSAŞ'ın birçok projesi olduğunu belirterek, "Bizim aslında eski köye yeni adet getirme mecburiyetimiz var. Proje çok olunca biz de çok eleman alıyoruz, ihtiyacımız var. Şu anda TUSAŞ’ta 10 bin çalışan var, inşallah 20 bine gidecek. Benim şirkette 4 yılım doldu. İlk başladığımda çalışan sayısı 5 bindi. Mühendis sayısını bin 200’den 3 bin 500’e çıkardık. Ciromuz da ortalama 2 milyar dolar. Onun da 10 milyar dolar olmasını hedefliyoruz." diye konuştu.
İnovasyona ihtiyacın olduğunu, şirkete yeni gelenlerin yeni mezunlar olduğunu ve inovasyon istediğini ifade eden Kotil, koronavirüs döneminin yöneticilere birçok şey öğrettiğini söyledi.
Kotil, özellikle marttan beri TUSAŞ olarak neler yapılabileceği üzerine çalıştıklarını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni bir bilgisayar sistemi var. Bilgisayar burada, siz başka şehirde oluyorsunuz ama aynı ortamları sağlıyor, bunu kazandırdık. Yazılımlar da daha pratik. Eski kültürümüzde herkes kendi kabuğunda bir şey yapar, bitirir, sonra gelip uçağa takıverirdi. Yeni kültürde öyle bir şey yok. Yeni kültürde herkes birbirinin yaptığını görecek. Kişi Ankara’da çalışırken İstanbul’daki ekibi aynı anda görüyor. Bütün bunları kazanmış olduk. Kriz döneminin TUSAŞ’a katkısı bu oldu. Türkiye ya da TUSAŞ özelinde biz eski köyle gidemeyiz. Bizim eski köye yeni adete ihtiyacımız var.
Dünyanın neresinde, neyin, nasıl yapıldığını bilmemiz gerekiyor. Milli muharebe uçağını Amerikalılar 30 yılda yaptılar ama benim 30 yılım yok. Bana inovasyon gerekiyor. İnovasyon para ile gelmiyor, kalpten geliyor. Kalp, gencecik çocuklar demektir. Gençler dijital ortamlarda çok girişken. TUSAŞ olarak projelerimizi bitirmemizin yolu yalnızca çalışan almak, makine almak, cihaz almak değil, gençlerle kalpten inovasyon çıkartmak. Bizim yeni mezunları ve gençleri dinlemeye ihtiyacımız var.”
- "Arjantin’e uydu ihraç edeceğiz"
Kotil, şu anda Türksat 6A’yı paydaşlarla birlikte yaptıklarını, Türkiye’nin ilk yerli uydusunun olacağını, 2 yıl içinde yörüngede bulunacağını anlatarak, "TUSAŞ olarak Arjantin’e de bir ortaklık olarak uydu ihraç edeceğiz. Gözetleme ve haberleşme uydusunda varız." dedi.
İnovasyonun aslında bir yaşam stili olduğunu vurgulayan Kotil, TİM’in yıllardan beri bu programa devam ettiğini, ısrarla şirketlere inovasyon öğrettiğini dile getirdi.
Kotil, Türklerin inovasyonu yaşam stili yapmak zorunda olduğunu aktararak, "Türkiye’de şirketler olarak kendimizi aşmak istiyoruz. TUSAŞ, kendini aşmak zorunda. Beşinci nesil savaş uçağı yapıyoruz. 2023 yılı 18 Mart’ta motor çalıştıracak. Söyleyince hikâye gibi geliyor. Biz bunu inovasyonla yapacağız. Bu uçağın iki F16 motorundan daha büyük motoru var. Bunun için de bol miktarda titanyum kullanıyoruz. Beş metreye yedi metre bir titanyum parçayı preslemek gerekiyor. Dünyada birkaç ülkede bu presten var ama bunu bize preslemezler. Biz üç boyutlu yazıcıyla, vakum altında yapacağız. Yeni bir icat çıkarmadık. Şu anda 3D yazıcı titanyum teknolojini satın alıyoruz. Yapma şansımız olmayan işe inovasyon gerekiyor. İnovasyon olmadan biz bu yoldan geçemeyiz.” şeklinde konuştu.
- "2023’te dünya, Türk markalarını daha çok konuşacak"
Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise ihracat denildiğinde inovatif ürün son derece önemli olduğunu ama markalı ihracatın da en az onun kadar önem arz ettiğini söyledi.
Markalı ihracat denildiğinde işin temelinde ana stratejinin son derece önemli olduğunu aktararak, "Biz lüksün tanımını yeniden yaptık. Hangi sektör olursa olsun müşteri; kalite, tasarım, inovatif ve hayatına konfor katan bir ürün istiyor. Yalnız bunların tamamını isterken çok para ödemek de istemiyor. Biz de bunun adına ulaşılabilir lüks diyoruz. Üründe inovasyon anlamında çok şey yapıyoruz." diye konuştu.
En büyük sorunun seyahat edildiğinde bir takım elbise ya da ürünün kırışabileceğini aktararak, şunları kaydetti:
"Bunları önleyen travel ürünler yaptık. Astarsız ceketler yaptık. Ceketlerin gramajını 700, 800 gramdan 180 grama indirdik. İnovasyonun insana hayatına ne kattığı, nasıl bir konfor kattığı önemli. Satışta inovasyon dediğimizde de dünyada satış stratejilerinin inanılmaz değiştiği, belki 5-6 yıl sonra yapmayı planladığımız şeyleri dijital altyapının dönüşümü ile 6 ayda yapmak zorunda kaldık. Şu anda kendi adımıza bir uygulamamız var. Cep telefonuyla müşterilerimiz, App’imizi indirdiği zaman her türlü fırsata ulaşabiliyor, aynı zamanda bir mağazanın içinde gibi gezebiliyor. Bu son derece önemli. Bununla birlikte akıllı alışveriş ile mağazaya gitmeden görüntülü alışveriş yaptırabiliyoruz. Bu da yeni bir pazarlamada inovasyon. Aynı zamanda şu anda mevcut mağazaları da bir deneyim mağazası haline getirmek konusunda çalışmalarımız var. Çünkü bunlarla ilgili yaptığımız yeni yazılımlar ve teknolojik altyapı çalışmaları var. Her şeyden önce biz global rekabeti öğrendik.”
İtalya’da geçen yılki cirolarının yaklaşık 10 milyon avro olduğunu belirten Orakçıoğlu, hala İtalya’da, İspanya’da, Romanya’da, Rusya’da direkt kendi yatırımlarıyla ivmelenmeye devam ettiklerini dile getirdi.
Orakçıoğlu, ihracatta kilogram başı fiyatının 1 dolar olduğunu aktararak, "Biz hazır giyimde no name ürünle 15-20 dolar ama markalı ihracatta 80-100 dolar arası ihracata sahibiz." dedi.
Planlanabilen hayallerin inovasyon olduğunu vurgulayan Orakçıoğlu, "Çok yönlü bakmak lazım. Global rekabetin içinde Türk markaları da rekabeti öğrendi. 5 bin 300 Türk markasının yurt dışı mağazası var. 2001 yılında bu sayı 100 tane değildi. 2001 yılında ülkemize gelen markalara nasıl yapıyorlar diye şaşıyorduk. Bizim de 180’e yakın yurt dışı mağazamız var. 2023’te dünya, Türk markalarını daha çok konuşacak." diye konuştu.
- "Şirketler artık teknolojilerini geliştirip bunu kendilerine saklama modellerinden epey uzaklaştı"
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar ise ihracatta inovasyon ve Ar-Ge faaliyetleri söz konusu olduğunda her şirketin kendi gelecek dönem ajandalarında hem kurumsal strateji ve öncelikleriyle ilgili hedeflemeleri yapmaları gerektiğini hem de global ve sektörel bazlı en güncel yönelimleri yakalanılan inovasyon projeleriyle birlikte farklı belirsizlik seviyelerindeki fikirlerin doğru bir şekilde yönetildiği sisteminin olması gerektiğini söyledi.
Bu sistematik yaklaşımının yanında gerçek anlamda iş birliği kültürünün de oluşturulmasının önemine işaret eden Kibar, şunları kaydetti:
"Şirketler artık kapalı kapılar ardında eskiden olduğu gibi teknolojilerini geliştirip bunu kendilerine saklama modellerinden epey uzaklaştılar. Artık açık bir şekilde inovasyon ve paylaşımlı Ar-Ge projeleriyle ortak fayda sağlama modellerine geçildi. Yani şirketler kendi bünyelerinde geçmişten günümüze kadar gelen uzmanlıkları ile dışarıdaki bilginin birbirlerine entegre edildiği ve birbirlerinin inovasyon potansiyelini artırmayı hedefleyen entegre yapılara evrilmek durumunda.
Global ve sektörel ihtiyaçlara yönelik hızlı aksiyon alabilen ve hem iş süreçlerinde hem ürünlerinde inovatif çözümler sunabilen şirketler, krizi fırsata çevirdiler. Gerek bölgenizdeki gerek ihracat yaptığınız farklı coğrafyalardaki alışkanlıklara inovatif yeni ürünlerle uçtan uca müşteri ve tedarik zinciriyle birlikte değerlendirdiğiniz ve katma değerli ürün haline getirebildiğiniz sürece; rekabetçiliği devam ettirebilmeyi yakalamış oluyorsunuz. Her sektörün kendi ihtiyaçlarına göre uçtan uca bazı müşterilerin, farklı coğrafyalardaki tüketim alışkanlıkları ve metodolojilerine, farklı bölgelerde, yeni ürünlerle hem müşteri hem tedarik zincirine hem de kendi ekosisteminize katma değer yaratır hala getirme imkânı var.”
Kibar, gelecek dönemde sıklıkla dönüşüm ve yatırım fırsatı görülecek sektörlerin, kuşkusuz enerjinin üretiminden, enerjinin depolanmasına, tüketim dengelenmesi ve optimizasyonu sağlayacak iş alanlarına, alternatif yakıt teknolojilerine, özgünleştirilmiş veya kişiselleştirilmiş mobilite çözümlerine, ana sanayide kullanılan ham maddelerine, ikame olabilecek daha çevreci malzemeler ve şüphesiz olarak plastiğin izdüşümünü azaltacak biyoekolojik ürünler olduğunu söyledi.
- "İhtiyaç duyulduğunda değişime, beklentiye hızla adapte olmanız lazım"
Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu da bu dönemde bilimin önemini ve liderliğini tekrar keşfettiklerini belirterek, kahvede teknoloji ve inovasyonu getiren şirketin Arçelik olduğunu söyledi.
Arçelik olarak Asya Pasifik'te bir satın alma gerçekleştirdiklerini anımsatan Ebiçlioğlu, "Bununla birlikte yaklaşık 34 bin çalışanıyla, 6,5 milyar dolarlık cirosuyla, dünyanın hemen hemen her ülkesinde faaliyette bulunan bir şirketin, inovatif perspektifinin olmazsa olmaz olduğunun altını çizmem lazım." dedi.
Ebiçlioğlu, bundan sonra şirketlerin önündeki önemli konunun; sahici olmak, gerçekçi olmak ve doğru diyaloğu kurabilmek olduğunu aktararak, "Türkiye’nin koronavirüs döneminde solunum cihazı üremesi gerekti. Burada Arçelik dahil dört şirketimiz bir araya gelerek kısa süre içerisinde bir sağlık cihazları üreticisi şirketi olmamasına rağmen bu ürünü üretip toplumun ve devletimizin ihtiyaç duyduğu ürünü üretebilme becerisine sahip oldu. Benim burada vermeye çalıştığım mesaj şu, sizin gerekli hazırlıkları yapıyor olmanız çok önemli. İhtiyaç duyulduğunda değişime, beklentiye hızla adapte olmanız lazım. Ev içinde her şeyin birbiriyle konuşabildiği, evin sahiplerinin de bunlarla iletişime geçmek suretiyle komut verebildiği bir sistemimiz var. Bu bir ütopya değil." şeklinde konuştu.
Gümrük Birliği içinde bulunulan AB ile entegrasyonda önemli bir sıkıntı alanının olduğuna dikkati çeken Ebiçlioğlu, "Kişisel verilerin korunması konusu. Ülkemiz GDPR uyumlu bir ülke değil. Bu konunun mutlaka gözden geçirilmesinde yarar var. Önümüzde Amerikan seçimleriyle beraber başka bir konu belirmiş durumda, Paris İklim Anlaşması. Türkiye, buradaki pozisyonunu biraz daha netleştirmek durumunda. Anlaşmayı imzalasa da henüz onaylamamış konumda. Bunları esas alan iş modellerinin şirketlere büyük ivme kazandıracağını düşünüyorum ve önümüzdeki dönemlerde Türk ihracatının da hızla büyüyeceğine inanıyorum.” diye konuştu.
- "Türk şirketleri omuz omuza durup lider olunan alanları dünyaya kaptırmamalı"
Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı ise Türk kahvesine sahip çıkarak, değer yarattıklarını belirterek," Bu topraklar Osmanlı döneminde 700 milyonluk bir nüfusa ulaşmış. Bizim böyle bir ayak izimiz var. Biz bu değerlere sahip çıkarsak, bu değerlerle birlikte markaların duruşunu ve kültürünü teknoloji ile birleştirebilirsek inovasyonu başarabileceğimize inanıyorum. Aslında birçok değerimizi dünya tanıyor ama onları insanların yaşam alanlarına birleştirme noktasında bazı eksikliklerimiz var. Bunları giderdikçe bence bunu başaracağız, buna inanıyorum. Bunu şirket olarak da strateji edindik ve devam ediyoruz.” dedi.
Türk şirketlerinin hep beraber, omuz omuza durup lider olunan kültürleri ve alanları dünyaya kaptırılmaması gerektiğini vurgulayan Kolbaşı, "Bugün 14 tane Türk markasının Türk kahvesi makinesi var. 4 tane de uluslararası marka bu ürünü sunuyor. Espresso’yu İtalyanlara kaptırmışız ancak 5 Aralık 2013’te Unesco’da bunu tescilledik ve Türk kahvesi Türkiye’nin somut olmayan kültürel bir değeri oldu." diye konuştu.
Kolbaşı, Türkiye’de yaklaşık 4 milyon adet ürün sattıklarını, olumlu ya da olumsuz dönüşlere kulak verdiklerini anlatarak, "New York’ta bir firmanın bulmuş olduğu kaplama malzemesinin, ayakkabıya, oradan bizim elektrikli ev aletlerine nasıl gelebileceğini de bağlamaya çalışıyoruz. Çünkü farklı yerlerde bulunan insanların farklı görüşleri, ürüne ve süreçlere muazzam bir farklılık katıyor. Bunlara da kulaklarımız açık. Bunları da mümkün olduğu kadar çok dinlemeye çalışıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.