Ayten NALBANTOĞLU


Davanın Adam Gibi Adama İhtiyacı Var

Davanın Adam Gibi Adama İhtiyacı Var


 

Dava adamı nasıl olunur? diye bir soru sorsak, bir çok kimsenin söyleyeceği  sözü mutlaka vardır. Ancak cevapların önemli  bir kısmı ya kulaktan dolma, ya oradan buradan kopya ve ezberdir.

 

Yürekten gelerek, hissederek bu soruya cevap verecek kişi sayısı çok azdır. Çünkü dava adamlığı tariften çok inanmak ve inandığını yaşamakla olur. Edebiyat yapmakla veya insanlara tepeden bakmakla değil.

 

Dava adamı olmak isteyen insanın,  zaman-mekân, gece-gündüz, hastalık-sağlık demeden, rahatını düşünmeden, gerektiğinde canını dahi feda edebilecek düzeyde inandığı ve değer verdiği bir davasının olması gerekir.

 

Farklı davalar ve taraftarları var. Mesela; rant davası, makam davası, kariyer davası ve ihanet davası, gibi. Ancak yeri geldiğinde sevdiklerini geride bırakarak canını feda eden, ülkesinin istiklalini ve istikbalini, halkının huzur ve güvenliğini, inancını ve değerlerini dava edinmiş güvenlik görevlilerimiz ve gönül insanlarımız da var.

 

Bir yanda, birlikte yaşadığımız, dost görünen, yakınımızdaki sinsi ihanet şebekesini, ülkemizi işgale kalkışmasına karşı parktaki havuzdan abdestini alan, şehadete koşarken sadece helallik isteyen Kur’an, iman, İslam, vatan ve gönül erleri. Diğer yanda dava neferleri üzerinden, platformlarda reklam olsun diye fiyakalı sözler ile laf cambazlığı yapan ruhsuzlar.

 

Herkes bizi sevse, kendimizden şüphe etmeliyiz.  Çünkü dava adamlarını sadece dava adamları sever, amacı öne çıkmak olanlar ise öne çıkamayınca eleştirir. Herkes kırılmasın diye yağcılık ve yalakalık yapılsa sonunda hepimiz üzülmez miyiz? Bu nedenle acı da olsa bu gerçekleri birileri ifade etmeli ki hata yapanlar hatalarını fark etsin, kendisine çeki düzen versin.

 

Dava adamı olmak için çok zengin, çok bilgili, çok kuvvetli, çok ünlü, çok gösterişli, çok kibirli veya çok eskiden teşkilatta olmaya da gerek yoktur. Çünkü dava adamı olabilmek için öncelikle samimiyet, sadakat, dürüstlük ve hasbilik gerekiyor. Hesabilerin hiçbir devirde dava adamı olduğu görülmemiştir.

 

Dava adamı olmayı Rabbim herkese değil, niyete göre nasip eder. Nasibi olmayan ise şeytana askerlik yapmaktan kurtulamaz..  

 

Hesabilerin küçük hesaplar yaptığı, menfaat beklentileri olduğu, birileri feda ederken, onların kar derdinde olduğu, istekleri ya da çıkarlarına ters geldiği durumlarda sözde davasını terk ettiği, hatta “Bu seçimde oy vermem” sözleri ile kıyı köşede pusu kurduğu, şan ve şöhret peşinde koştuğu, sosyal medyada daha çok gözükenin en çok başarılı olarak düşünüldüğü, zor zamanlarda ortadan çeşitli bahanelerle kaybolup, iyi günde tribünlere oynayıp gözüktüğü, sahte varlıkları ile dava yükselmez.

 

İşte bu tarz yaklaşımların arttığı dönemler,  gerçek dava adamının azaldığı ve karanlığın zifiri olduğu dönemlerdir.  Ancak bu durum, davasında samimi olanlar için, ümitsizlik ya da tükeniş değildir. Tam aksine yeni bir hamle ve niyet tazelemesi ile daha güçlü bir şekilde sadakatle çalışmanın zamanıdır.

 

Asıl derdimiz birilerine yakın olmak değil, amelimizle, niyetimizle, sadakatimizle Allah’a olan yakınlığımızdır.

 

Bu nedenle amacımız, yerel seçimler yaklaşırken, yeni bir heyecanla Bismillah diyerek yeniden başlamaktır.

 

Son olarak duamız şudur ki, “Rabbim bizlere samimi birer dava adamı olarak, istikamet üzere emin adımlarla yol almayı nasip etsin.”