- Kale Grubu Başkan Yardımcısı ve Teknik Bölüm Başkanı Osman Okyay: - 'Ar-Ge'ye ağırlık vermemiz gerekiyor. Hangi alanda yapacağız diye sorulursa da sistem entegrasyonu seviyesinde önemli bir kapasite, önemli bir bilgi birikimi oluştu. Bu
İSTANBUL (AA) – Kale Grubu Başkan Yardımcısı ve Teknik Bölüm Başkanı Osman Okyay, Ar-Ge'ye ağırlık verilmesi gerektiğini belirterek, “Sistem entegrasyonu seviyesinde önemli bir kapasite, önemli bir bilgi birikimi oluştu. Bu hiç azımsanmayacak bir şeydir. Şimdi alt sistemler ve alt sistemlerinin ihtiyaç duyduğu teknolojiler alanında bizim Ar-Ge yapmamız lazım.” dedi.
Okyay, Ticaret Bakanlığı'nın koordinasyonunda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından bu yıl 8'incisi düzenlenen "Türkiye İnovasyon Haftası”nın ikinci gününde yaptığı konuşmada, ülke için savunma sanayisi konusunun üç ana sebebinin Ar-Ge ve teknoloji kaynağı, ulusal bağımsızlığın yolu ve refah ve zenginlik olduğunu söyledi.
Bugün dünyanın en büyük 10 ekonomisinin yedi tanesinin, aynı zamanda dünyanın en büyük savunma ve havacılık sanayisine sahip olduğunu ifade eden Okyay, bunun önemli bir gösterge olduğunu dile getirdi.
Okyay, “Ulusal bağımsızlığın yolu dememin sebebi, savunma sanayisinde bağımsız değilseniz, milli ve bağımsız bir sanayiniz yoksa dış politikanızda ve birçok alanda da sınırlamalara tabisinizdir. Ar-Ge ve teknoloji diyecek olursak da bugün hayatımıza girmiş birçok ürünün, aslında çıkış kaynağı savunma ve havacılık sanayisidir.” açıklamasını yaptı.
Savunma ve havacılık sanayisi alanında ABD’nin, geliştirilen ürünler ve Ar-Ge'ye harcanan rakam anlamında lider pozisyonda olduğunu anımsatan Okyay, “ABD’nin savunma bütçesi, dünyanın geri kalan ülkelerinin savunma bütçesinin toplamına denk bir bütçe. Yani çok ciddi bir kaynak. 758-800 milyar dolar gibi bir rakam ayrılıyor. Bunun da içinde önemli bir oran Ar-Ge yardımı.” yorumunda bulundu.
Okyay, “Ülkemizde de şu anda Ar-Ge'ye ayrılan kaynak, gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'ini geçmiş vaziyette. Bu oran ilk etapta kulağa düşük gelse bile aslında hiç de az değil. Bu rakam çok çok daha düşüktü. Son yıllarda çok ciddi kaynak ayrılmaya başlandı. Hedef ne olmalı diye soracak olursak da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde üç diyebilirim.” şeklinde konuştu.
Grup olarak kuruldukları günden beri ülkeye değer katmak gibi çok önemli bir yolun yolcusu olduklarını belirten Okyay, “Bunu hep yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. 1957 senesinde Çanakkale, Çan gibi bir yerleşim bölgesinde ülkede üretilmeyen seramik fabrikası kurulması ne kadar öncülük, liderlik ve cesaretse bu bizim kurumumuzun DNA'larına işlemiş durumda. Biz ülkede yapılmayanı yapmak, dışa bağımlılıktan ülkemizin kurtulması yönünde çalışıyoruz, ana fikrimiz bu.” değerlendirmesinde bulundu.
Okyay, Ar-Ge'ye ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çekerek, “Sistem entegrasyonu seviyesinde önemli bir kapasite, önemli bir bilgi birikimi oluştu. Bu hiç azımsanmayacak bir şeydir. Şimdi alt sistemler ve alt sistemlerinin ihtiyaç duyduğu teknolojiler alanında bizim Ar-Ge yapmamız lazım. Ar-Ge kelimesini ikiye kırmak gerekiyor. Bunlardan biri araştırma, biri de geliştirme. Ülkemizde her şey, her ülkede olduğu gibi geliştirme ile başladı. Yani biz aslında ürün geliştiren bir ülkeyiz, araştırma altyapımızı da güçlendirmeliyiz.” dedi.
- "Her endüstri yapay zeka tarafından dönüştürülecek"
Mucit, yazar ve fütürist Ray Kurzweil ise değişim oranının çok hızlandığını ve her üç ila beş yılda iş planlarının ve endüstrinin her seviyesinin o dönemde büyük değişiklikler geçireceğinin dikkate alınması gerektiğini ifade etti.
Kurzweil, taşınan cihaz ve kullanılan ilaçların yaşlanmada hastalığın altında yatan genleri yeniden programlamak için teknikten stratejilere kadar derin bir dönüşümün erken aşamalarında olduğunu belirtti.
Alternatif olarak, her endüstrinin yapay zeka tarafından dönüştürüleceğinin altını çizen Kurzweil, “Doğrusal düşünceden üstel düşünceye geçmek bu yüzden çok önemlidir. İcatlardan yatırımlara ve romantizme kadar her şey için zamanlama çok önemlidir. Yarının ötesine baktığımızda, süper zeka ile birleşeceğiz.” dedi.
Kurzweil, 2030'larda en gelişmiş fikirlerin bulunduğu yakın korteksinin üst katmanının buluta bağlanacağına işaret ederek, “Bunu, kılcal damarlar vasıtasıyla beyne giden yakın kortikal modüllerimizle bulut arasında kablosuz iletişim sağlayan medikal nanorobotlar ile yapacağız, bugün aynı şekilde akıllı telefonlarınızda bulut ile kablosuz haberleşebiliyoruz. Akıllı telefonunuzun buluta bağlanarak yeteneklerini artırması gibi, aynı şeyi neokorteks olmadan da yapacağız. O zaman biyolojik ve biyolojik olmayan düşüncenin bir melezi olacağını düşünüyorum. Sonuç olarak daha akıllı veya müzikal, daha komik olacağız.” ifadelerini kullandı.
Kurzweil, insan ve makine, gerçek ve sanal gerçeklik veya iş ve oyun arasında net bir ayrım olmayacağının altını çizerek, “Akıllı nanorobotlar çevreye, vücudumuza ve beynimize derinlemesine entegre olacak, tam sanal gerçeklik sağlayacak, sinir sistemindeki tüm duyuları birleştirecek, ışınlama deneyimi yaşayacak ve insan zekasını artıracak. 2040'lara geldiğimizde insan zekasını bir milyar çoğaltacağız. Sadece zekamızı geliştirerek dünyanın en büyük zorluklarını çözebileceğiz, dünyayı değiştirecek araçlar bizim elimizde. Sorunları çözmek için insan hayal gücünü sınırlayan varsayımları sorgulama cesaretine ihtiyacımız var.” dedi.