Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı uluslararası toplumun artan tepkisinin en çarpıcı sahnesine tanıklık etti. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun konuşma yapması sırasında, çok sayıda ülkenin delegesi salonu terk ederek tarihi bir protesto gerçekleştirdi. Latin Amerika'dan Asya'ya uzanan geniş bir yelpazeden diplomatın katıldığı bu eylem, İsrail'in diplomatik arenada giderek yalnızlaştığının sembolik bir göstergesi oldu.
Filistin'in Tanınması Hız Kazandı: 157 Ülke Devlet Statüsünü Kabul Etti
İsrail'e yönelik bu diplomatik yalnızlaşma, Filistin'in devlet statüsünün tanınmasıyla somut bir boyut kazandı. Eylül ayında İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz'in ardından Fransa, Belçika ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin de benzer kararlar almasıyla, Filistin'i tanıyan BM üyesi ülke sayısı 157'ye yükseldi. Bu gelişme, Batı bloğu içinde dahi İsrail'e verilen geleneksel desteğin sorgulandığını ve Filistin'in devlet olarak kabul görmesinin önünün açıldığını ortaya koydu. Buna karşılık, ABD yönetiminin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın BM'ye katılımını engelleyecek bir vize kararı alması ise Washington'ın İsrail lehine diplomatik baskıyı sürdürme çabası olarak yorumlandı.
"Öğrenci İntifadası"ndan Sokaklara: Kamuoyu İsrail'i Vicdanında Mahkum Ediyor
Diplomatik izolasyon, sokaklarda ve kampüslerde kitlesel bir harekete dönüştü. Washington, Londra, Paris ve Berlin gibi Batı başkentlerinde yüzbinlerce kişi, aylardır süren ve sürekli büyüyen protestolarla İsrail'in saldırılarını lanetledi. Üniversitelerde ise "öğrenci intifadası" olarak adlandırılan bir dalga, İsrail ile bağlantılı şirketlere ve yatırımlara boykot çağrılarıyla yayılıyor. Öğrencilerin polis müdahalelerine ve disiplin cezalarına rağmen geri adım atmaması, genç kuşakların İsrail politikalarına bakışında köklü bir değişim yaşandığının sinyallerini veriyor. Bu toplumsal tepkinin gündelik hayata yansımaları, İsrailli vatandaşların uluslararası seyahat ve etkileşimlerde "istenmeyen" hissetmeleri gibi bireysel tanıklıklarla da kendini gösteriyor.
Spor ve Kültür Sahalarında Dışlanma: UEFA ve Eurovision Gündeminde
İsrail'e yönelik küresel tepkiler, spor ve kültür-sanat dünyasını da derinden etkiliyor. Avrupa futbolunun yönetim organı UEFA, İsrail'in Rusya'ya uygulandığı gibi turnuvalardan men edilmesi yönündeki artan çağrılarla karşı karşıya. Benzer bir tartışma Eurovision Şarkı Yarışması için de yaşanıyor; birçok ülke ve sanatçı, İsrail'in katılımının boykot edilmesi veya engellenmesi için çağrı yapıyor. Avrupa Yayın Birliği'nin bu konuda kasım ayında bir oylama yapmak zorunda kalacak olması, siyasi baskıların eğlence ve sanat dünyasının kapılarına dayandığını gösteriyor. Festival organizatörleri ve kültür kurumlarının İsrail ile iş birliklerini iptal etmesi, İsrail'in uluslararası arenada maruz kaldığı izolasyonun ne denli kapsamlı hale geldiğinin bir diğer kanıtı.