Altı yıllık aradan sonra Beyaz Saray'da ağırlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki zirve, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açtı. Görüşmeye katılan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın daha önce kullandığı "Erdoğan'a meşruiyet verdik" ifadesi ise hem Ankara'da hem Washington'da yankı uyandırdı. Barrack, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada bu sözlerine açıklık getirerek, kastının "siyasi bir bağlam değil, saygı" olduğunu belirtti.
"Meşruiyet" Kelimesiyle Ne Anlatılmak İstendi?
Büyükelçi Tom Barrack, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir panelde, Başkan Trump'ın Türkiye'den aradığı şeyin "meşruiyet" olduğunu söylemişti. Bu ifade, Ankara'da muhalefet kanadında, Erdoğan'ın iç siyasette dış destek arayışı olarak yorumlanırken, Washington'daki bakış açısı farklıydı.
Barrack, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "Meşruiyet derken siyasi bir bağlamı değil, saygıyı kastettim. Türkiye, NATO'nun en büyük ikinci askeri gücü olmasına rağmen AB'ye alınmaması bir saygısızlık olarak görülebilir. Başkanımız, Türkiye'nin ittifak için yaptıklarına hayran. Meşruiyet ifadesi, Türk halkına ve devletine duyulan saygıyı anlatıyor" şeklinde konuştu.
İlişkilerde Paradigma Değişikliği: Türkiye "Oyun Kurucu" Olarak Tanınıyor
Biden yönetimi döneminde Batı ittifakından uzaklaşmakla eleştirilen Türkiye, Trump'ın yeniden başkan olmasıyla birlikte Washington'da farklı bir perspektifle değerlendiriliyor. Trump'ın sık sık hayranlığını dile getirdiği Erdoğan ve Türkiye, artık sadece "sorunlu bir müttefik" değil, NATO'da ve Orta Doğu'da belirleyici bir "oyun kurucu" (kingmaker) olarak görülüyor.
Bu yeni yaklaşım, zirvede masaya yatırılan Suriye, Ukrayna ve Karadeniz gibi bölgesel meselelerde Türkiye'nin merkezi rolünün kabulü anlamına geliyor. Uzmanlara göre, bu durumdan en çok etkilenen taraf ise Rusya oldu. Ankara'nın Washington ile enerji ve savunma alanında yakınlaşması, Moskova'nın bölgedeki etkisini azaltacak adımlar olarak yorumlanıyor.
Zirveden Çıkan Somut Sonuçlar ve Anlaşmalar
Tarihi buluşma, diplomatik jestlerin ötesinde somut anlaşmalara da ev sahipliği yaptı. İki ülke arasındaki ekonomik ve stratejik iş birliğini derinleştirecek üç ana başlık öne çıktı.
1- Altı Yıl Sonraki Ziyaret Buzları Eritti
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beyaz Saray'a altı yıl aradan sonra gerçekleştirdiği resmi ziyaret, başlı başına bir siyasi mesaj olarak değerlendiriliyor. F-35 programı, S-400 yaptırımları ve İsrail'in Gazze operasyonları gibi tarihinde sorun teşkil eden konuların açıkça tartışıldığı bir ortam sağlandı.
2- 43 Milyar Dolarlık Enerji ve Nükleer İş Birliği
Zirvenin en somut çıktılarından biri, 20 yıllık sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımı ve küçük modüler nükleer reaktörlerin geliştirilmesini kapsayan devasa bir enerji paketi oldu. Toplam değeri 43 milyar doları bulan anlaşma, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri yeni bir seviyeye taşıyacak.
3- Türkiye'nin "Bölgesel Kral Yapıcı" Rolünün Tescil Edilmesi
Başkan Trump, hem özel görüşmelerde hem de kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarla, Türkiye'nin bölgesel politikadaki ağırlığını ve "kral yapıcı" (kingmaker) konumunu teyit etti. Bu durum, Ankara'nın gelecek dönemde uluslararası diplomasideki manevra alanını genişletebilecek bir resmi tanıma olarak kayıtlara geçti.
Zirve, Washington-Ankara hattında yalnızca güncel sorunların çözümüne değil, uzun vadeli ve stratejik bir ortaklığın inşasına yönelik güçlü bir irade ortaya koydu. Büyükelçi Barrack'ın "saygı" vurgusu ise, bu yeni dönemin temelini oluşturan felsefeyi özetler nitelikte.