Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan öncülüğünde uzun süredir üzerinde çalışılan, makroekonomik istikrar politikaları ve yapısal politikaları içeren ekonomik paket, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçen hafta açıklandı.
Makroekonomik alanda "kamu maliyesi", "fiyat istikrarı", "finansal sektör", "cari açık", "istihdam" ve "yapısal politikalar" başlıklarını kapsayan reformlar; yapısal alanda ise "kurumsal yönetişim", "yatırımların teşvik edilmesi", "iç ticaretin kolaylaştırılması", "rekabet" ile "piyasa gözetimi ve denetimi" temelinde oluşturuldu.
Erdoğan: Ekonomik reform paketimiz, Türkiye’yi geleceğe güvenle taşıyacak, somut ve çözüm odaklı politikalar içeriyorReformların "faizsiz finans sisteminin güçlendirilmesi" başlığında ise Faizsiz Finans Kanunu'nun çıkarılacağı, Merkezi Danışma Kurulu oluşturulacağı, katılım finansı derecelendirme sisteminin hayata geçirileceği ve katılım finans tahkim mekanizmasının kurulacağı belirtildi.
"Faiz hassasiyetine sahip kitlelerin sermayeleri ülkemize katkı sağlayacak"Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İslam İktisadı ve Finansı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayındır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu reformların toplumun her kesimini ilgilendiren önemli eylem maddeleri içerdiğini belirterek, programda öne çıkan maddelerden birkaçının faizsiz finans sistemini doğrudan ilgilendirdiğini söyledi.
Mevcut 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'ndan bağımsız olarak tüm katılım finans sektörünü tek bir çatı altında toplayan müstakil bir Faizsiz Finans Kanunu'nun çıkarılacak olmasının büyük bir boşluğu dolduracağını ifade eden Bayındır, "Ülkemiz katılım bankacılığının en büyük eksiği, 40 yıllık geçmişine rağmen henüz bir özel kanununun olmamasıdır. Halihazırda katılım finans kurumları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında faaliyet göstermekteler. Bu kanunun ruhu ve teknik yapısı faiz esaslı olarak dizayn edilmiş olduğundan katılım finans kurumlarını da ister istemez faizli işlemlere zorlamaktadır." diye konuştu.
Malezya'nın, faizsiz finans sisteminde her türlü kanun ve yönetmeliği tamamlayarak bu alanda diğer ülkelere rehberlik eder hale geldiğini belirten Bayındır, şunları kaydetti:
"İngiltere; yaptığı düzenlemeler, oluşturduğu kurumlarla öyle bir sistem kurmuş ki dünyadaki birçok faizsiz bankayı adeta kendisine mahkum hale getirmiş, geliştirdiği İslami para ve sermaye piyasası ürünleri ve mevzuatı ile İslami sermayenin de İngiltere'ye akmasını sağlamıştır. Ülkemiz, İslami finansı uygulama ve bu alandaki yabancı sermayeyi çekme bakımından İngiltere'den de, Malezya'dan da avantajlı konumda. Ülkemizin son yıllarda siyasi ve askeri alanlarda İslam dünyasında oluşturduğu olumlu imaj, İslam ülkelerindeki nakit fazlasının ülkemize yönelmesinin önünü açtı. Fakat bunun için eksikliklerimizi gidermemiz lazım. Bankacılık, sigortacılık, fon yönetimi ve en önemlisi İslami ilkelere uygun para ve sermaye piyasası ürünleri alanındaki hukuki altyapı eksikliklerinin bir an önce giderilmesi gerekir."
Bayındır, İslami finansın ruhu ve ilkeleri ile tam uyumlu müstakil bir Faizsiz Finans Kanunu'nun çıkarılmasın sisteme yönelik şüpheleri gidererek sektöre güveni artıracağını, gerek içeride gerekse yurt dışında faiz hassasiyetine sahip kitlelerin sermayelerinin ülke ekonomisine katkı sağlayacak şekilde piyasalara akmasına zemin oluşturacağını söyledi.
"Tahkim Komisyonu, İslami finans sektörünün güvenilirlik ve dinamizmini geliştirecek"Prof. Dr. Servet Bayındır, reform programında ifade edilen Merkezi Danışma Kurulu'nun İslami finansa ilişkin ilke ve standartları üretip yayımlaması, kurumlar arasındaki uygulama farklılıklarının giderilmesi noktasında hakemlik yapması, sektörü İslami finansal ilkelere uyum noktasında gözetip denetlemesi, böylece sistemin içeride ve dışarıda güvenilirliğini temin etmesinin beklendiğini kaydetti.
Küreselleşme, dijitalleşme ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerle birlikte sermayenin milli aidiyetinin ortadan kalkıp küresel bir varlık haline geldiğini belirten Bayındır, şöyle devam etti:
"Bu durum, tarafların hak ve sorumluluklarının hangi ülke hukuki otoritesine emanet edileceği noktasında dönüşüme yol açtı. Sermaye sahipleri, artık sözleşme şartlarını ve yetkili hukuki otoriteleri kendileri belirlemeye başladı. İhtilafların çözümünde ya diledikleri ülke mahkemelerinin yetkili olması ya da kendi koştukları şartları haiz heyetlerin vereceği kararları tanır hale geldiler. Tahkim konusu bu aşamada gündeme gelmektedir. Dolaysıyla reform programındaki Uluslararası Tahkim Komisyonu, İslami finansa ilişkin uluslararası nitelikli ihtilafların çözümünde hakemlik rolü üstlenecek, yatırımcıya güven telkin edecek, ihtilafların mahkeme koridorlarında yıllarca sürüncemede kalmadan kısa sürede çözülmesini sağlayacak ve böylece ülkemizdeki İslami finans sektörünün güvenilirlik ve dinamizmini geliştirecek bir yapı görevini üstlenecektir."
"İslami derecelendirme kuruluşu önemli bir boşluğu dolduracak"Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Bayındır, İslami finansın temelinde sistemin hile ve aldatmadan uzak, reel, nitelikli, ticari karakterli bir yapısının olduğunu vurguladı.
Bayındır, devamla şunları kaydetti:
"Sistemin olmazsa olmaz şartı; faiz, kumar, aşırı spekülasyon, sıfır toplamlı fiktif nitelikli türev işlemler, haram nitelikli tüm sektör ve uygulamalardan arınmış olması. Bunlara ister doğrudan ister örtülü şekilde, dolaylı yollarla başvurulsun fark etmez, yasaktır. İşte derecelendirme uygulaması bu noktada gündeme gelmektedir. Hangi işlemlerin faizsiz ilke ve standartlar ile uyumlu hangilerinin uyumsuz olduğu hususunu derecelendirme kuruluşları yukarıda belirtilen ilkelerden hareketle oluşturulmuş kriterler bağlamında belirleyip ilan ederler. Bu bağlamda Uluslararası İslami Derecelendirme Kuruluşu gibi uluslararası nitelikli kurumlar yanında Karaçi, Kuala Lumpur, Nasdaq ve Dow Jones gibi yerel ve hatta sektörel bazlı İslami endeks kuruluşları vardır.
Ülkemizdeki mevcut katılım endeksi uygulamasını bu kapsamda değerlendirebiliriz. Yatırımcılar nasıl ki yatırım kararlarını, ilgili ülke ve şirketlerin risk ve getiri durumunu uluslararası risk değerleme şirketlerinin derecelerine bakarak veriyorsa İslami hassasiyete sahip sermayedarlar da yatırımlarında İslami derecelendirme kuruluşlarının verilerini baz alıyorlar. Aranan bu kriterlere katılım finans kurumları, sigorta şirketleri ve portföy yönetim kuruluşları da dahildir. Ancak ülkemizde İslami finans alanında yerli ve yabancı yatırımcıya yön verecek uluslararası düzeyde muteber ve bağımsız bir İslami derecelendirme kuruluşumuz mevcut değildir. Hatta İslam ülkelerinin hemen hiçbirinde bu çapta bir kurum yoktur. Dolaysıyla kurulacak olan bağımsız nitelikli İslami derecelendirme kuruluşu, hem ülkemiz hem de bütün İslam dünyası için önemli bir boşluğu dolduracaktır."
"Atılacak daha çok adım var"Prof. Dr. Servet Bayındır, son yıllarda faizsiz finans alanında önemli adımlar atıldığını belirterek, Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi bünyesinde Katılım Finans Dairesi Başkanlığı, Merkez Bankası bünyesinde Katılım Bankacılığı Müdürlüğü oluşturulmasının bu kapsamdaki önemli adımlardan olduğunu bildirdi.
Atılacak daha çok adım olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Bayındır, şöyle dedi:
"Mevcut katılım finans ürün ve uygulamalarının tümüyle gözden geçirilip İslami finansın ruhuyla uyumlu hale getirilmesi elzemdir. Finansal kurum ve ürünlerimizi doğal ve fıtri zeminde yeniden organize edip insanlığın hizmetine sunmamız, böylece tüm insanlığa örnek olmamız gerekmektedir. Mevcut sisteme yapılacak yamaların insanlığın derdine derman olamayacağı bir gerçektir. Bu amaçla faizsiz finansın özüne ve ruhuna uygun olarak ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimi verilmeli, tüm ekonomik sistemin faiz esaslı olmaktan çıkarılıp reel nitelikli faizsiz bir esasa yeniden konumlandırılması için çaba gösterilmelidir. Aksi takdirde atılacak adımlar günü kurtarmaktan öteye geçmeyecektir."
Bayındır, Türkiye'deki katılım finans kuruluşlarının en önemli sorunlarından birisinin İslami finans ilkelerine göre eğitim almış personelin azlığı olduğunu belirterek, sektördeki mevcut personelin bugüne kadar sadece geleneksel faizli bankacılık anlayışı temelinde eğitim aldığını söyledi.
Çalışan personelin katılım finansının ruhunu anlamakta sıkıntı yaşadığını ifade eden Bayındır, bu açığı kapatmak için İslami finans eğitimi verilen resmi ve özel kurumların sayısının artırılması ve mevcutların da kalitesinin artması noktasında destek olunması gerektiğini kaydetti.