Rabia GENÇAY BEZİR


Ver Ellerini Güç Olsun

Ver Ellerini Güç Olsun


Bazen durduğun yerden ötelere gidersin...
Gidince dönmek istemez yüreğin!...
O yürekte tanımlanamaz hüzünler yüklüdür nitekim!...
Buruk yüreklerde ipeksi bir irkilme tezahür eder...
Bazen de o ötelerde gözler ufku arar...
Hüzünlerinin ivme kazandığı anlardır o anlar...
Onlarca karmaşa içinde 'sorularına cevap' arar.

Aradığın nedir bilinmez belki de çoğu kez...
Ancak bildiğin bir şey var ki; O da yaşamın boyunca hep o arayış ve sorgulayış içinde olacağın!...

Hayatımızda Fırtınalara, şimşeklere ve gök gürültülerine her daim yer açılmıştır .
Sığınacak bir liman aranır bu durumlarda...

Kopan her gök gürültüsü ve çakan her şimşek sadece dünyamızı değil aslında; yüreklerimizi de karanlıklara boğar.
Korkarız, sineriz, çekiliriz kabuklarımıza...!
Korkularımızla yüzleşmeyi, ona savaş açmayı, ona galebe çalmanın yolu öğretilmedi yazık ki!...
Oysaki bilmeliydik bunun yağmurun habercisi olduğu gerçeğini...
Şayet öğretilseydi ve tahayyül edebilseydik yağmurun bir rahmet ve nimet olduğunu, korkmazdık habercisi olan şimşekten ve gök gürültüsünden...
Zira aynı yağmurun sonunda güneş ve gök kuşağı da vardı hâlbuki...
Keşke idrak sınırlarımızı zorlayabilsek her kederin bitiminin tıpkı bir yağmur gibi olacağını ve bilebilseydik keşke her karanlığın bitiminde ufkun ve şafağın kuvvetle muhtemel olduğunu!...

Korkarak yaşamayı öğrettiler...
Çaresizlik aşılandı benliklerimize...
'O' olmadan asla denip hep birilerine mahkûm, birilerine ram edilerek...
Öğretilmiş çaresizlikti bizlere dayatılan, bir başına yol almak mı? Ne mümkün denildi...

Biz korkmuyorduk hâlbuki, korkmak zorunda bırakıldık.
Hayatı da hep bu şekilde, bu zihniyetle pencerelerden, birilerine özenerek izlemek düştü payımıza...
Hâlbuki derler ki korkarak yaşarsan hayatı yalnızca seyre durursun öylece... İmrenerek, gıpta ve özlemle...

Heveslerin ve hayallerin kursaklarda bırakıldığı insanlar olsak ta, içimizde kıyametler kopsa da baharıyız yarınlarımızın !...
Zemheride karı delip gün ışığına merhaba diyen 'kardelen' misali çiçek açarız her kışın ardından!
 Mağrur ve mesrurca...

Yağmur yüklü buğulu bulutlara emsaldir gözlerimiz,  dökülmesi için bir şimşeğe bakan!...
Hüzünle özdeş, gözyaşı ile kardeş, mutluluğa gebedir yüreklerimiz!...
Ancak ne var ki o hüznün ardında efil efil esen cesaretin farkındalığını bilmeden...

Yazarımızın dediği gibi;
Her hüzün sevinci besler yüreklerde...
Kimse hayal ettiği hayatı yaşamıyor biliriz.
Hayatta çoğu insanın hayalî bile yok.
Hayalleri çalınan insanlar!
Hırsızlara neden bu kadar pirim verdiniz?
Sen kendini nerede görmek istedin şimdi neredesin?
Yorgun musun? Dinlenme hakkını kullan .
Pes etme hakkın yok unutma!
Zafer türkülerinin nağmesi yok, her yenilgi bir direniş ve yeniden başlayıştır.
Çünkü gittiğin yere yüreğini de taşıyacaksın.

Rabbimiz buyurmaz mı bize; 'biz her insanın kaderini kendi çabasına ve gayretine bağlı kıldık' diye!
Girdaplarda boğulma lüksün yok!
Şikâyet etme, oturup ağlama ve bekleme mühleti verilmez asla ...
Ayağa kalkacak takatin olsun...
Ver ellerini! Yarınlar bizi bekler!...
Ver ellerini şahlansın yürekler yarınlar için!
Ver ellerini güç olsun!...