Tarih: 19.11.2020 13:36

MÜSİAD EXPO 2020 Ticaret Fuarı

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL (AA) - Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan ve üç sac ayağı üzerine bina edilen iktisadi gelişim seferberliğini yürekten desteklediklerini belirterek, "Piyasalara güven telkin edildiği zaman Türkiye’nin güçlü jeopolitik avantajı sayesinde yabancı yatırımcıların gözünde yeniden bir cazibe merkezi haline nasıl geldiğini kısa süre içinde test etmiş olduk." dedi.

Kaan, Anadolu Ajansı'nın Global İletişim Ortağı olduğu MÜSİAD EXPO 2020 Ticaret Fuarı ile eş zamanlı düzenlenen 24. Uluslararası İş Forumu’nda (IBF) yaptığı konuşmada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi öncesinde giderek Asya’ya kayan üretim ve tedarik hatlarının, Çin’in başını çektiği yeni siyasal yönetim modellerinin ve tüm dünya üretim çıktısını Çin kaynaklı girdiler üzerinden riskli bir şekilde planlayan küresel ekonomik denklemin çöktüğünü ifade etti.

Kaan, Çin üzerinden kurulan denklem ve ABD-Çin arasında kendine bir denge noktası bulmaya çalışan dünya ekonomisinin riskleri daha mantıklı bir düzen içinde dağıtarak kendini gelecek olası şoklara karşı daha güvenli limanlara doğru çekeceğini söyledi.

Pandemi sürecinin dijital dönüşüm ve gerisindeki sermaye gücünün nasıl kuvvetli bir aktör olarak yaşantılar, kurallar ve nesiller üzerinde etkin olduğunu ispatladığını dile getiren Kaan, bu etkinin giderek artan boyutlarda herkesi yeni bir sosyo-kültürel kurallar seti ile baş başa bırakacağına işaret etti.

Kaan, mevcut bütün ekonomik göstergelerin, ekonomik büyümenin ancak salgının açık ve öngörülebilir bir biçimde kontrol altına alındıktan sonra eskiye dönebileceğine işaret ettiğini ifade ederek, “Söz konusu tüm belirsizliklere rağmen, Kovid-19’un küresel sistemde köklü dönüşümlere neden olacağı tartışmasız bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Kovid-19 krizinin, Avro Bölgesinin uzun süredir derin bir krizle boğuştuğu, Japonya’nın içinde bulunduğu durgunluğu bir türlü aşamadığı, diğer Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS) ülkelerinin Çin’in dinamizminin oldukça gerisinde kaldığı, Çin-ABD gerginliğiyle yön alan küresel ticaretin gün geçtikçe daha da gerildiği bir ortamda patlak verdiğini göz önünde bulundurmalıyız.” dedi.

G-20’nin her geçen gün ABD ve Çin’den oluşan bir G-2 yapısına kaymasının, küresel ekonominin diğer bütün aktörleri adına ciddi bir tehlike olduğunu kaydeden Kaan, “Bu nedenle yeni dönemde, başta G-20, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi küresel sistemin başlıca kurumlarının yeniden düzenlenmesine yönelik eleştirel ve ortak bir politik dil geliştirmeliyiz. Virüs salgını sonrası dönemde daha da sert geçeceğini tahmin ettiğimiz küresel hegemonya mücadelesinin önde gelen aktörlerinin, Türkiye’yi hesap dışı tutarak masadaki yerini koruması mümkün değildir.” açıklamasını yaptı.


- "Türkiye, dünyanın pek çok ülkesinin aksine kaynak fakiri bir ülke değil"


Kaan, ABD, Avro Bölgesi, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Rusya, Meksika ve Endonezya gibi birçok ülkenin negatif büyüme eğiliminin sürdüğü yılın üçüncü çeyreğine ilişkin son verilerin, Türkiye ekonomisinin bu dönemde güçlü bir büyüme sergilediğini gösterdiğini belirtti.

Türkiye’nin dünyanın pek çok ülkesinin aksine kaynak fakiri bir ülke olmadığını dile getiren Kaan, "Bize düşen ise reel ekonomi politikalarını ham madde, sermaye ve iş gücü piyasalarının yeni gerekleri ve beklentileri doğrultusunda kararlılıkla devam ettirmektir." şeklinde konuştu.

Kaan, dünyanın, tanımı değişen ve belki de ilerleyen süreçte muhtevası da değişecek olan para kavramına alternatif çözümler geliştirmekte olduğunu ifade ederek, “Dünya, finansal piyasaların bilhassa türev piyasalarda şişirilmiş para stoku karşısında reel ekonomik dengeleri yeniden yerine oturtmak için ciddi bir çaba sarf etmektedir. Bugün trilyon dolarları bulan para transferleri tek tuş ile ileriki bir tarihe yönelik yapılabilmekte, para, bankacılık sisteminde sürekli hareket etmekte ancak gerçeklik olgusundan da gitgide uzaklaşmaktadır.” yorumunda bulundu.


- "İktisadi gelişim seferberliğini yürekten destekliyoruz"


“Bir ülkede para gücünü onun üretim ve yatırım gücü belirler. Bizler finansal politika araçları ile reel ekonomik kaideleri açıklamaya hatta çözmeye çalışırsak hem sistemdeki parayı atıl kalmaya mecbur bırakır hem de gelişim için esas olan yatırım ve üretim gücünden mahrum kalırız.” ifadelerini kullanan Kaan, şunları kaydetti:

“Bu nedenle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan ve üç sac ayağı üzerine bina edilen iktisadi gelişim seferberliğini yürekten destekliyoruz. Piyasalara güven telkin edildiği zaman Türkiye’nin güçlü jeopolitik avantajı sayesinde yabancı yatırımcıların gözünde yeniden bir cazibe merkezi haline nasıl geldiğini kısa süre içinde test etmiş olduk. Ancak bundan sonraki süreçte de bu kararlılığın devam etmesi ve bilhassa makro bir üretim politikasına geçilerek ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan maliyet enflasyonu riskini azaltacak girdi ve yarı mamül üretimlerinin de ithalat yönlü değil milli üretim hamlesiyle gerçekleşmesini temenni etmekteyiz.”

Kaan, “İyi bir yola çıktık. Bu seferberlikte yeni iktisadi yol haritamızın hem doğrudan yabancı yatırımları çekmek hem de milli üretim kapasitemizi artırmak ve böylece paramızın gücünü yeniden değerlemek adına olumlu sonuçlar doğuracağına da güvenimiz tamdır.” değerlendirmesinde bulundu.

MÜSİAD Kurucu Başkanı ve IBF Başkanı Erol Yarar ise virüs ekonomisinin kalıcı bir ekonomi olduğunu ve tedbirlerinin sürekli olmak zorunda olduğunu ifade etti.

Yarar, “İşletmeleri açık tutmak, tedbirleri artırmak, denetimleri artırmak ve bölgesel kontroller yapmak gibi iktisadi ayakta tutacak ama firmaları da sürekli destekleyecek bir yapıya kavuşmamız lazım. Hükümetimiz, bu konuda ciddi tedbirler aldı. Bunları fazlasıyla, ikinci dalganın tesirlerini de bertaraf etmek için hem Türkiye de hem dünya da diğer ülkelerde uygulandığını Allah’ın izniyle görürüz.” değerlendirmesinde bulundu.







Orjinal Habere Git
— HABER SONU —