Ermenistan'ın hukuk tanımayan saldırı girişimlerine Azerbaycan angajman hakkıyla en sert karşılığı verdi. Ermeni askeri cephelerini bombardıman altına alan Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri SİHA'lar ve topçu atışlarıyla Erivan
Azerbaycan ile Ermenistan arasında 30 yıldır süre gelen çatışma ortamı, tarihinin en gerilimli ilişkisine doğru ilerliyor. 12 Temmuz tarihinde Ermenistan'ın ansızın Azerbaycan'ın kendi sınırlarında yer alan Tovuz'a saldırı gerçekleştirmesi, bardağı taşıran son damla oldu.
Saldırı sonrasında hemen harekete geçen Azerbaycan ordusu, Ermeni cephelerini bombardıman altına alırken, sınır bölgesinde uçuş gerçekleştiren SİHA'lar da çok etkili ve kuvvetli mühimmatlar ile Erivan'a ait askeri üslere saldırılar düzenledi. Saldırılar neticesinde yüzden fazla Ermeni askerinin hayatını kaybettiği açıklanırken, askeri üsler kullanılamayacak hale geldi.
Bir anda yükselen ve yapı itibarıyla Nisan muharebelerini hatırlatan Ermeni saldırılarına karşılık verilmiş olsa da, şimdilik iki ülke arasındaki gerilimli hava devam ediyor. Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Erkan Özoral, bölgede yaşananları ve süreci değerlendirdi.
"İÇTEN İÇE KAYNAYAN İHTİLAFLAR"
Azerbaycan Büyükelçisi Erkan Özoral, Ermenistan yönetiminin saldırgan tutumları nedeniyle yaklaşık 30 yıldır bu topraklar üzerinde ihtilafların yaşandığını belirtirken, fiili olarak arada ateşkes bulunmasına karşılık Erivan yönetiminin dağlık Karabağ konusundaki işgalci tutumu bölgedeki huzurun ve barışın sağlanmasına engel oluyor.
Büyükelçi Özoral iki ülke arasında yaşanan ve tarih boyunca devam eden süreç hakkında "Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerilim 30 seneden beri devam ediyor. Yukarı Karabağ problemi sebebiyle iki ülke arasında hiç bir zaman barış olmadı. Bağımsızlıklarını ilan eder etmez iki ülke birbirleriyle savaştı ve o tarihten, 1994 yılından bu yana iki ülke arasında fiilen bir ateşkes var. Bu tür anlaşmazlıklara bu bölgede "donmuş ihtilaflar" adı veriliyor. Fakat bakıldığı zaman bu ihtilafların hiç bir zaman donmadığı, içten içe kaynayarak alevlenme ihtimalinin bulunduğu hepimizin aklında. İşte yaşadığımız bu son olay da gerilim ve alevlenmenin yeni bir tezahürüdür." ifadelerini kullandı.
AZERBAYCAN TOPRAKLARINA YAPILAN SALDIRI
12 Temmuz tarihine bir anda tavan yapan gerilim, Ermenistan'ın Azerbaycan'ın öz topraklarına saldırmasıyla bu noktaya ulaştı Yine bir Ermeni saldırganlığı nedeniyle artan gerilim; Bakü'nün kendini yalnızca angajman kuralları dahilinde karşılık vermesiyle fiili bir savaşa dönmedi. Büyükelçi Özoral saldırı için şu ifadeleri kullandı:
"Gerilim 12 Temmuz tarihinde Ermeni birliklerinin Azerbaycan'ın Tovuz bölgesine saldırmalarıyla başladı. Bu saldırının özelliği Tovuz'un direkt olarak Azerbaycan'ın sınırlarında bulunan bir bölge olması. Saldırı Yukarı Karabağ'da gerçekleşmiş olsa bir takım gerekçeler gösterilebilir ancak bu saldırı doğrudan doğruya uluslararası hukuka aykırı bir eylemdir. İki ülke arasındaki anlaşmazlık olmayan, Ermenistan'ın da kabul ettiği sınırlar üzerinde gerçekleşti bu eylem. Dolayısıyla bu, Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ın gösterdiği yeni bir saldırganlık örneğidir. Biz bir an önce bu saldırıların sona ermesini diliyoruz. Bölgede barış ve istikrarın hakim olmasıyla sahanın refah bölgesi olabilmesi herkes gibi bizim de en büyük arzumuz. Maalesef bu çatışmalar sırasında Azerbaycan tarafından şehit olanlar var. Hepsine rahmet diliyoruz."
GERİLİMİ TIRMANDIRAN UNSUR
Donmuş ihtilaflar adıyla anılan iki ülke arasındaki sorun, aslında donmaktan öte ısınmaya ve her gün kaynayıp taşmaya daha yaklaşıyor. Bu noktada Ermeni yönetimnin tavırları sabırların taşmasına neden olurken, sağduyulu yaklaşmaya çalışan Azerbaycan, bu çatışmanın bir savaşa dönmemesini sağlamak için elinden geleni yapıyor. Ermenistan'ı kışkırtan ikinci, üçüncü ülkelerin bulunup bulunmadığı henüz bir kesinlik kazanmazken, Erivan'ın bu adımı yalnız başına atmış olması cesaretinin bulunmadığı hemen herkes tarafından konuşuluyor. Bu durum da "bazı ülkelerin" Ermenistan'a güvence ve garanti vermiş olabileceği ihtimallerini öne çıkarıyor.
Özellikle koronavirüs sürecinde gerçekleştirilen bu çatışma ortamı herkesi şaşırtırken, bu saldırının direkt olarak Azerbaycan'ın kendi topraklarında; Yani Karabağ gibi uluslararası ihtilafa neden olmayan bir bölgede yaşanmaması Ermenistan yönetiminin imkan verilmesi durumunda nasıl bir işgalci politika seyredeceğini açıkça gözler önüne seriyor. Özoral, Ermeni yönetiminin, halkını etkileyen yoksulluk ve salgınla mücadele gibi konuları gündemden uzakta tutma, gündemi değiştirme girişimleri olduğunu düşündüğünü ifade etti:
"Bu gerilimin her zaman tırmanma potansiyeli bulunuyor. Aynı şekilde 2016 yılında Nisan muharebeleri olarak tarihe geçen bir savaş yaşanmıştı iki ülke arasında. Şuan, Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerilimin çıkmasının beklenmeyeceği bir dönem içerisindeydik. Son derece şaşırtıcı oldu bu durum. İki ülke de koronavirüs salgınıyla mücadele ediyor. İki ülkenin de öncelikleri çatışma ve savaştan ziyade içerideki salgın hastalıkla mücadele etmek olmalı. Azerbaycan bu konuda çok başarılı çalışmalar yapıyor bizim de gördüğümüz kadarıyla. Koronavirüsle mücadele edebilmek için aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çeşitli ülkelerle iş birliği yapıyorlar. Buna mukabil Ermenistan, virüsün en çok tehdit ettiği ülkelerden biri olarak değerledirilebiliyor. Böylesi bir dönemde Ermenistan hükümetinin amacı herhalde iç gelişmelerden, ülkede yaşanılan sıkıntılardan dikkatleri başka yöne çekmek olmalı. Yoksa bu gerilimin birden bire ortaya çıkmasını izah etmek için sağlam bir zemin ve haklı bir gerekçe yok."
PAŞİNYAN'IN İKİ YÜZÜ
Yakın dönemde seçilerek "umut vadeden lider" imajı oluşturulan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, göreve ilk geldiği süreçte hem Azerbaycan hem de Türkiye ile olumlu ilişkiler kurma, gerilimi azatlma ve normalleşme sürecine geçme planları yaptıklarını ifade etti. Hemen her kouşmasında bu iki unsuru dünya kamuoyuna duyuran Paşinyan'ın bu ifadeleri yalnızca imaj çalışması için yaptığı, bu saldırıyla tescillenmiş oldu.
Büyükelçi Özoral, Başbakan Paşinyan'ın daha önce de söylemlerinin aksine barışçıl çizgiden uzakta bir yapıda yönetim sergilediğini ifade ederken, kışkırtma çalışmalarıyla gerilimin onun döneminde de yüksekte kaldığını belirtti.
"Olaylar zincirine baktığınız zaman Paşinyan'ın olumlu bir hava çizmesinin, bir imaj çalışması olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Paşinyan'ın bu zamana kadar bir çok kez yaptığı kışkırtıcı eylemler oldu. Karabağ'a gidip oralarda "burası Ermenistan toprağıdır" diye konuşmaları oldu.Oğlunu Karabağ'da askere gönderdi. Paşinyan dışarıdan görüldüğü gibi çok da barışçıl bir çizgi çizmedi. Aksine sürekli bir kışkırtma havası içerisinde oldu. Maalesef konuyu çözümünden uzaklaştıran bir politikaya sahip oldu. Pek tabii durumun bu noktaya gelmesinde dış etkenlerin de katkıları olmuş olabilir ancak meselenin bu hale gelmesine açıkçası Paşinyan'ın kendisi ortam hazırladı."
YENİ BİR SAVAŞ MI KAPIDA
2016 yılında yaşanan Nisan muharebeleri zamanından en son bu gerilimin yaşandığını ifade eden Türk Büyükelçi, yeni bir savaş ihtimalinin de olmaması adına özellikle Ermeni yönetiminin aklı selim ile hareket etmesi gerektiğini ifade etti:
"Umudumuz bu silahlı çatışmanın kimseye zarar vermeden sona ermesidir. Tabiki bir çatışma ortaya çıktığında bunun gerilimi tırmandırması, daha ağır sonuçlarının olması her olayda mümkündür. Fakat burada biz aklı selimin hakim olmasını umut ediyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak biz uzun zamandan beri şunu söylüyoruz: Azerbaycan ile Ermenistan arasında donmuş bir ihtilaf yok, aksine çok sıcak bir ihtilaf var. Bunun sıcaklığı Azerbaycan'da ki bir milyonu aşkın kaçkın ve göçgün tarafından çok yakından hissedilmektedir. Bu insanlar 30 senedir yerlerinden, yurtlarından edilmiş bir şekilde sıkıntılı bir durumda yaşıyorlar. Bu noktada donmuş bir anlaşmazlıktan söz etmek doğru değildir."
ULUSLARARASI ÇÖZÜM
Özellikle uluslararası siyasette de pek çok masada konuşulan Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşananlar, diplomasi yoluyla halledilmek isteniyor. Bu bağlamda AGİT'in girişimleri ve Minsk grubunun faaliyetleriyle çözüme ulaştırılmaya çalışılan konu, yıllardan beri hala bir sonuca ulaşamadı.
Grupların yeni ve daha efektif fikirler sunarak bu çözüme katkı sağlayabileceğini ifade eden Özoral, sorunun ancak bu şekilde çözülebileceğini ifade etti.
"Sorunun daha da büyüyüp alevlenmemesi için bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekiyor. AGİT'in Minsk grubunun 30 senedir yürüttüğü çalışma maalesef bir sonuç vermedi. Günü kurtarmaya yönelik çabalar üzerinde yoğunlaşıldı. Bunun bir netice vermeyeceği açık bir biçimde görünür hale geldi. Bu yüzden sorunun çözümü için Minsk Grubu eş başkanlarını yeni ve yaratıcı fikirler üretmeye çalışıyoruz."
Özellikle sorunun çözülmesi adına Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün korunması ve Ermenistan'ın da zorlayıcı, baskılayıcı tedbirlerin uygulanarak saldırganlığın durdurulması gerektiğini ifade eden Büyükelçi, "Bu sorunun Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuka uygun bir biçimde çözümü için Ermenistan üzerinde zorlayıcı bir takım tedbirlerin de uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Ortada açık bir haksızlık, uluslararası hukuka açık bir aykırılık ile BM'nin uygulanmayan kararları var. Bunların uygulanması durumunda çözüme rahatça ulaşılabileceğini düşünüyoruz."
DİPLOMATİK YOLLAR
Türkiye'nin Ermeni saldırganlıklarına yönelik tepkisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından açıkça dile getirilmişti. Bu noktada Türkiye'nin yol haritasına ilişkin de değerlendirmeler yapan Özoral şunları söyledi:
"Türkiye'nin nasıl bir politika izleyeceğini Sayın Dışişleri bakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız gayet açık ve net bir biçimde ifade ettiler. Biz Yukarı Karabağ sorununun, Azerbaycan'ın istediği bir biçimde çözülmesine destek veriyoruz. Azerbaycan ne şekilde isterse onu desteklemeye hazırız. Ancak biz işin çok ileri noktalara gitmeden diplomatik yollarla çözümlenmesinden yanayız."
"TEK ŞART AZERBAYCAN İLE ANLAŞMA"
Bakü Büyükelçisi Erkan Özoral şu ifadelerle devam etti:
"Gerilimi meseleyi, daha da yukarılara taşımak hiç kimsenin faydasına olmayacaktır. Bu özellikle Ermenistan'ın zararına olacaktır. Bunu Ermenistan halkı da çok iyi biliyor. Ermenistan'ın yaşadığı ekonomik sorunlar hepimizin çokça iyi bildiği gerçekler. Türkiye'de 80 bin civarında Ermeni'nin kaçak olarak çalıştığı söyleniyor. Biz insani sebeplerle bunlara hoşgörüyle yaklaşıyor, bu Ermenilerin Türkiye'de çalışmasına müsamaha gösteriyoruz. Ancak bu durum Ermenistan'ın da içerisinde bulunduğu ekonomik zorlukları da ortaya koyuyor. Halbuki Kafkaslar tüm dünyaya örnek olacak çok güzel bir refah bölgesine çevrilebilir. Bunun için de iş birliği lazım, iş birliğine başlamak için de tabiki barış ve istikrarın gelmesi lazım. Bugün Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında çok ileri derecede, dünyaya örnek olacak nitelikte bir iş birliği var. Gerçekleştirdiğimiz bölgesel projeler TANAP olsun, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu olsun, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı... Bütün bunlar dünya çapında öneme haiz, Avrupa'nın enerji güvenliği, nakliyat imkanlarına katkı yapan çok önemli projelerdir. Bu projelerden yalnızca üç ülke değil; İngiltere ile Çin arasında kalan tüm ülkelerin faydalanma potansiyeli bulunuyor. Biz Ermenistan yöneticilerini de her zaman aklıselime, sağduyuya çağırıyor, iş birliğine katılıp bölge refahından pay almaya davet ediyoruz. Tabi bunun tek şartı Azerbaycan ile anlaşıp Yukarı Karabağ problemini çözümlemeleri."
ASKERİ GÜÇ
Her ne kadar istenmese de bir savaş ihtimali bu bölgede hep kapıda. Özellikle Azerbaycan bu noktada hep itidalli davransa da askeri olarak da kendini hazırda tutuyor. Ermenistan'ın düzenlediği saldırıda aralarında komutanların da bulunduğu askerler şehit olsa da, Erivan yönetiminin yalnız başına caydırıcı bir askeri gücünün bulunduğu soru işaretleri barındırıyor.
Büyükelçi Özoral bu noktada askeri güç kıyası hakkında "Ermenistan'ın askeri gücünü Azerbaycan ile kıyaslamak doğru değil. Azerbaycan'ın düzenli ordusu varken, Ermenistan polis güçlerinden asker temin etmek durumunda kalıyor. Bunu Azerbaycan'ın düzenlediği saldırı sonrasında Ermenistan'ın yaptığı ilk açıklamada görmek mümkün. Burada Ermeni yönetimi sınır bölegsindeki saldırıda iki polisin yaralandığını duyurmuştu.. Ermenistan'ın askeri bulunmadığı için sınırlarda dahi polisler görev yapıyor. Yani bu durum bu haldedir." ifadelerini kullandı. Kaynak: Haber7