Türkiye ile Yunanistan arasındaki son günlerde yaşanan gerginlik, dünya kamuoyunun gündemine oturdu.
Yunanistan, Ege'de Türkiye'nin 12 mil uyarısına meydan okurcasına, silahlandırılmaması gereken Doğu Ege Adalarını silahlandırken; son 1 haftadır NATO görevinde bulunan Türk F-16'larına karşı taciziyle de gerilimi tırmandıran taraf oldu.
Konuyla ilgili ise gazeteci Bülent Aydemir'den bir değerlendirme yazısı geldi.
Perde arkası
Aydemir, iki ülke arasındaki gerilime "Türkiye’nin ulusal tezleri ve çıkarları açısından çok önemli olan bu gelişmenin perde arkasını, Yunanistan’ın amaçlarını, ABD’nin Yunanistan’daki üslenmelerini ve Türkiye’nin haklı tezlerini araştırdım; detaylarını sizinle paylaşmak istiyorum." ifadeleriyle Habertürk'teki köşesinde şu şekilde yer verdi;
"Yunanistan'ın birileri tarafından kullanıldığı ortada"
Bu hamlesiyle Yunanistan’ın Rodos Adası’na yerleştirdiği S-300 hava savunma sistemlerinin iddia edildiğinin aksine aktif olduğunu anlıyoruz. Yunanistan’a Türkiye’nin elinde S-400 sistemlerinin bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. Ayrıca Ruslarla ilave sistemlerin nakli konusundaki anlaşma da yürüyor. Yunanistan’ın birileri tarafından kullanıldığı ve gerginliğin kasıtlı olarak tırmandırıldığı gün gibi ortada.
Türkiye bu hamleyi unutacak mı?
Peki Türkiye, Yunanistan’ın bu hamlesini unutacak mı, yoksa buna karşı gerekli adımlar atılacak mı? Bu sorunun yanıtını da aradım. Ülkelerin karşı karşıya bulundukları ulusal güvenlik tehditleri, ilgili belgelerde yazar ve buna karşı stratejiler geliştirilir. Ben de hemen Türkiye’nin ulusal güvenliğinin anayasası olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) başvurdum ve en üst seviyede güvenlik birimlerinin yetkilileriyle konuştum.
Adaların silahlandırılması
Son olarak 2020’de güncellenen MGSB’de, Gayri Askeri Statüdeki Adalar’ın (GASA) silahlandırılması, Ege’deki kıta sahanlığı meselesi ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarına yönelik tehditler ana başlıklar arasında yer alıyor ancak son dönemdeki ABD askeri yığınağı, Yunanistan’ın Fransa ile yaptığı askeri anlaşmalar, adalara yerleştirilen füze sistemleri ve Yunanistan’ın kışkırtıcı/ saldırgan hamleleri karşımıza değerlendirilmesi gereken yeni bir tablo çıkarıyor. MGSB ana belgesinde şu anda bir güncelleme olmasa da askeri güvenlik strateji belgesinde ve dış güvenlik strateji belgesinde gerekli güncellemeler yapılıyor.
Neden mi önemli..?
Bu, niçin önemli? Şöyle bir örnekle açıklayayım; askeri güvenlik belgeleri, savaş senaryolarına dayanır ve değişen yeni tehdit algılamalarıyla birlikte askeri doktrinler ve stratejiler oluşturulur. Size çılgınca gelebilir ama Yunanistan yeni edindiği Rafale uçakları ya da modernize edilmiş F-16 uçakları ile ya da füzeleriyle, kimliği gizlenmiş şekilde bir gece Türkiye’nin SİHA üslerini, petro-kimya tesislerini, enerji santrallerini ya da stratejik hedefleri vursa ne olur? İşte savunma stratejileri bu gibi senaryolara göre oluşturulur.
Tabii ki Yunanistan’la savaş halinde değiliz ancak savunma planları en kötü senaryoya göre yapılır. Türkiye’nin bu anlamda, eldeki imkanlarla her türlü hazırlığı yaptığını vurgulamak isterim. Erken uyarı sistemleri ve hava savunma sistemleri teyakkuz durumunda ve sınır devriye uçuşları da buna göre yapılıyor.
Yunanistan’ın, ABD’ye ait B-52 bombardıman uçağına tatbikat kapsamında eşlik eden Türk F-16’larını füze radar kilidiyle taciz etmesinin çılgınlıktan başka izahı olamaz. Tam da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın arifesinde yanıtı aranması gereken bir diğer soru; 'Yunanistan’ı kim kışkırtıyor?' olmalı."
İŞTE O YAZININ TAMAMI..
YUNANİSTAN’A ait Rus menşeli S-300 hava savunma sistemlerinin 23 Ağustos’ta Rodos’un batısında keşif görevi yapan Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-16 savaş uçaklarına radar kilidiyle müdahale etmesi, Yunanistan’ın bir süredir tırmandırdığı krizi başka bir boyuta taşıdı. Milli Savunma Bakanlığı, Yunanistan’ın bu hareketinin NATO angajman kurallarına göre, “düşmanca hareket” sayıldığını açıkladı. NATO adı SA-10 olan Rusya Federasyonu menşeli S-300 sistemi 1997-1998 yıllarında GKRY tarafından Kıbrıs’a konuşlandırılmak istenmişti ancak Türkiye’nin kararlı itirazları sonrasında 1999 yılında Yunanistan’a ait Girit Adası’na konuşlandırılmıştı.
Türkiye’nin ulusal tezleri ve çıkarları açısından çok önemli olan bu gelişmenin perde arkasını, Yunanistan’ın amaçlarını, ABD’nin Yunanistan’daki üslenmelerini ve Türkiye’nin haklı tezlerini araştırdım; detaylarını sizinle paylaşmak istiyorum…
MGSB’DE TEHDİT
Bu hamlesiyle Yunanistan’ın Rodos Adası’na yerleştirdiği S-300 hava savunma sistemlerinin iddia edildiğinin aksine aktif olduğunu anlıyoruz. Yunanistan’a Türkiye’nin elinde S-400 sistemlerinin bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. Ayrıca Ruslarla ilave sistemlerin nakli konusundaki anlaşma da yürüyor. Yunanistan’ın birileri tarafından kullanıldığı ve gerginliğin kasıtlı olarak tırmandırıldığı gün gibi ortada. Peki Türkiye, Yunanistan’ın bu hamlesini unutacak mı, yoksa buna karşı gerekli adımlar atılacak mı? Bu sorunun yanıtını da aradım. Ülkelerin karşı karşıya bulundukları ulusal güvenlik tehditleri, ilgili belgelerde yazar ve buna karşı stratejiler geliştirilir. Ben de hemen Türkiye’nin ulusal güvenliğinin anayasası olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB)’ne başvurdum ve en üst seviyede güvenlik birimlerinin yetkilileriyle konuştum. Son olarak 2020’de güncellenen MGSB’de, Gayri Askeri Statüdeki Adalar (GASA)’ın silahlandırılması, Ege’deki kıta sahanlığı meselesi ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarına yönelik tehditler ana başlıklar arasında yer alıyor ancak son dönemdeki ABD askeri yığınağı, Yunanistan’ın Fransa ile yaptığı askeri anlaşmalar, adalara yerleştirilen füze sistemleri ve Yunanistan’ın kışkırtıcı/ saldırgan hamleleri karşımıza değerlendirilmesi gereken yeni bir tablo çıkarıyor. MGSB ana belgesinde şu anda bir güncelleme olmasa da askeri güvenlik strateji belgesinde ve dış güvenlik strateji belgesinde gerekli güncellemeler yapılıyor.
Bu, niçin önemli? Şöyle bir örnekle açıklayayım; askeri güvenlik belgeleri, savaş senaryolarına dayanır ve değişen yeni tehdit algılamalarıyla birlikte askeri doktrinler ve stratejiler oluşturulur. Size çılgınca gelebilir ama Yunanistan yeni edindiği Rafale uçakları ya da modernize edilmiş F-16 uçakları ile ya da füzeleriyle, kimliği gizlenmiş şekilde bir gece Türkiye’nin SİHA üslerini, petro-kimya tesislerini, enerji santrallerini ya da stratejik hedefleri vursa ne olur? İşte savunma stratejileri bu gibi senaryolara göre oluşturulur. Tabii ki Yunanistan’la savaş halinde değiliz ancak savunma planları en kötü senaryoya göre yapılır. Türkiye’nin bu anlamda, eldeki imkanlarla her türlü hazırlığı yaptığını vurgulamak isterim. Erken uyarı sistemleri ve hava savunma sistemleri teyakkuz durumunda ve sınır devriye uçuşları da buna göre yapılıyor. Yunanistan’ın, ABD’ye ait B-52 bombardıman uçağına tatbikat kapsamında eşlik eden Türk F-16’larını füze radar kilidiyle taciz etmesinin çılgınlıktan başka izahı olamaz. Tam da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın arifesinde yanıtı aranması gereken bir diğer soru; “Yunanistan’ı kim kışkırtıyor?” olmalı.
YUNANİSTAN HANGİ ADALARI SİLAHLANDIRDI
Çeşitli anlaşmalarla Yunanistan’a verilen ve GASA statüsünde olan adalardan; Sakız, Limni, Rodos, İstanköy, Semadirek, Midilli adaları 1956’dan 1975’e kadar farklı tarihlerde Yunanistan tarafından silahlandırıldı. 29 Haziran 1964’te Türkiye, yayımladığı nota ile ilk defa adaların silahlandırılmasını protesto etti. Yunanistan o tarihte adaların silahlandırıldığını inkâr etti. Daha sonraki tarihlerde Yunanistan İpsara, Ahikerya, Batnoz, İleryöz, Kilimli, Sömbeki, İleki, Kerpe ve Meis adalarını silahlandırdı. Toplamda 23 gayri askeri statüdeki adanın 16’sı Yunanistan tarafından silahlandırılmış bulunuyor. Türkiye’nin BM’ye gönderdiği protesto mektuplarında; Limni, Samadirek adalarının isimleri geçmese de bu adaların silahsızlandırılmış statüsüne riayet edilmesi konusu ısrarla vurgulandı.
Askeri istatistiklere göre; 2016’da Yunan askeri unsurları GASA statüsündeki adalara 526 iniş kalkış yaptı. 2017’de 561, 2018’de bin 15, 2019’da 2 bin 106 gemi dahil ihlal yapıldı. 2020’de GASA’larda yapılan ihlal sayısı 3 bin 207 oldu.
MATERİAL BREACH
13 Temmuz 2021’de Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu tarafından BM Genel Sekreterliği’ne Yunanistan’ın GASA ihlallerine ilişkin bir mektup iletildi. Mektupta; Doğu Ege Adalarının egemenliklerinin 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarıyla gayri askeri statüde olmak şartıyla Yunanistan’a devredildiği, Yunanistan’ın anlaşmaları ihlal etmeyi sürdürdüğü, bunun Türkiye’nin güvenliği için tehdit oluşturduğu belirtildi. Hukuki olarak Yunanistan’ın anılan anlaşmaların temel hükümlerini çiğnemesi nedeniyle deniz sınırlarının belirlenmesinde, bu anlaşmalara dayanarak Türkiye’ye karşı Doğu Ege adalarına ilişkin egemenlik haklarını ileri süremeyeceği (material breach) ifade edildi. Yunanistan’ın cevabi mektubuna yine Türkiye’nin tezleriyle güçlü bir yanıt verildi.
TÜRKİYE TATBİKATA KATILMADI
25 Nisan 2022’de Yunanistan tarafından hukuka ve Türkiye’nin tezlerine aykırı olacak şekilde NATO Tiger Meet 2022 tatbikatının TD dokümanında GASA’lar üzerinde uçuş öngörülmesi sebebiyle Türkiye, Tiger Meet tatbikatına katılmama kararı aldı. 25 Mayıs 2022’de Yunanistan tarafından BM’ye verilen mektupta, 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış anlaşmaları ile adaların egemenliğinin hiçbir şart olmadan devredildiği, bu anlaşmaların sınır ve egemenlik belirleyen anlaşmalar olduğu, Türkiye’nin esaslı ihlal iddiasının, bu anlaşmaları ihlal ettiği, Limni ve Samadirek adalarının gayri askeri statüsünün Montrö Antlaşması ile sona erdiği iddiaları yer aldı. Yunanistan; statüsü ihlal edilen adalara ilişkin olarak; Boğazönü Adaları olarak adlandırılan Semadirek ve Limni adasının statüsünün Montrö Boğazlar sözleşmesi ile sona erdiğini, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Ege Ordusu’nun oluşturulmasına müteakip meşru müdafaa hakkını kullandığını, 12 adaların gayri askeri statüsünün düzenlendiği 1947 Paris Barış Antlaşması’na Türkiye’nin taraf olmadığını, bu sebeple anlaşmanın ihlal edildiğini ileri süremeyeceğini iddia ediyor.
HAVA SAHASI/FIR HATTI MESELESİ
Hava sahası sorunu, 1974 yılı sonrasında Türk - Yunan ilişkilerinin gündeminde sıklıkla yer alan bir konudur. Sorun, Yunan karasularının genişliği ile hava sahasının genişliği arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.
Bir devletin karasuları genişliği ile ulusal hava sahasının genişliği birbiriyle uyumlu olmak zorundadır. Ancak Yunanistan tarafından Ege Denizi’nde karasularının genişliği 6 deniz mili olmasına karşın, hava sahası genişliğinin 10 deniz mili olduğu iddiası devam etmektedir. Yunanistan’ın söz konusu uygulamasına bir örnek verilmesi gerekirse, 6 deniz millik karasularının dışında fakat 10 deniz millik hava sahası içerisinde bulunan bir askerî geminin varlığı, karasuları bakımından bir egemenlik ihlali oluşturmazken; aynı gemiden havalanacak bir hava aracı ulusal hava sahasının ihlal edildiği suçlamasına hedef olabilmektedir. Yunanistan; bu girişimleri ulusal hava sahasının ihlali olarak değerlendirmekte dolayısıyla, hem Türkiye’yi hem de bu bölgede uçuşlara katılan diğer devletleri protesto etmektedir. Dünyada eşi benzeri olmayan, hiçbir uluslararası hukuk kuralı ile bağdaşmayan bu sıra dışı uygulamaya doğal olarak Türkiye de uymuyor.
YUNANİSTAN İHLALLERE DEVAM EDİYOR
Yunanistan’ın bu iddialarına karşılık, ABD gibi bazı ülkelerin beyanlarında; Yunanistan’ın 10 deniz millik hava sahası iddialarının mesnetsiz olduğu, kabulünün mümkün olmadığı, Yunanistan ve Türkiye arasında yasal bir deniz sınırlandırması anlaşması mevcut olmadığından Yunanistan’ın ilgili ülkelere bildirdiği toplam ihlal sayısının makul olmadığı açıkça ortaya konulmaktadır.
Yunanistan; 2021 yılında 269 hava sahası ihlali, 182 hava sahası tacizi, 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren bu güne kadar ise 165 hava sahası ihlali, 100 hava sahası tacizi olmak üzere 265 kez Türk hava sahası ihlal ve tacizinde bulundu. Yapılan bu ihlallere ve tacizlere Türk jetleri tarafından derhal misli ile karşılık verildi. Söz konusu ihlal ve tacizlere karşı diplomatik kanallardan da gerekli girişimlerde bulunuluyor. Yunanistan hem ihlalde bulunurken, hem de Türk jetlerinin Ege Denizi’nde sözde egemenlik sahalarını ihlal ettiği iddialarını dile getirerek, gerginliği tırmandırdığı gibi uluslar arası hukuku da ihlal ediyor.
ABD-YUNANİSTAN SAVUNMA İŞBİRLİĞİ
ABD’nin Rusya’yı çevreleme gerekçesiyle son dönemde Yunanistan ile yaptığı karşılıklı savunma işbirliği anlaşmaları, Ege’ye yaptığı yığınak ve yeni üsler de dikkatlerden kaçmıyor. Detaylarına bakarsak;
- 8 Temmuz 1990’da ABD ile Yunanistan arasındaki ilk Karşılıklı Savunma İş Birliği Anlaşması Atina’da imzalanmış ve iç onay süreçleri tamamlanarak 6 Kasım 1990’da yürürlüğe girmiştir. Anlaşma süresi bir yıl olup her yıl güncellenerek süresi birer yıl uzatılarak günümüze kadar geldi.
- 17 Ekim 2017’de ABD Başkanı Trump ile Yunanistan Başbakanı Çipras’ın Beyaz Saray’da yaptıkları görüşme, ABD Yunanistan ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu.
- 28 Kasım 2018’de ABD ile Yunanistan arasında 1’inci Stratejik Diyalog toplantısı ABD’de icra edildi.
- 21 Mart 2019’da GKRY, İsrail, Yunanistan ve ABD’nin katılımlarıyla Doğu Akdeniz’e ilişkin Kudüs’te 3+1 mekanizması kuruldu.
- 5 Ekim 2019’da Atina’da ABD ve Yunanistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan Karşılıklı Savunma İş Birliği Anlaşması, 1’inci düzeltmeyle güncellendi ve 13 Şubat 2020’de yürürlüğe girdi. Düzeltme ile anlaşmada değiştirilen/anlaşmaya eklenen hususlar özetle;
- ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından Suda Deniz Üssü Marathi bölgesi içindeki Suda Hava Üssü, Larissa Hava Üssü ve Stefanovikio Kara Havacılık Üssü’nün bakımının yapılması ile bu üslerde faaliyet gösterilmesine izin verildiği,
- Belirtilen üslerde ABD unsurlarınca aşağıdaki görev ve faaliyetlerin icra edilmesine izin verildiği ve bunların;
- Deniz devriye ve keşif uçaklarının harekâtı, bakımı ve desteği ile sınırlı teknik yer hizmetlerinin yürütülmesi,
- Tanker uçakları da içeren hava taşımacılığı ve lojistik destek görevleri ve bunların bakımları,
- Silahlı Kuvvetler Radyo ve Televizyon servislerini de içeren muhabere (dâhili ve harici),
- İdari ve lojistik faaliyetlerin desteklenmesi,
- Ziyaretler, eğitimler, tatbikatlar, taktik tatbikatlar, geçişler, destek faaliyetleri, uçak yakıt ikmali, uçak inişleri ve bakımı, vasıtaların ve uçakların geçici bakımları, personel için konaklama yeri, kuvvet ve malzemenin safhalı sevkiyatı ile konuşlanması, ekipman, materyal ve ikmal malzemelerinin ön konuşlanması, müşterek ve birleşik eğitim faaliyetleri, insani ve felaketzedelere yardım faaliyetleri, muhtemel durum harekatları ve karşılıklı mutabık kalınan faaliyetlerin desteklenmesi,
- Anlaşmanın maksadıyla uyumlu olarak; ABD’nin Yunanistan’da askeri olmayan tesisler ve altyapıyı yıl boyunca, devamlı ve özel olarak kullanmasının beklenmediğinin ve bu çerçevede Dedeağaç limanının kullanımında ABD’ye öncelikli (engelsiz erişim ve kullanım hakkı) statüsü verildiği belirtildi.
İKİNCİ STRATEJİK DİYALOG TOPLANTISI
- Ekim 2019’da ABD ile Yunanistan arasında 2’nci Stratejik Diyalog toplantısı Atina’da icra edildi. 20 Aralık 2019’da ABD Kongresi’nde kabul edilen ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın; GKRY’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne ve Yunanistan’ın hava sahasına ilişkin ihlaller hakkında Kongre’ye rapor sunmasını dikte eden “Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası” yürürlüğe girdi. 28 Eylül 2020’de ABD-Yunanistan Stratejik Diyaloğunun üst düzey gözden geçirme toplantısı ABD’de icra edildi.
- 28-30 Eylül 2020’de ABD Dışişleri Bakanı’nın Yunanistan’a yaptığı ziyaret kapsamında; Yunan Dışişleri Bakanı ve Başbakanı ile görüşmelerde bulundu. Ayrıca; Girit Adası’nda Suda Deniz Üssü’ne bir inceleme gezisi gerçekleştirdi. İki ülke ilişkilerinin stratejik ortaklık çerçevesinde tarihteki zirve noktasına çıkarıldığı teyit edildi.
- Kasım 2020’de ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından “Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası” gereğince; Kasım 2020’de Türkiye’nin Yunan hava sahası ihlallerine ilişkin kongreye rapor sunuldu. Raporda; Yunanistan’ın 6 millik karasularına rağmen 10 millik hava sahası uygulamasının uluslararası hukuka aykırı olduğu, bu nedenle Türkiye’nin hava sahası ihlal edildiğine dair net bir veri sunulamayacağı, ABD’nin hava sahasını karasularıyla örtüşecek şekilde 6 deniz mili olarak kabul ettiği belirtildi.
ABD’NİN YENİ ÜSLENMESİ
15 Şubat 2021’de ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias arasında gerçekleşen görüşmede;
- ABD-Yunanistan ikili ilişkileri, stratejik diyaloğu ve ABD, Yunanistan, GKRY, İsrail (3+1 Diyaloğu) ilişkilerinin güçlendirilmesi,
- Savunma, enerji ve Doğu Akdeniz’deki istikrarın korunması çerçevesinde yakın işbirliği sağlanması, hususlarına vurgu yapıldı.
- 11 Mayıs 2021’de Yunanistan Savunma Bakanı Panagiotoulos; Washington merkezli Düşünce Kuruluşu CSIS ile yaptığı video konferansta ABD kamuoyuna Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yasadışı faaliyetler yürüttüğüne dair mesnetsiz beyanlarda bulundu.
- 12 Ekim 2021’de ABD Dışişleri Bakanı Blinken tarafından, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e hitaben yazılan mektupta özetle;
Yunanistan’ın bölgede istikrarın temel direği ve bölgesel lider ülke olarak tanımlandığı, Yunanistan’ın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün tehdit ve silahlı saldırılardan korunmasına ABD’nin bağlılığının vurgulandığı, ABD’nin Girit dışındaki adalarda da askeri varlık gösterebileceğinin belirtildiği, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (ABD tarafından imzalanmadı) uyarınca Yunanistan’ın egemenlik haklarına saygı gösterilmesi gerektiği ifade edildi.
- 14 Ekim 2021’de ABD ve Yunanistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalanan Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması, 2’nci düzeltme yapılarak güncellendi. Buna göre:
- Daha önce yıllık olarak güncellenen anlaşmanın süresinin 5 yıla uzatıldığı,
- Feshedilmesine yönelik iki yıl önceden bildirimde bulunulmadığı sürece anlaşmanın yürürlükte kalacağı,
- Önceki dönemde verilen üslere ilave olarak;
* Georgoula Kışlası (Volos),
* Litochoro Atış Poligonu (Pieria Bölgesi),
* Yannuli Kışlası (Dedeağaç),
* Suda Deniz Üssünün (Girit) ABD’nin kullanımına açıldığı tespit edildi.
ABD’NİN BÖLGEDEKİ VARLIĞI NE ANLAMA GELİYOR?
15 Ekim 2021’de ABD Dışişleri Sözcüsü Price tarafından yapılan günlük basın brifinginde, ABD ve Yunanistan’ın Savunma İş Birliği Anlaşmasının Türk-Amerikan ilişkilerine etkisine yönelik ABD’nin; “Yunanistan ve Türkiye arasındaki görüşmelerinin sürdürülmesi dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz’de gerilimlerin azaltılması çabalarını desteklediği, prensip gereği, tüm devletleri deniz sınırlarıyla alakalı meseleleri barış ve diyalog yoluyla, uluslararası yasalarla uyumlu şekilde çözmeye teşvik ettiği, diğer devletlerin deniz sınırlarıyla alakalı ihtilaflarına nasıl bir çözüm bulmaları gerektiği konusunda bir tavır almadığı” ifade edildi. Peki durum gerçekten de Price’ın dediği gibi midir? Yapılan analizlerde ABD’nin Yunanistan’daki yeni üslenmesine yönelik olarak şunlar söylenebilir:
“ABD ile Yunanistan’ın 1990’da imzaladığı Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nın, 2019 yılına kadar önemli bir değişikliğe uğramadan birer yıllık uzatmalarla devam ettiği görülüyor ancak 2019’dan itibaren; Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve devamında bölgede sürdürdüğü politikaların NATO müttefiki ya da ortağı Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik yarattığı tehdide karşı caydırıcılık sağlamak ve bölgede Rusya’yı dengelemek.
Küresel çapta Çin ile yürüttüğü mücadelenin bir parçası olarak bu ülkenin Tek Kuşak-Tek Yol projesi kapsamında Balkanlar’daki girişimlerini, etki ve nüfuzunu ayayma çabalarını önlemek. Karadeniz’deki varlığını güçlendirmek, buna yönelik Boğazlara alternatif bir ulaştırma yolu oluşturmak. Doğu Akdeniz’de Suriye üzerinde artan Rusya etki ve nüfuzunu dengelemek maksatlarıyla Yunanistan ile işbirliğine yönelmek.”
ABD’nin üslerini artırarak ve Yunanistan sağladığı ayrıcalıklarla şu sonuçlara ulaştığı söylenebilir:
“Orta ve Kuzey Yunanistan’daki üslerinin Balkanlar ve Karadeniz’e yönelik etkisini güçlendirmek ve bu bölgelerdeki askeri varlığının lojistik desteğini sağlamak. Bu amaçla; Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere, Macaristan, Slovenya, Polonya ve diğer bölge ülkelerine yaptığı askeri sevkiyatlarda 2019 yılındaki güncellemeyle elde ettiği Dedeağaç Limanı’nı yoğun bir şekilde kullanan ABD’nin tavrı bu tezi doğrulamış oldu. Girit özelindeki askeri varlığını artırma gayretlerinin ise daha ziyade Doğu Akdeniz’de artan Rusya askeri varlığını ve etkisini dengelemeye, caydırıcılık sağlamaya yönelik olduğu değerlendiriliyor.
Yunanistan’ın açık kaynaklara yansıyan açıklamalarından ve ABD nezdindeki girişimlerinden de ABD’nin bölgesel ve küresel hedeflerine yönelik gayretlerinden Türkiye’ye karşı kendi maksatlarına yönelik yararlanma gayretinde olduğu anlaşılıyor.”
DÜŞMANCA HAREKETİN SONUCU
Yunanistan’ın son füze radar kilidi atması olayı NATO Angajman Kuralları sistemine göre “düşmanca hareket” olarak belirtiliyor. Peki bu düşmanca hareket ne anlama geliyor ve sonuçları ne olur? Özellikle üzerinde durulması gereken hususlar şunlar:
- Yunanistan son dönemde gerginliği tırmandırma yönünde bilinçli bir çaba içerisine girdi. Uçaklara radar kilidi atılarak yapılan tacizlerden sonra karadan S-300 sistemiyle yapılan taciz bunu açıkça gösteriyor.
- Yunanistan’ın S-300 sistemini sadece tatbikatlarda ve eğitimlerde kullandığı iddia ediliyordu. Son olay, Yunanistan’ın S-300’ü aktif olarak kullandığını ortaya çıkardı.
- F-35 ile S-400’ün uyumsuz olduğunu iddia eden ve bu gerekçeyle Türkiye’yi F-35 programından çıkaran ABD'nin S-400’ün önceki versiyonunu aktif olarak kullanan Yunanistan ile F-35 satışına ilişkin görüşmelere başlaması, NATO müttefikleri arasında çifte standart uyguladığını gösteriyor.
- Diğer ülkelere ait F-35 uçakları Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Baltıklar’da konuşlu S-400 ve S-300 hava savunma sistemlerinin kapsama alanında uçuş yaparken gündeme gelmeyen güvenlik sorunlarının, Türkiye söz konusu olunca güvenlik zafiyeti olarak nitelendirilmesi, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının haklı teknik nedenlere dayanmadığını, siyasi nedenlerle gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
- Müttefiklerinin uyguladığı askeri kısıtlamaların sonucunda; son yıllarda savunma sanayi alanında büyük bir gelişme gösteren Türkiye; Suriye, Libya, Azerbaycan’dan sonra Ukrayna’da stratejik etkinliğini ispatlayan SİHA’lar gibi HÜRJET, Milli Muharip Uçak (MMU), SİPER ve İnsansız Deniz Aracı (İDA) gibi projeleri ile yeni atılımlar yapmaya hazırlanıyor.