Tarih: 24.10.2020 10:55

Hareketsizlik kolajenin azalmasına neden oluyor

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL (AA) - Medipol Mega Üniversite Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Doç. Dr. Ali Balevi, ilerleyen yaş, sigara kullanımı, aşırı stres, hava kirliliği ve hareketsizliğin cilde esneklik ve canlılık veren kolajenin azalmasına neden olduğunu belirterek, “Bağ ve bağ dokularını oluşturan kolajen miktarı insan vücudu yaşlandıkça azalmaya başlar ve bir süre sonra yetersiz hale gelir. Yaşlanma ile artan kolajen kaybı cilt kuruluğu, kırışıklık, selülit, eklem rahatsızlıkları gibi sorunlara sebep olur." ifadelerini kullandı.

Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Ali Balevi, kolajen hidrolizatının, vücutta kolajen yapımını arttırması sebebiyle kemik ve cilt sağlığını düzenleyici gıdalarda kullanılan popüler bir bileşen haline geldiğini aktardı.

Balevi, "Son dönemlerde cilde kaybettiği kolajeni kazandırmak için takviye olarak tablet, kapsül, toz, sıvı ve hatta sakız şeklinde satışa sunulan ürünler sıkça tercih ediliyor" ifadelerini kullanarak, bu ürünlerin mutlaka uzman kontrolünde, bilinçli bir şekilde kullanılmasının önem taşıdığını kaydetti.

Son yıllarda fonksiyonel gıdalar ve besin destekli gıdaların üretiminde kolajen hidrolizatının kullanıldığına dikkati çeken Balevi, “Yapılan klinik çalışmalarda kolajen hidrolizatının eklemleri hasarlardan koruduğu, güçlendirdiği ve osteoartiritis, romatizma gibi rahatsızlıklarda oluşan ağrıları azalttığı, kemik yoğunluğunu önemli düzeyde arttırdığı ve cilt sağlığını düzenlediği gözlenmiştir. Kolajen peptit olarak da bilinen kolajen hidrolizatı sığır, domuz ve balık derisinden elde edilmektedir. Kolajen asit ve enzim hidrolizi ile yıkıma uğramakta olup besin destekli gıdalar ve kozmetik uygulamalarında bir protein katkısı olarak yaygın biçimde kullanılır.” ifadelerini kullandı.

- "Farklı kolajen tiplerinin de farklı dokularda farklı yoğunlukta oldukları biliniyor"

Balevi, “Farklı kolajen tiplerinin de farklı dokularda farklı yoğunlukta oldukları biliniyor. Örneğin cildin yüzde 70’ini kolajen tip 1 ve 3 oluşturuyor. Bu durumda eğer kolajeni cildinize destek için kullanacaksanız tip 1 ve 3 kolajen karışımlarını özellikle de tip 1 kolajen tercih etmeniz lazım. Saç ve tırnaklarınızın bütünlüğü için de kolajen lazım. Onları desteklerken de tip 1 ve tip 3 kolajen karışımlarından faydalanabilirsiniz.” yorumunda bulundu.

Balevi, egzersizin, kolajen yapımına destek veren en etkili yol olduğunu aktararak, “Düzenli egzersiz yapın. Sağlıklı ve dengeli beslenerek; protein, vitamin ve mineralleri gerçek gıdalardan almaya çalışın. Kemik suyu, yumurta, balık, fasulye gibi yiyecekler bu konuda idealdir. Kolajen üretimini artırmak ve var olanı korumak için etkili yollardan biri de bir vitamin A türevi olan retinol kullanmaktır. Retinol yanında vitamin C serumlar da antioksidan etki ile kolajen yıkımını azaltır. Cildinizi kolajen yıkımından korumak için sigarayı bırakın, güneşten mutlaka korunun, düzenli ve yeterince uyuyun, şeker ve rafine edilmiş ürün tüketmeyin. Deride kolajen üretimini uyaran lazer, fraksiyonel radyofrekans, dermapen, dermaroller, PRP uygulamaları bir dermatoloji uzmanı tarafından yaşa ve ihtiyaca göre seçilerek düzenli olarak uygulanmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Kolajenin bilinçsiz kullanıldığında yararı kadar zararı da bulunabileceğine dikkati çeken Balevi, “Doğru kullanıldığında kolajen cilt sağlığının iyileşmesine, eklem ağrılarının hafifletilmesine yardımcı olur. Osteoporoz gibi kemik bozuklukları riskini azaltmaya yardımcı olur. Yaşa bağlı kas kütlesi kaybı olan kişilerde kas büyümesine ve gücünün artmasına yardımcı olur. Ateroskleroz gibi kalp rahatsızlıkları ile ilişkili risk faktörlerini azaltmaya yardımcı olur. Beyin, kalp ve bağırsak sağlığının gelişmesine, kilonun kontrol edilmesine, saç ve tırnakların sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ancak kolajen takviyesine başlanmadan önce doktora danışılması çok önemlidir.” açıklamasını yaptı.

- “Kolajen eksikliğinin en önemli belirtilerinden biri eklem ağrılarıdır”


Balevi, ilerleyen yaş, sigara kullanımı, aşırı stres, hava kirliliği ve hareketsizliğin cilde esneklik ve canlılık veren kolajenin azalmasına neden olduğunun altını çizerek, “Bağ ve bağ dokularını oluşturan kolajen miktarı insan vücudu yaşlandıkça azalmaya başlar ve bir süre sonra yetersiz hale gelir. Yaşlanma ile artan kolajen kaybı cilt kuruluğu, kırışıklık, selülit, eklem rahatsızlıkları gibi sorunlara sebep olur. Genç yaşlarda vücut tarafından sık üretilen kolajen, yalnızca yaşın ilerlemesi ile değil sağlıksız beslenme, stres, sigara, güneşe fazla maruz kalma ve C vitamini eksikliği gibi nedenlerle de azalır. Kolajen içerikli besinler ve düzenli olarak kullanılacak kolajen takviyesi ile cilt, eklem ve kaslara kolajen desteği vermek mümkündür.” yorumunda bulundu.

Balevi, kolajen eksikliğinin en önemli belirtilerinden birinin eklem ağrıları olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Aynı zamanda tırnak ve saçlarda kırılma, hareket kayıpları, yüz ve gözde çukur görünüm, diş eti kanaması, cilt yüzeyinde kırışıklık, selülit oluşumu, vücutta ortaya çıkan morluklar, burun kanaması ve aşırı yorgunluk belirtilerdendir. Kolajen eksikliği yukarıdaki sorunlara ek olarak bağ dokusu, eklem ve kıkırdak ile beraber cilt görünümünü olumsuz yönde etkiler. Cilt yüzeyindeki kolajen eksikliği belirtileri ise nem dengesinin bozulması, cilt kuruluğu, sarkma, kırışıklık, renk eşitsizliği, yanık, kesik ya da yaralanma halinde iyileşme sürecinin uzaması, solgun cilt görünümü ve kazayağı oluşumu şeklindedir. Eklemler, kıkırdak ve bağ doku üzerinde kolajen eksikliği belirtileri de kas kütlesinde azalma, spor yaralanmalarından sonra iyileşme sürecinin uzaması, kemik yapısında güçsüzlük, kıkırdak dokuda yıpranma, hareket sırasında eklem ağrıları olarak sıralanmaktadır. Saç ve tırnak sağılığı da bu proteinin eksikliğinde ciddi anlamda zarar görür. Saçın uzama süresi artarken saç dökülmeleri de başlar. Ayrıca tırnakların soyulması ve kırılması gibi durumlar da yaşanabilir.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —