Elazığ’da yaşayan ve 1 buçuk yaşında tandıra düşerek ayak parmaklarının tamamını kaybeden Savaş Apak, azmi ile birçok kişiye örnek oldu. Çocukluk yıllarında engelinden dolayı kendisi ile alay edilen Apak, konuşmalara kulak tıkayar
Elazığ’da yaşayan ve 1 buçuk yaşında tandıra düşerek ayak parmaklarının tamamını kaybeden Savaş Apak, azmi ile birçok kişiye örnek oldu. Çocukluk yıllarında engelinden dolayı kendisi ile alay edilen Apak, konuşmalara kulak tıkayarak çalışmaya devam etti. Şimdilerde çok sevdiği öğretmenlik mesleğini icra eden Savaş öğretmen, çocukların geleceğine yön veriyor.
Elazığ’da yaşayan 2 çocuk babası Savaş Apak, 1 buçuk yaşındayken annesinin ekmek yaptığı tandıra düşerek ayak parmaklarının tamamını kaybetti. Küçük yaşta bir çok zorluk çekerek hayata ve hayallerine sıkı sıkıya tutunan 40 yaşındaki Savaş Apak’ın başarısı ve azmi birçok kişiye örnek oldu. Parmaklarını kaybettikten sonra tedavisine devam eden ve hayali olan öğretmenlik mesleği için sınavlara hazırlanan Savaş Apak, Fırat Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümünü 3’üncü olarak tamamladı. Şimdilerde hayali olan öğretmenlik mesleğini yapan Savaş Apak, "Eğitim ve öğretim yıllarımda çok hakaret ve aşağılayıcı sözlere maruz bırakıldım ama bu beni kamçıladı ve hedeflerimi yapmamı kolaylaştırdı. Şimdilerde ise hayalini kurduğum öğretmenlik görevimi yapıyorum" dedi.
"Topalsın diye dalga geçiyorlardı"
1982 yılında annesinin tandırda ekmek yaptığı sırada tandıra düştüğünü aktaran Savaş Apak, "Tandır ekmeği yapımı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çok sık yapılan bir durum. Annem tandır yapıp ekmeği bitiriyor, ondan sonra ben o saatlerde uyuduğum için annem duş almak için banyoya giriyor. Ben o ara kalkıyorum kapıları açıyorum tandırın olduğu yere vardıktan sonra kapağını açıp içine düşüyorum. Çam ağaçlarının kozalaklarının olduğu gür bir ateşte yanıyorum. Annem tabi banyoda olduğu için duymuyor sokaktan geçen bir abimiz sesimi duyduktan sonra gelip beni tandırdan çıkarıyor. Bulunduğumuz yer, yeni yerleşim birimi olduğu için hastanede yok kucağına alıp beni hastaneye götürüyor. Hastaneden beni İzmir’e sevk ediyorlar. İzmir’de 6 ay kaldıktan sonra çıktım. Taburcu edildikten sonra ne annemi biliyordum ne de babamı biliyordum. İlkokulu Manisa’da okumaya devam ettik. Tabi o zamanlar çok zorlandım çünkü engelli bir bireye diğer arkadaşların yaklaşımı çok farklıydı. Aşağılıyorlardı, yargılıyorlardı, topalsın diye dalga geçip insanın gururunu incitebiliyorlardı. Çok şükür onları aştık ve kendimizi ifade edebildik. Azmettik, çalıştık ve çabaladık, bezmedik ve kendimize bir hedef koyup öğretmen olacağız dedik. Hedefim bilgisayar öğretmeni olmaktı fakat 28 Şubat nedeni ile meslek liselerinin önü kapandı. Çok güzel puanlar almamıza rağmen kendi alanımıza yerleşemedik, biz de yan dal olarak makine teknoloji öğretmenliğini kazanarak Fırat Üniversitesine geldik. Orada eğitimizi 4 yılda tamamladık ve bölümü 3’üncü olarak bitirdim. Daha sonra yüksek lisans yaparak Fırat Üniversitesi Mekatronik alanında tamamlayarak 10 yıldır öğretmenlik yapıyorum" diye konuştu.
"Aşılamayacak hiçbir engel yoktur"
Aşılamayacak hiçbir engelin olmadığını da aktaran Apak, "Engel kavramı benim için yanlış bir kelime. Ben de her insanın olduğu gibi normal bir insanım. Görevlerimi yerine getirebiliyorum. O yıllarda eğitim öğretim yıllarımıza başladığımızda alaylar, aşağılamalar, itilmeler ve kalkılmalar insanı kamçılıyor. Gerçekten de öyle beni kamçıladı. Ben o alaylara ve hakaretlere maruz kaldığımda kendime dedim ki siz görürsünüz ben bu işi başaracağım. Çünkü inanmanın başarmanın yarısı olduğunu öğrenmiş ve bunu ilke edinmiştim. Bunu ilke edinmem bana çok büyük kapılar açtı ve çok büyük hedefler koymamama neden oldu. Toplumda bazen neden aksıyorsun diyenler oluyor, ben de olabilir diyorum. Her sağlam insan bir gün engelli olabilir. O yüzden ne olur engelli bireylerle dalga geçmeyelim onları topluma kazandıralım ve onlarla ilgilenerek saygı ve sevgiyle yaklaşalım" şeklinde konuştu.