Erbakan'ın gözüyle Recep Tayyip Erdoğan

Gazetemiz yazarlarından İdris Günaydın, merhum Erbakan Hoca'nın Erdoğan'a yönelik yaptığı eleştirileri gündeme getirerek, Erbakan Hoca ile ilgili iki anısından yola çıktı ve iki soru ortaya attı.

Öteki Gündem 13.03.2023 20:31:00 0
Erbakan
Tarih: 13.03.2023 20:43 Güncelleme: 03.04.2023 23:56

Siz o eleştirilere inandınız mı? Yoksa o eleştiriler Tayyip Beye bir koruma kalkanı mıydı? İşte Günaydın'ın "Erbakan'ın gözüyle Tayyip Erdoğan" yazısı. Okuyunca o iki sorunun da yanıtını öğrenmiş olacaksınız.

Yeni Akit Gazetesi yazarlarından İdris Günaydın, "Başta Temel Karamollaoğlu olmak üzere Saadet Partisi’nin birçok yöneticisi, merhum Erbakan’ın sağlığında onunla özel toplantılara katılmışlar ve aşağıda anlatacağım olay benzeri birçok olaya şahit olmuşlardır.

Bugünkü Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlıkları bir kine, özel bir husumete, birilerinin hesabına hizmete dayanmıyor da, bilgi eksikliğine dayanıyorsa, kesinlikle samimiyetlerine inanmam." diyerek Merhum Erbakan Hoca ile ilgili iki anısını kaleme aldı.

İdris Günaydın, (Erbakan Hoca'yı kastederek) Siz inandınız mı o eleştirilerine?
Yoksa o akıl, feraset yüklü insanın Tayyip Beye bir koruma kalkanı mıdır?
İşe yaramış mıdır?
Bir gün itiraf edenler çoğalacak.
Bir gün Tayyip Bey bunları yazacak; öğreneceğiz. Vesselam. Diyerek bitirdiği yazısının ilgili bölümü şöyle;

"Ben hayatımda merhum Hocamızla iki kez özel sohbette bulunma fırsatı buldum; Biri 1988’de… Onun şahitlerinden biri de bir süre önce Rabbimize kavuşan Nevzat Laleli idi. Geriye babam, ben ve tanımadığım bir bey kaldık. O bey yaşıyor mu onu da bilmiyorum.

Diğeri 1994 Belediye Başkanlığı seçimlerinde Refah Partisi’nden Giresun adayı olduğumda Giresun’dan Bulancak’a Hocamızla bir yolculuğumuz oldu ki; bizden başka bir de şoför vardı.

Eğer bu iki olaydaki Erbakan aklı, inanmışlığı ve tavrı sonradan değişmediyse, Recep Tayyip Erdoğan hakkında da aynen, aynı şeyleri düşünüyordur?

Bu iki hatırayı daha önce sosyal medyada yazdım ama şimdi önemine binaen bir daha yazıyor ve tarihe not düşüyorum:

1. OLAY
Ankara Balgat Ortaokulunda öğretmenim. Yıl 1988. Evim Çukurambar’da. Babamda misafirim. O gün Mevlid Gecesi. Babamın isteği ile Kocatepe Camii’ne giderken aşırı yağmur yağması nedeniyle hemen Balgat’taki Refah Partisi Genel Merkezi olarak yapılan Etaş İş Merkezi yanındaki Hamidiye Camiine attık kendimizi.

Kimse yok, rahmetli Nevzat Laleli’den başka. Namaza durduk. Yatsıya. Sünneti kılarken, merhum Erbakan Hocamız da geldi.

Namazı Laleli kıldırdı. Ben müezzin.

Biz camide iken, bir kravatlı bey daha geldi.

Namaz bitince merhum Hocamız hepimizin gecesini tebrik etti. Laleli’ye:

- Nevzat! Çay içme imkânımız var mı?

Laleli: - Küçük tüpümüz var hocam. Hemen demleriz.

Etaş İşhanı daha inşaat halinde. Sadece bir odayı Hocamız için geçici olarak tefriş ettiler. Aynı zamanda Hocamız 12 Eylül’cülerin siyaset yasağı kapsamında.

Geçtik odaya. Laleli çay demlemeye çalışıyor. Hocamız sırayla babamla, benimle tanıştı. Sonra o kravatlı beye döndü. İsmiyle hitap ederek:

-…. Devlet Planlama dışarıdan nasıl gözüküyor? Diye sordu.

O bey de:

- Dışarıdan yeşil gözüküyor ama içeriden pek öyle değil… dedi.

- Neden? Ne oldu?

O yıllarda Yeni Akit gazetesinin ilk şekli Cuma Dergisi idi. Her Cuma günü alır, satır satır okurduk. Bir sayısında “Avrupa’daki Türkiye” ser başlığı ile çıktı. Bir kitaptan bahsediyor. Merhum Özal’ınmış. O kitapta merhum Özal: “İslam’da devlet yönetimi olmadığını, başörtüsünün rahibelerden Müslümanlara geldiğini, papazların cübbelerinin bile imamlara onlardan geldiğini” yazıyormuş. Lakin kitabın Türkçe baskısı yok, İngilizce.

Cuma Dergisi tabi, olabildiğince eleştiriyor. Merhum Erbakan’ın da tüm Türkiye’den il il, ilçe ilçe teşkilatları Ankara’ya çağırıp “Eğitim Seminerleri” verdiği dönem. Biz de salonun kapısını gözetliyoruz çoğu zaman giriş çıkışları kontrol için. Ve seminerlerde Hocamız Özal’ı “Gâvur aşığı. Bunlar Amerikan karşısında yumuşak demir. Hemen bükülürler” diyerek eleştiriyor.

Geceye dönelim. Ne var, ne oldu? Sorusuna o bey şunu söyledi:

- Beyefendinin kitabı arkadaşları çok rahatsız etti. Meğer tanıyamamışız, diyorlar.

Beyefendi dediği Özal.

Hocamız tam tersi bir cevap verdi:

- Ne yapsın? Üzerine dış dünya çok geliyor. Bir iş yapmak istese “Sen takiyyecisin” denilerek önüne set olunuyor. İzini gizlemeye çalışıyor ama yutmuyorlar. Yoksa biz Özal’ı biliriz. O bizim hem İzmir adayımızdı hem de aynı tarikata intisaplıydık.

2. OLAY

27 Mart 1994 belediye seçiminde Refah Partisi’nin adayıyım. Bulancak’a konferansa gidiyoruz merhumla. Beni Mehmet Karaman, Hocamızın arabasına bindirdi. Giderken aramızda şu konuşma geçti. Noktası virgülüne:

- Çalışmalar nasıl gidiyor evladım?

- Çok iyi gidiyordu Hocam. İnsanlar çok dikkatle dinliyorlardı lakin Hasan Mezarcı’nın şu son beyanatları gazetelerde manşet oluncaya kadar. İnsanlar daha belediyede yapacaklarımızla ilgili anlattıklarımızı dinlemiyor da hemen “Siz Atatürk düşmanısınız. Adamınız Hasan Mezarcı şöyle dedi…” falan diye seslerini yükseltiyorlar

(Kısa bir bilgi: Seçime yakın Hürriyet, Milliyet, Star, Sabah, Cumhuriyet gibi malum tekellerin cerideleri Hasan Mezarcı’nın daha önce yapılmış konuşmalarını servise başladılar. Mezarcı orada “Türkiye mezardan idare ediliyor. Putçuluk ve zulüm derecesine varan laiklik uygulamaları”ndan bahsediyor. RP’nin vekili ancak merhum Asiltürk, teşkilatların Mezarcı’yı çağırıp konuşma yaptırmalarını yasaklamış. O da partiye küsmüş.)

Erbakan merhumdan “Maalesef evladım. Moralini bozma” diyecek bir teselli beklerken o:

- Ama evladım! Mezarcı haksız değil ki! Türkiye tarihinin belli bir döneminde haksız ve zulüm dolu uygulamalar olmuş. Âlimler haksız yere asılmış! Bunlar doğru mu değil mi; araştırılsın. İtibarı zedelenenlere itibarları iade edilsin, diyor. Sen moralini bozma. Aynen çalışmaya devam et.

Düşündüm: Erbakan bir siyasetçi mi bir dava adamı mı? Dava adamı diyorduk ama kulaktan dolma bilgilerle. Şimdi inandım ki o millete ve memlekete hizmeti koltuk için değil davası için yapıyor.

Şimdi soruyorum: Böyle bir Erbakan, kendi elleriyle yetiştirdiği, daha genç yaşta koca İstanbul’un İl başkanlığına layık gördüğü Recep Tayyip Erdoğan’ı, hem de kendisinin ve arkadaşlarının on yıl siyasetten men edildiği, partisinin defalarca kapatıldığı, onun imanı ve davası bahane edilerek, kırk yılda ciğerinden kamışına kan üfleyerek verdiği mücadeleyle yetiştirdiği o müstesna gençliğini 28 Şubat’ın mülevves çamurlarına sürükleyenlere karşı öz gönülden eleştirmesi gerçek midir? Siz inandınız mı o eleştirilerine?

Yoksa o akıl, feraset yüklü insanın Tayyip Beye bir koruma kalkanı mıdır?

İşe yaramış mıdır?

Bir gün itiraf edenler çoğalacak.

Bir gün Tayyip Bey bunları yazacak; öğreneceğiz. Vesselam. 


Anahtar Kelimeler: Erbakan' gözüyle Recep Tayyip Erdoğan
Haberi Sesli Oku

İŞ İLANLARI

ÖTEKİ GÜNDEM

Bosna'nın Özgürlük Sembolü Aliya İzzetbegoviç: Bağımsızlık Mücadelesinin Yıl Dönümünde Anıyoruz


Öteki Gündem

Simpsonlar Trump'a yönelik suikast girişimini de bildi mi? Trump Suikastını Öngörmüşler mi?


Öteki Gündem

Simpsonlar, Trump'ın 2024 başkan adaylığı öngördü iddiası


Öteki Gündem