Kişi kendinin ne olduğunu, neyi temsil ettiğini, dışarıdan başkasının bakış açısıyla görmezse, ancak kendi içinde, kendi dünyasında hayalleriyle yaşar. Bu durum bir millet için de böyledir.
Birkaç hafta önce iş seyahati için gittiğim Cezayir'de, Türk olduğumuzu anlayan herkesten aldığımız olumlu tepkiler, gösterilen hürmet, aslında dünya Müslümanlarının gözünde nasıl bir misyon yüklendiğimizi bize gösteriyor.
Cezayir'in başkentinde taksiye binip “biraz dolaşalım” dedim. Taksici beni direk Osmanlıların yaptığı yapıların olduğu yerlere götürdü ve dedi ki; "Bak bu yapıları hep senin dedelerin yaptı, siz bizi 400 yıl yönettiniz, refah ve kardeşlik içinde yaşadık. Siz bizden elinizi çektikten sonra, Fransızlar bin bir çeşit zulümle ve çok büyük katliamlarla bizi hâkimiyetleri altına aldılar. Yetmedi bir de bizi birbirimize düşürdüler. Bu millet sizi bekliyor. Erdoğan'a Allah yardım etsin, uzun süre başta kalsın ki tekrar Müslümanlar eski gücüne gelsin." Bunu söyleyen Cezayirli bir taksici.
Erdoğan'ın Sudan ve Somali'de halkın sokaklara dökülerek, büyük bir sevgi ve heyecanla karşılanması da, bu taksici kardeşimizin duygularını aynen yansıtmıyor mu?
Gana'da Erdoğan adına hutbe okutulmasını mı örnek göstersem, zulüm altındaki Doğu Türkistanlı bir dedenin ellerini açıp "Bu milletin doğrulması güçlenmesi ve ümmete sahip çıkması için Erdoğan'a yardım etmesi için Allah’a " dua etmesini mi örnek versem.
Riyad'da bindiğimiz bir takside Türk olduğumuzu anlayınca "Erdoğan mie mie (dörtdörtlük adam)" diyerek sevgi gösterip dua etmesini mi örmek versem.
Hal böyleyken Ümmet bu millete önder, kurtarıcı gözüyle bakarken, bizim kendimize çeki düzen verip, silkinip var gücümüzle durmadan dinlenmeden usanmadan çalışıp, iri ve diri olmak zorunda olduğumuzun farkında olmalıyız.
Rehavete kapılıp çevremizi saran, ayağımızın tökezlemesini ağızlarından salyalar akarak bekleyen düşmanlarımıza, fırsat vermek gibi bir gaflete asla hakkımız yok.
İri ve diri olmak sımsıkı sarılmak zorundayız.
Millet olarak tarihten gelen mirasın ve dünya Müslümanlarının bizden beklentilerinin, bizi nasıl gördüklerinin bilincinde olmak, ona göre tavır takınmak, ona göre çalışmak, asli görevimiz değil mi?
Özellikle de gençlerimiz bunun farkında olmalı.
24 Hazarina 2018 seçimleri, gönül coğrafyamızın duaları ve bizim gayretimiz nisbetinde bir sonuç ortaya çıkaracak. İstediğimiz sonucun çıkması için, gerektiği gibi çalışmak zorundayız.
Dualar eşliğinde çalışmaya devam..Gayret bizden, muvaffakiyet Allah'tan..
Mehmet Akif Güler
Mak.Yük. Müh.
