İşte Çetiner Çetin'in Habertürk'de yayınlanan yazısı;
Bunun adı ‘’Başkanlık Konseyi’’!
Türkiye’de bir Obama hikâyesinin çıkmayacağını düşünen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kendi Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı üzerinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ince bir mesaj vermişti. Paçacı’nın çıkışı toplumun tüm kesimleri tarafından tepki ile karşılanınca, Akşener geri adım atmış ve geçtiğimiz hafta da Altılı Masa'dan çekilmişti.
Siyasi bir hamle ile aday olmaları için göreve davet ettiği CHP’li Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ise Akşener’i masaya geri döndürmenin formüllerini hayata geçirmeye çalıştılar. Akşener’i ikna etmek için siyasi tecrübesi ile toplumdan kabul görmüş yedi eski siyasi isim devreye girdi. 72 saat boyunca telefon trafiği yaşandı ve taraflar yumuşatıldı.
Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun bir araya gelmesi için aracıların gösterdiği çaba havada kalmadı. Akşener’in masaya dönüşü saat 10:45 sularında netleşmişti. Ama Akşener’in masaya geri dönerken onca söylediği siyasi mesaja karşılık tepkilerle karşılaşmaması için bir formül aranıyordu. Üç formül görüşüldü. İmamoğlu ve Yavaş’ın tam yetkili cumhurbaşkanı yardımcılığı görevine getirilmesi formülü CHP kurmayları tarafından kabul gördü. Kulislerde bu formüle Ahmet Davutoğlu’nun sıcak bakmadığı, ancak masanın dağılmaması için kabul ettiği belirtiliyor.
Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti merkezine gelmesi yerine görüşme Ankara’da ABD patentli bir otelde özel VIP bir odada gerçekleştirildi. Sonra liderler resmi görüntüyü vermek üzere Saadet Partisi genel merkezinde buluştular. Altılı Masa'dan toplu fotoğraf verilmedi. Çünkü masadakiler kırgındı…
Buraya kadar olanlar aslında üç gündür topluma izletilen bir film jeneriği gibiydi. Ancak bir başlık vardı ki kamuoyunda ve medyada bence yeterince tartışılmadı; "Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı."
Masadaki 5 parti liderinin yanı sıra icracı cumhurbaşkanlığı yardımcılığı için ismi telaffuz edilen ilave iki isim olan İmamoğlu ve Yavaş’ın büyükşehir belediye başkanlıkları görevlerinden istifa edip etmeyeceği, iki ayrı görevi üstlenip üstenemeyecekleri ve seçime kadar belediye başkanlığı görevlerine devamları için formüller konuşuldu… Ancak cumhurbaşkanı yardımcılığının, mevcut uygulamasından farklı olarak tüm kurumlar nezdinden tam yetkili bir pozisyonda olması için hangi yetkilerle donatılacağını düşünmek gerekmiyor mu?
Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer muhalif liderler bugüne değin eleştirdikleri başkanlık sistemini değiştireceklerini her fırsatta dile getirmişlerdi. Vaatlerinde güçlendirilmiş parlamenter sistem vardı. Bugün ise masaya gelen ve tarafların üzerinde mutabık kaldığı nokta ise güçlü başkanlık sisteminin kaldırılması yerine, “Başkanlık Konseyi” sisteminin getirilmesidir. Yani Kemal Kılıçdaroğlu ola ki başkan seçilirse, tek bir imza ile veya tek bir noktadan karar alması engellenerek, eşit imza yetkisine sahip başkan yardımcılarının onayını almadan iş yapamayacak. Başkan bir temsil makamı olacak, başkan yardımcılarının imzası veya kaşesi olmadan kararları etkinleşmeyecek.
Başkanlık konseyi sistemini uygulayan ülkeler Irak ve Bosna gibi ülkeler. Bu ülkelerdeki uygulamalarda mezhep ve etnik grupların paydaşlar olarak dengelenmesi amaçlanıyor. Güçlü parlamenter sistem vaatleri ile topluma mesaj verip daha sonra rotayı “başkanlık konseyi” sistemine çevirenler, bu sistemle yönetilen ülkelerin yaşadığı kaosları, her an bölünme tehlikesi ve siyasi kargaşaları iyi okumalıdırlar.
Parlamenter sistemden, başkanlık sistemine, oradan başkanlık konseyi sistemine geçişin iyi bir fikir olmadığını, özellikle bizim gibi tarihsel ve güncel siyasi süreçlerde derin yaraları olan bir ülkede sıkıntı doğurabileceğini görmemiz lazım. Bazen bir konsey üyesinden imza almak öylesine siyasi manevralar gerektirir ki bin türlü siyasi tavizler verilmek zorunda kalınır…
Bunun adı 6’lı koalisyon sistemi olmaz, ‘’Başkanlık Konseyi’’ sistemi olur ki; bu sistemde 6 siyasi partinin alacağı oylar bonus sistemi ile belirlenir. Ve bakanlıkların dağılımı da aldıkları bonuslara göre yapılır. Misal Irak’ta; İçişleri, Maliye, Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları 6 bonus idi. Kritik bir başka nokta da şu ki, MİT Başkanlığı, AFAD Başkanlığı, TİKA gibi birçok kurumumuz da bakanlık statüsünde, ek göstergeleri yüksek bürokratların yer aldığı kurumlardır ve bunlar da yarın paylaşımın parçası haline gelebilir.
Özetle 6'lı Masa'da yer alanlar, başkanlık konseyi sisteminden kaçınmalı ve ille de konuşacaklarsa koalisyon ortağı gibi siyasi sisteme dokunmadan devam etmeli veya ilk vaatlerinde yer alan "parlamenter sistem"e dönüşü sağlayacak hamleler yapmalıdırlar. Aksi halde Başkanlık Konseyi bizi parçalar…