Türkiye Kırmızı Bitkiler Listesi’nde nesli tükenmiş olarak görülen Horoz Gülü bitkisinin asıl yaşam alanının Tunceli olduğu tespit edildi, yüzlercesi görüntülendi. Yaklaşık bin adet Horoz Gülü çiçeğini gördüklerini aktaran Doç. Dr. Metin Armağan, bölge tarandığında 2 veya 3 bin civarında bu bitkinin tespit edilebileceğini bunun da asıl yaşam alanının Tunceli olduğunu gösterdiğini aktardı.
Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi ve Gümüşhane kırsalında, 1867 yılında Rus doğa bilimcisi ve tarihçi Pyotr Aleksandroviç Çihaçov tarafından tespit edilen ve Türkiye endemik bitki türü olarak literatüre giren yöresel adıyla “Horoz Gülü’ ve “Sarı Dağ Gülü” olarak bilinen bitki o tarihten sonra kayda alınamadı. SOS Munzur ve Munzur Üniversitesi Akademisyeni Mehmet Yavuz Paksoy’un bitkiyi fotoğraflayıp kendisine göndermesinin ardından Tunceli’de Doğa Koruma ve Milli Parklar Şubesi’nin desteğiyle Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Buharkent Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Metin Armağan, arazi çalışması yaptı. Ekibin arazi çalışmasında bitkinin asıl yaşam alanının Tunceli olduğunu belirlendi ve yüzlercesi de tespit edildi.
Yapılan çalışma ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Metin Armağan, “Daha önce Şebinkarahisar’da kayıtlı olan tek lokalde kayıtlı Türkiye Kırmızı Bitkiler Listesi’nde nesli tükenmiş olarak görülen bitkiyi arkadaşlarımız Şebinkarahisar’da kaydetmişler. Ve 150 yıl sonra kaybolan bitki bulundu diye haber de çıktı. Onun akabinde Kemah’ta da bir noktada bulmuşlar. Ama ikisinin toplamında 250 civarında bir sayıdan bahsediliyor. Az bir birey. Ben Tunceli’de gidip yaptığım gözlemlerden gördüğüm kadarıyla bitkinin asıl yaşam alanı, asıl yaşadığı yer Tunceli. Şöyle düşünün Aziz Abdal Dağı, Sultan Baba Dağı, Zel ve Munzur Dağları’na kadar geniş bir alanda yayılış gösteriyor Tunceli’de. Bugün çekimlerini yaptık, örnek aldık. Neredeyse en az bin birey rahatlıkla aynı yerde bulabilirsiniz. Bütün alan tarandığında belki burada 2 bin 3 bin birey var. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu şu anlama geliyor bitkinin asıl yaşam alanı Tunceli. Bizim şunu yapmamız lazım. Bu bizim ülkemizin, Tunceli’nin değeri. Bunu insanlara tanıtmamız ve kazandırmamız lazım” dedi.
"Tunceli’de 2 bin civarında çiçekli bitki yaşıyor”
2014 yılından beri dönemsel olarak Tunceli’de biyo çeşitlilik çalışması yürüttüğünü belirten Doç. Dr. Metin Armağan, “Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda ve topladığım literatür bilgilerinde Tunceli’de yaklaşık 2 bin civarında çiçekli bitki yaşamaktadır. Bu çiçekli bitkilerin neredeyse beşte biri endemiktir. Türkiye endemiğidir. Tabii içinde lokal olan yani sadece Tunceli’de olan, yaşayan bitkiler de var. Bunlar Munzur’un Nefesi, Aksakallı, Munzur Kengeri bunlar sadece Tunceli’de yaşayan bazı bitkiler. Daha çok var. Tabi bunun literatüre bakıp belirlenmesi lazım” diye konuştu.
"Munzur ve Pülümür Vadisi’nin florasının çıkarılması lazım"
Munzur ve Pülümür Vadisi’nin florasının çıkarılması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Armağan, “Çünkü buralar özel habitatlar, özel alanlar. Korunması gereken bitkiler var mı yeni bitkiler var mı bunların tespit edilmesi lazım. Bütün bu bitkiler bizim ülkemizin değeri. Bu değerleri ortaya çıkarıp tanıtmak da bizim görevimiz. Üstümüze düşeni yapmaya çalışıyoruz. Umarım başarılı oluruz” ifadelerini kullandı.
Pülümür Vadisi’nin Munzur Vadisi’nden daha önemli olduğunu kaydeden Armağan, “Çünkü Pülümür Vadisi’ne giriş çıkışlar çok fazla. Giriş çıkış bitki çeşitliliğini hayvan çeşitliliğini de arttıracaktır. Buradaki çeşitliliği ve sayıyı ortaya koyabilirsek hem Tunceli hem ülkemiz için güzel bir kazanç olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
"En fazla tür Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde"
Türkiye endemizmi ve bitki çeşitliliği hakkında da bilgi veren Armağan, “Endemiz ve çeşitlilik açısından en fazla türe rastlayacağınız kesim Akdeniz bölgesi onun akabinde Doğu Anadolu bölgesi geliyor. Tunceli, Erzincan, Sivas, Malatya bölgesi kuzeyden gelen dağ hattıyla güneyden gelen dağ hattının kesiştiği yer. Bu kesişimin bir getirisi oluyor. Habitat, ekosistem çeşitliliği artıyor. Burası aynı zamanda buzul çağında bitkilerin korunabildiği alanlar. Dolayısıyla oradan kalan bitkiler de var. Yeni oluşan endemik bitkiler de var. Bu çeşitliliğin fazla olduğu bir yer. Tunceli dolayısıyla bu çevre iller kadar endemizm ve çeşitlilik açısından yüksek bir potansiyele sahip. Ama bizim için sayılar önemli değil. İki bin ya da bin. Önemli olan, ne kadar değere sahibiz, bu değeri nasıl koruyabilir, nasıl tanıtabiliriz asıl amacımız bu olmalı. Tunceli de potansiyeli yüksek bir yer. Her gün yeni türler tanımlıyoruz. Maalesef eksik bir yönümüz var. Bizim tanıttığımız, bulduğumuz endemik bitkiler iki bin, üç binlerdeki sayılar halkımıza yansımıyor. Halkımız bu bitkileri hala tanımıyor, bilmiyor. Bizim yapmamız gereken bu bitkileri, bu çeşitliliği halkımıza tanıtabilmek, anlatmak ve bunları severek korumalarını sağlamak” diye konuştu.