Trabzon Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Fatma Altun Kobul, deprem sonrası ruh sağlığını korumada dikkat edilmesi gerekenler konular ile ilgili uyarılarda bulundu.
Deprem nedeniyle üzüntüsünü paylaşan Doç. Dr. Fatma Altun Kobul, depremin ruhsal olarak insanlarda farklı tepkilerle ortaya çıktığını ve bu süreçte ruh sağlığını korumanın önemli olduğunu dile getirdi. Özellikle çocukların bu süreçten olumsuz etkilenebileceğini belirten Kobul, “Aşırı çaresizlik ve güvensizlik hissi, deprem sonrası tepkilerin başlıcalarını oluşturuyor. Bireylerin anlık tepkiler vermeleri, günlük yapmış oldukları faaliyetlerden uzaklaşmaları, uykusuzluk, iştahsızlık, gerginlik, sinirlilik gibi davranışları olağandır, normaldir. Bu sürecin bir parçasıdır. Hepimiz bunları yaşayabiliriz ama farklı etki düzeylerine, yoğunluğuna, şiddetine göre de bunlar bireylerde farklı sonuçlar gösterebilir. Ne yapmamız gerekiyor? Yetişkinler olarak kaygı semptomlarının, yani kalp çarpıntılarının, terlemenin, titremenin ve ölecekmiş gibi hissetmenin, boğulma hissinin bu sürecin olağan bir parçası olduğunu ve bunların geçici olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bunun dışında iştahsızlık, uykusuzluk ve günlük aktivitelerdeki ilgi kaybı normaldir. Bunun için ilaç ya da alkol kullanılmasını tavsiye etmiyoruz” dedi.
“Yaşanan duyguların paylaşılması ve sosyal destek önemli”
Bireylerde öz bakım becerilerinde azalma, günlük yaptıkları işleri bırakma gibi durumların görülebileceğini kaydeden Kobul, “Normal rutininize dönün ve aktivitelerinizi gerçekleştirmeye çalışın. Sürekli bir ekran maruziyeti, haber takip etme ihtiyacı içerisinde olabiliyoruz. Bu ihtiyaç, bireylerde tabii ki çaresizlik hissiyle ve bir şeyler yapma hissiyle ortaya çıkıyor. Fakat ekran maruziyetini azaltmak ve rutinlere dönmeye çalışmak yapacağımız şeylerden biridir. Bu noktada paylaşımda bulunmak ve sosyal destek içerisinde olmak çok önemli. Yaşadıklarınızı, duygularınızı yakınlarınızla paylaşmanız ve sosyal destek içerisinde olmanız, etrafınızdaki bireylerle ilişki içerisinde olmanız koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır” diye konuştu.
Yaşanan deprem sonrası süreçte çocukları da unutmamak gerektiğine dikkati çeken Kobul, “Çocukların da depremde etkilenme düzeyleri farklılık gösterebilir. Çocuklarda bazen olaylarla ilgili bir duyarsızlık, anlamama durumu görülebilir. Bazen aşırı korku, çaresizlik hissi gözlenebilir. Çevresinde olup bitenlerle ilgili duygularını ifade etmeleri gerekebilir. Çocuklardaki tepkilerle ilgili neler yapabiliriz? Öncelikle ebeveyn olarak güvenlik ihtiyaçlarını sağlamamız gerekiyor. Çocuklarda en çok zedelenen güvenlikle ilgili durumdur. Burada çocuğa temas etmek, çocuğun yanında olmak, ona sarılmak, dokunmak birincil olarak yapmamız gereken şeylerden birisi. Bunun dışında çocuğun duygularını ifade etmesine olanak vermek, tekrar tekrar sorduğu sorulara sabırla cevap vermek, çocukları ekranlardan uzak tutmak; ama olaylarla ilgili çocukların ‘deprem nedir, ne değildir’ gibi sağlıklı bilgilenmesini sağlamak gerekir. Çocuklar da suçluluk hissi geliştirebilirler. Olayların (depremin) kendileri yüzünden olduğunu düşünen çocuklar olabilir. Onların bir suçu olmadığına yönelik açıklamalar yapmak faydalı olacaktır” şeklinde konuştu.
Çocukların ve yetişkinlerin deprem sürecinden etkilenme düzeyinin farklı olabileceğini dile getiren Kobul, “Semptomlar iki haftadan daha uzun bir süre devam ediyorsa, normalleşme sağlanmıyorsa, profesyonel bir psikolojik desteğe ihtiyaç var demektir. Psikolojik destek için bizler hizmet vermeye hazırız” ifadelerini kullandı.