İSTANBUL (AA) - Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Şu anda normalleşme konusunda önemli bir gelişme görüyorum. TCMB'nin verdiği mesajlar kuvvetli. Sadece mesaj değil uygulamalar da var." dedi.
İş Bankası tarafından Dünya Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen, İş'le Buluşmalar Toplantısı'nın 43'üncüsü, "Yeniden Şekillenen Dünyada Türkiye'yi Geleceğe Taşımak" başlığıyla çevrimiçi gerçekleştirildi.
Etkinlikte konuşan Bali, yeni dönemde Türkiye'yi geleceğe taşımanın birinci adımının "makro ekonomik istikrarı sağlamak" olduğunu kaydederek, ekonomik politikanın bütün amaçlarını optimize edecek şekilde sağlanacak makro ekonomik istikrarın öneminden bahsetti.
Bali, "Bundan öngörülebilirlik anlıyoruz. Hane halkı, üretici ve ticari kesim dahil bütün ekonomik aktörlerin doğru işleyen bir mekanizmada ve öngörülebilirliği olan bir ortamda doğru hareket ediyor olması bizatihi ekonomik etkinlik anlamına gelir. Bu bozulduğunda kararlar buna göre oluyor. Yatırımcı, tüketici kararlarında rasyonel hareket edemez hale geliyor." diye konuştu.
Serbest piyasa mekanizmasının göstergelerinin kısa dönemli bazı etkilerle değiştirilmesi halinde karar alıcılara yanlış sinyaller verilebildiğini anlatan Bali, "Karar alıcılar ona göre hareket ettiği için kısa dönemde doğru çalıştığını zannettiğiniz işlerin karşılığı olmuyor, tahrip edici sonuçları çıkıyor bu defa. Karar alıcılara öngörülebilir bir makroekonomik bir istikrar sunmalısınız." açıklamasında bulundu.
- "Normalleşme konusunda önemli adımlar görüyorum"
Adnan Bali, küresel salgının, ekonomik aktivitelerdeki yavaşlamanın, para politikasına ilişkin bazı belirsizliklerin, serbest piyasa kültürüyle bağdaşmayan bazı uygulamaların, yükselen enflasyonun ve dış ilişkilerdeki problemlerin ülke ekonomisine olumsuz etkilerinden bahsederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şu anda normalleşme konusunda önemli bir gelişme görüyorum. TCMB'nin verdiği mesajlar kuvvetli. Sadece mesaj değil uygulamalar da var. Politika faizinin sadeleştirilmesi, haftalık repo işlemlerine bağlanması, bununla piyasada öngörülebilirliğin artması... Enflasyonda kalıcı olduğuna ikna olunmayan bir süreç olmadığı sürece sıkı para politikası duruşunun değiştirilmeyeceği mesajları, bunda sapma olursa ilave sıkılaştırma yapmaktan kaçınılmayacağının ilan edilmesi ve bunun yapılması..."
Bali, küresel anlamda ekonomik aktivite arttıkça bunun enflasyonu da ivmelendireceğini belirterek, emtia fiyatlarında beklenen artışa değindi.
- "Yüksek faizden bankalar mutlu olmaz"
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Bali, bankaların faiz oranlarına ilişkin eleştirilere dair şu açıklamalarda bulundu:
"Sanayicilerimiz, üreticilerimiz var burada. Bir faiz artışı karşısında bankacılık sisteminin durumunun ne olduğu anlaşılmak isteniyorsa; en çok kullandıkları ham maddenin fiyatı arttığında ne oluyorsa bizde de o oluyor. Aynı mekanizma. Hangi girdiyi en fazla kullanıyorlarsa, en kısa sürede en çok hangisinin fiyatı yükselmiş ve işine olumsuz etki yapmışsa aynısı bizde yaşanıyor. Onun için burada önemli olan ticarette fiyatların genel seviyesi, faizinin seviyesi değil marjın ne olduğu. (Faizsever diye) Bir şey yok. Yüksek faizden, tasarruf fazlası olup bunu faizde değerlendiren ve tek taraflı kişiler mutlu olur."
Bali, ilgili soru üzerine, bu etkinliğin Türkiye İş Bankası Genel Müdürü olarak katıldığı son İş'le Buluşmalar Toplantısı olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Müşteri dünyası, insan ilişkileri anlamında bağlantımın kopacağı bir şey asla düşünülemez. Aktif iş hayatının getirdiği yoğunluklardan daha bağımsız daha üst bir bakış açısı geliştirerek yetkili kurulların da onayı olursa yönetim kurulunda katkı koymaya çalışacağım, tecrübelerimi aktarmaya devam edeceğim. Ancak icrai kadrolarımızın kararlarının yerindeliği açısından herhangi bir iddiamız olmayacak."
- "100 liralık alışverişin 22 lirası internetten yapılır hale geldi"
Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran ise müşteri sayılarının 20 milyonun üzerinde olduğunu belirterek, üzerlerine düşen görevin, dönemin getirdiği müşteri davranışlarındaki değişimleri görebilmek ve okuyabilmek olduğunu ifade etti.
Aran, her dönemin müşteri ile etkileşiminin ve müşteri tercihlerinin farklı olduğuna vurgu yaparak, "Dijitalleşme bir trend değil, gerçekten bir ihtiyaç ve bu yapılmak zorunda. Yapılsa da olur kategorisindeki bir şey değil, hayati, yaşamsal bir dönüşümden bahsediyoruz." dedi.
Girişimci ve yönetici olarak eski ürünler ve iş modelleriyle vedalaşabilmenin gerektiğini aktaran Aran, yeni iş modeli ve yeni ürünlere geçmenin başarılmasının gerektiğini dile getirdi.
Aran, salgın döneminde müşteri hizmetleri birimine 500 yeni istihdam yapmak durumunda kaldıklarını ve çalışanlarının evden çağrı alabilmeleri için gerekli düzenekleri kurduklarını söyledi.
Salgının bir çok şeyi etkilediğini dile getiren Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Esnek iş modeli, evden çalışmaya verilen destekler, organizasyonel değişiklikler ve hatta bankamatikteki nakit yükleme bile etkileniyor. İnsanlar bankamatiklere artık çok az gidiyorlar ve gittiklerinde daha yüksek tutar çekiyorlar. Yani, müşteri davranışları değişiyor. Sizin nakit yüklemeyle ilgili stratejinizi değiştirmeniz gerekiyor. 100 liralık alışverişin 22 lirası internetten yapılır hale geldi. Dolayısıyla internetten alışverişi destekleyecek ürünleriniz yoksa, sanal post cihazınız, sanal kredi kartınız, internetten alışverişe yönelik bir aksiyon planınız yoksa bu tür değişimlere ayak uydurmakta zorlanıyorsunuz."
Aran, geleceğin bankacılığının platformlar üzerinden gerçekleşeceğini, ödeme sistemlerinin de bunun ayrılmaz bir parçası olacağını bildirdi.
Dijital para konusuna değinen ve konunun verimlilikle ilgili olduğunu ifade eden Aran, "Geleceğin bankacılığı, fiziksel paranın olmadığı, dijital paranın olduğu, dijital paranın dijital ödeme sistemleriyle iç içe geçtiği, ihracatın da ithalatın da bu platformlar üzerinden yapılabildiği bir gelecek olacak." değerlendirmelerinde bulundu.
- "Tüm ülkelerin aşılama süreci 2024'lere kadar sürecek gibi duruyor"
Türkiye İş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürü ve Başekonomist İzlem Erdem de 2020 ikinci çeyreğinde dünya ekonomisinin çok sert bir ani duruş yaşadığını belirterek, "Hemen hemen bütün ülkeler etkilendi ve global kriz döneminde bile görmediğimiz daralmalar yaşandı. Fakat devamında politika yapıcılar o kadar hızlı hareket ettiler ki çok hızlı hem ekonomileri harekete geçirmek hem de sosyal hayatı kısıtlayıcı tedbirler birlikte uygulandı." dedi.
Bu sürecin devamında genişleyici politikaların etkilerinin çok net bir şekilde hissedildiğini vurgulayan Erdem, ekonomik aktivitelerin ayakta tutulması amacıyla dünya milli gelirinin yüzde 15'i büyüklüğünde destek paketlerinin uygulamaya konulduğunu hatırlattı.
Destek paketlerinin ülkeler bazında farklılık arz ettiğini ifade eden Erdem, "Bazı ülkelere baktığımızda kamunun doğrudan bütçe imkanlarını kullandığını gördük. Bizim de dahil olduğumuz grupta da bütçe destekleri nispeten daha sınırlı kalırken, ekonomilere daha çok kredi kanalı üzerinden destek gördük. Bunun sonucunda da dünya da borçluluk düzeylerinin arttığını görüyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.
Erdem, 2021'e başlarken en umut verici şeyin aşı çalışmaları olduğunu bildirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine baktığımızda sanıyorum ki 327 milyon doz aşı şu ana kadar uygulanmış durumda. Ama tabi 327 milyon doz aşı dünyanın sayılı ülkelerine dağıtılabildi. Yine WHO'nun açıklamalarına göre üretilen aşıların yüzde 75'i dünya milli gelirinin yüzde 60'ını elinde tutan 10 ülkeye dağıldı. Dolayısıyla da 130 ülkenin henüz aşıya erişimi yok. Dolayısıyla sizin komşunuz virüse bağışıklık kazanamadığı durumda ülke olarak sizin tek başınıza aşı olmanız yeterli olmayacak. 2021 sonuna kadar sadece gelişmiş ülkelerin aşılamaları tamamlamış olması yetmeyecek, bu süreç 2024'lere kadar sürecek gibi duruyor."
- "2021'de birçok ülkenin yüksek oranda büyüme bekleniyor"
İzlem Erdem, 2021'de geçen senenin baz etkisiyle birlikte dünya genelinde birçok ülkenin alışılagelmişin dışında yüksek oranda büyümesinin beklendiğine dikkati çeken Erdem, bu daralma sürecinde küçücük bir umudun dahi piyasaları hemen hareketlendirmeye başladığını ifade etti.
Fed'in her ne kadar düşük faiz politikasının en azından 2023'e kadar devam edeceğini söylese de, piyasa faiz oranlarında özellikle 30 yıllık ABD tahvil faizleri seviyesinde 2019 yılındaki beklenti seviyelerine bir dönüş olduğunu hatırlatan Erdem, "Bu da şu demek oluyor, Fed her ne kadar piyasa faizlerinin düşük kalacağını söylese de piyasa Fed daha erken faiz artırmak zorunda kalacak. Bu söylem dahi emtia fiyatlarını çok sert yukarı hareket ettirdi." dedi.
Erdem, bu durumun da portföy akımlarını gelişmiş ülkelere yönlendirdiğini aktararak, söz konusu çıkış hamlelerinin de kurda dalgalanmalara sebep olduğunu söyledi.
Konuşmasını Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerle tamamlayan Erdem, açıklamalarını şöyle tamamladı:
"Biz yıllardır enflasyonu politikalarımızda öncelikleyemedik, çünkü başımıza gelmedik şey kalmadı. Haklı olarak da politika yapıcılar daha büyüme tarafında önceliklendirdiler. Enflasyonu aşağı çekmemiz gerekiyor. Nisanda neredeyse herkes enflasyonun tepe yapacağını öngörüyor. Muhtemelen yüzde 16'yı biraz geçecek enflasyon ama sonrasında ama baz etkisi lehimize işleyecek. Merkez Bankası'nın da kasım sonrasında değişen politikalarının da çok etkisi var, sadeleştirdik hemen, belirsizlikleri kaldırdık. Böylelikle biz yıl sonuna doğru enflasyonun yüzde 11 bandına gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Ama büyüme üzerinde bir miktar baskı oluşturabilir. Büyümenin de yüzde 3,5-4 seviyesinde olacağını düşünüyoruz."