SHP/DYP’nin koalisyon ortağı olduğu 1993 yılının karanlıkta bırakılan hadiselerinden Başbağlar Katliamı üzerindeki esrar perdesini kaldıracak iddianameye Akit ulaştı.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı, 33 masumun şehit edildiği olaydan 29 yıl sonra hazırladığı iddianamede derin devlet-PKK ilişkisine dikkat çekti.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Başbağlar katliamı ile ilgili 29 yıl aradan sonra hazırladığı iddianameye Akit ulaştı. SHP’li Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcısı, Murat Karayalçın ile Hikmet Çetin’in Devlet Bakanı, Seyfi Oktay’ın Adalet Bakanı olduğu 5 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen ve 33 mazlumun şehit edildiği kanlı olayın faillerini cezalandırmak için hazırlanan iddianamede 21 şüpheli yer alıyor.
29 yıl sonra çarpıcı teşhis
2022/1785 Esas, 2022/254 sayılı 150 sayfalık iddianamenin ilk bölümünde terör örgütü PKK’nın organizasyon yapısına yer verildi. Ele geçirilen teröristlerin Başbağlar katliamına ilişkin ifadelerinin bulunduğu iddianamede, köyde ele geçirilen boş silah kovanlarının incelemesinde aynı silahların hangi farklı saldırılarda kullanıldığının tespiti yapıldı. Mağdurların ve tanıkların ifadelerinin eklendiği iddianamede, hayatta olan mağdurların yeni ifadeleri de yer buldu.
Bütün evleri biliyorlarmış
Başsavcılık iddianamesinde, PKK’nın derin devletle nasıl işbirliği içerisinde katliamı geliştirdiğine ilişkin çok önemli verilere ulaşıldı. Derin devletin PKK’ya havale ettiği olayda, saldırının Sivas hadisesine misilleme eyleminden ziyade aylar öncesinden çalışılmış organize bir saldırı olduğu deşifre edildi. Madımak hadisesinin 3 gün sonrasında Bağbağlar’ın tesadüfen seçilmediği ve saldırının aylar öncesinden planlandığını gözler önüne seren 150 sayfalık iddianamede, Başbağlar’a baskın düzenleyen teröristler ve beraberindeki milislerin köyde hangi evde kimin oturduğunu ve hangi evde ne tür silahın bulunduğunu bilerek geldikleri ortaya konuldu.
İsimleri tek tek saydılar
Teröristlerin, bütün köylülere isimleriyle hitap edecek kadar önceden hazırlıklı şekilde geldikleri saptandı. Bu durum, örgütün Sivas olayları sonrasında 3 günlük hazırlıkla misilleme gayesiyle değil, aylar öncesinde keşfi yapılmış ve hedef alınacakların tek tek belirlendiği organize saldırı olduğunu açığa çıkardı. İddianameye yansıyan ifadelerden mağdur Fatma Parto’nun alınan ilk ifadesinde özetle “olay günü akşam ezanının okunduğu sırada evinin önünden ikisi kadın olmak üzere 30 kişilik silahlı bir grubun geçtiğini, şahısların Salim Parto’nun evinin önüne giderek ‘Salim buraya gel’ dediklerini, teröristlerin bütün köylülere isimleri ile hitap etmesinin dikkatini çektiğini’ beyan ettiği kaydedildi.
Nokta atışı yapmışlar
Mağdur Ogün Kuruçaylı’nın alınan ifadesinde, “olay günü evinin önünde saat 20:00 sıralarında 15 kisilik silahlı bir grup gördüğünü, evin penceresinden silahlı şahısları izlediğini, bu şahısların Salim Parto’nun evine giderek ‘Salim çık dışarı’ diyerek kapıyı tekmelediklerini, şahıslardan birinin diğerine ‘şurada Celal’in evi var, onu da evinden getirin’ dediğini ve bunun üzerine Celal Demirci’nin evine doğru gittiklerini gördüğünü’ beyan ettiği vurgulandı.
Magdur Elif Akpınar’ın ifadesinde özetle “olay günü pencereden bakınca Hasan Sandıkçı’nın evinin önünde silahlı sahıslar olduğunu gördügünü, ‘hocanın evine’ diye bir ses geldiğini, hocanın evi diye bahsedilenin kendi evi olduğunu, daha sonra silahlı şahısların evlerine geldiğini, ‘tek kırma tüfeğinizi verin’ dediklerini, kendilerinin 18-20 sene önce alınmış bir tek kırma tüfeklerinin olduğunu ancak şu an bu evde bulunmadığını söylediğini” beyan ettiği iddianamede yer aldı. Mağdur Sengül (Sandıkçı) Akpınar’ın alınan ifadesinde ise “olay günü camdan olayı seyrederken babaannesinin kapısının çalındığını, teröristlerin ‘toplantımız var, evde bir kırmanız varmış o kırmayı verin’ dediği aktarıldı.
Tek tek teşhis edildiler
Başbağlar dosyasını 29 yıl sonra yeniden açan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede SHP/DYP koalisyonu döneminde CHP yargısının bulamadığı failler, aradan 29 sene geçmesine rağmen tek tek teşhis edildi, nerede yaşadıkları belirlendi. Katliamdan yaralı olarak kurtulan mağdur Ali Akarpınar’ın 18/01/2021 tarihinde kendisine gösterilen fotoğraflar arasından Emrullah Menteş’i (Faik kod) teşhis ettiği, mağdur Ogün Kuruçaylı’nın 07/01/2021 tarihinde fotoğraflar içerisinden Handan Boyraz’ı (Hazal Kod) göstererek “bu fotoğraftaki şahsı tam olmamakla birlikte köyümüze gelen terörist grubun başındaki kız olarak teşhis edebilirim” dediği, mağdur Onur Aydınlı’ya 17/01/2021 tarihinde gösterilen fotoğraflardan Mehmet Ali Kotumar (Abdullah Kod), İmam Tekin Yıldız (Özdal Kod), Handan Boyraz (Hazal kod), Imam Sed (Ser Kod)’i teşhis ettiği iddianamede yer aldı.
Ayrıca PKK hükümlüsü tanık Rıdvan Er’in kendisine gösterilen fotoğraflar arasından Ali Tekbakar’ın Delil Kod isimli şahıs olduğunu, bu şahsın Ovacık Bölge Sorumlusu olduğunu ve Başbağlar eylemine katıldığını bildiği itirafı kayıtlara geçirildi.
21 sanığın 4'ü firarda
İddianamede, 21 sanıktan 2’sinin Almanya’da, 1’inin Suudi Arabistan ve Rusya’da, 17’sinin Türkiye’nin çeşitli illerinde ikamet ettikleri kaydedildi. İşte Başbağlar Davası katliamının sanıkları: Abdurrahim Çiçek (Almanya’da), Hıdır Sarıkaya (Almanya’da), Ali Tekbakar (Suudi Arabistan’da), Ümitaşkın Beyazdağ (Rusya’da), Cevdet Şamcı, Deniz Karahan, Düzgün Sezgin, Emrullah Menteş, Erhan Kalkan, Fahri Yavaş, Hüseyin Akay, Hüsniye Yürekli, İbrahim Halil Altuntaş, İmam Tekin Yıldız, Murat İsmik, Müslüm Durgun, Müzgin Aslan, Necati Öztürk, Serdar Özdemir, Süslü Tokur, Şehriban Ölgün.
Jandarma: Bu saatte oraya asker gelemez!
Başbağlar Katliamına ilişkin iddianamede derin devlet ve PKK arasındaki şok edici ilişkiyi ifşa eden bir bilgiye yer verildi. İddianamede yer alan ifadelere göre, Başbağlar katliamının yaşandığı esnada köylülerin bölge jandarma karakolunu arayıp köyün teröristler tarafından basıldığını söyledikleri, ancak jandarmanın herhangi bir müdahalede bulunmadığı ifade edildi.
“Allah'ınız varsa gelip kurtarsın”
İddianamede mağdur Hafize Çelik (Parto)’in alınan ifadesinde özetle; “Olay günü 30 kişilik silahlı bir grubun geldiğini gördüğünü, içlerinden birinin “doğru camiye” diye seslendiğini, mağdur Salim Parto’nun evinin önünden geçerken “Salim gel” diye seslendiklerini, sonra kendi evlerine gelerek telefonlarının kablosunu kopardıklarını, evlerinde bulunan Süleyman Orhan’ın “Allah askına vurmayın” diye bağırdıgını, onların da cevaben “Allahınız varsa gelsin sizi kurtarsın” dediği belirtiyor. Çelik, Süleyman Orhan’ı vuran teröristlerden birinin arkadaşına “Şaban ölmedi, bir kaç tane daha sık” dediğini, ateş eden sahsın ise arkadaşına hitaben “Kemal çabuk yak gidelim” dediğini, daha sonra evi yaktıklarını ve kendilerinin de dışarıya çıktığını beyan ediyor. Hafize Çelik, gece saat 03:00 sıralarında jandarmaya telefon ettiklerini, telefondaki şahsın kendilerine “bu saatte askerin bölgeye gelemeyeceği” cevabını verdiğini vurguluyor. Oysa bugüne kadar teröristlerin cinayetleri işleyip, köyü ateşe vermesinden saatler sonra jandarmaya haber verildiği düşünülüyordu.