Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Adilcevaz Şube Başkanı Buğra Turan, Bitlis ve ilçelerinde bulunan iş yerlerinde son zamanlarda başlayan ’yabancı isim koyma’ hastalığının arttığını söyleyerek adeta bir salgın gibi tüm kenti sarmaya başladığına dikkat çekti.
Cadde, sokak ve işyeri tabelaları, dildeki bozulmanın hangi boyutlara ulaştığının en önemli göstergesinden biri olduğuna dikkat çeken TDED Adilcevaz Şube Başkanı Turan, “Türkçemize sahip çıkmak hepimiz için yasal zorunluluktur” dedi. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin "Dilimiz Kimliğimiz" sloganıyla yola çıktığını hatırlatan Turan, derneğin, Türkçenin fakirleştirilmeden zenginleştirilmesinden yana olduğunu kaydetti.
“Dil milleti meydana getiren unsurların başında gelir”
Son yıllarda Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimelerin yerine, yabancı kelimelerin orijinaline uygun olarak yazılıp okunmaya başlandığına dikkat çeken Turan, “TDED’in amaçlarında belirttiği gibi dil, milleti meydana getiren unsurların başında gelir. Dil, fertler arasındaki anlaşmayı sağlayan, milli birliğin esasını ve özünü teşkil eden bir araçtır. Toplumlar, millet olmayı bir dile sahip olmakla elde eder ve milli varlıklarını da kendi dilleriyle koruyabilirler. Dilini geliştirip zenginleştiremeyen, yabancı dillerin istilalarından koruyamayan milletler, ne millî bir kültür oluşturabilir, ne de oluşmuş kültürlerini koruyabilirler. Milli kültürün muhafazası ve dildeki yozlaşmanın önüne geçilebilmesi için hem ülke genelinde hem şehirlerimizde bilinç çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekmektedir” dedi.
Derneklerinin Türkçe karşılığı olan hiçbir kelimenin yerine yabancı kelimenin kullanılmasından yana olmadığının altını çizen Turan, eğer başka bir dilden kelime almak mecburiyetinde kalınması halinde, o kelime Türkçeleştirilerek, hemen her vatandaşın kolayca telaffuz edebileceği şekle ve sese sokularak kullanılması gerektiğini ifade etti.
“Türkçe Şurası dilimizin gücünü, imkanlarını anlama ve dil varlığımızın geliştirilerek sürdürülmesi üzerinde düşünmeye vesile oldu”
TDED tarafından dilde yapılan yenilikler ile dil varlığının geliştirilerek sürdürülmesi üzerinde düşünmeye vesile olduğunu belirten Turan, “TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem’in gayretleriyle bir kanun çıkarıldı. 2017’de tüm kamu kuruluşları Türkçeye en uygun klavye olan F klavyeye geçti. Bunun yanı sıra Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ile Yunus Emre Enstitüsü’nün düzenlediği dilimizin dünü, bugünü ve yarınının konuşulduğu geniş katılımlı ‘Türkçe Şurası’ 26-27 Kasım 2021 tarihinde Ankara’ da toplandı. Türkçe Şurası’nda konuyla ilgili kişiler, kurum temsilcileri bir araya getirilmekle kalınmadı; dilciler, edebiyatçılar, felsefeciler, hukukçular, eğitimciler ve şurada ele alınan konularla ilgili ilim ve fikir adamlarının katılmasıyla detaylı bir danışma toplantısı yapıldı. Türkçe Şurası böylelikle dilimizin gücünü, imkânlarını anlama ve dil varlığımızın geliştirilerek sürdürülmesi üzerinde düşünmeye vesile oldu” ifadelerini kullandı.
“Türkçemize sahip çıkmak hepimiz için yasal zorunluluk”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3’ncü maddesine göre devletimizin dili Türkçe’dir ve bu hüküm ne değiştirilebilir ne değiştirilmesi teklif edilebilir” diyen Turan, bu sorumluluğun hayatın her alanı için geçerli olduğunu, sadece tabelalar için geçerli olmadığını hatırlattı. Bu konuda başta üniversitelerin, Türk Dil Kurumu’nun, yerel yönetimlerin, Ticaret ve Sanayi Odalarının ve her kurum kuruluşun duyarlı olmak zorunda olduğunu açıkladı. Türkçe’de yaşanan kirliliği “tabela kirliliği” özelinden değinmek istediğini belirten Turan, “Binaların, alışveriş merkezlerinin, iş yerlerinin ve markaların kullandıkları yabancı dil ve bozuk Türkçe dikkate alındığında problemin karşımıza genel olarak iki şekilde çıktığını görürüz: Yabancı dil özentisi, dil yanlışları. Kendimize, dilimize yahut ülkemize mi güvenmiyoruz da tabelalarımıza, ürettiğimiz ürünlere Türkçe isim koymuyoruz? Bingöl’de bir köyün adından üretilen ’Kiğılı’ bugün ülkenin en önemli markalarından değil mi? Hem de batılı tarzın tüm çizgilerini modellerinde öne çıkarmasına, gençlere yönelik ürün ortaya koymasına rağmen. ’Mavi’ dünya çapında bir marka olmamış mıdır? Tabelalarında gururla kimliklerini, yani dilimizi, Türkçeyi markalaştıran ticaret erbaplarını. Yabancı marka hayranlığını sadece ticari kaygılarla açıklamak bu durumda nakıs olmaktadır. Bu bir yabancı hayranlığıdır, zihinlerin ve kalplerin kendi ülkesine karşı oryantalist yaklaşımıdır, özgüven eksikliğidir. Alışveriş merkezlerinde Türkçe isim bulmak, neredeyse imkansız” dedi.